Nilüfer'de gelecekteki gıda ve su krizi kapıya dayanmadan yeniden tarımı ayağa kaldırmak için harekete geçen Nilüfer Belediyesi, tarım topraklarını koruyabilmek adına bir yandan kaçak yapılaşmayla mücadele ediyor.
Belediye diğer yandan da kurulacak kooperatiflerle köylüyü toplu harekete teşvik ediyor.
Tabii ki almakla bu iş bitmiyor, bunu paraya çevirmemiz gerekiyor ki sürdürülebilir bir hale gelsin. Bu nedenle, kendimiz kent içinde çok sayıda satış noktası oluşturuyoruz. Yerel marketler ve üretim tesisleri ile görüşmeler yapıp belli antlaşmalar yapıyoruz. Belli bir üretim miktarı olursa, tüketimi onların aracılığı ile gerçekleştireceğiz. Türkiye'nin 800 bin ton ahududuya ihtiyacı var. 2 bin 500 tonu Bursa'nın doğusu, Kestel ve etrafında üretiliyor. 5 bin ton ise yurt dışından alınıyor. Biz de diyoruz ki, Kestel'in köylerinin yüksekliği eşit olan alanlarda, neden ahududu üretmeyelim? Kadriye köyünde büyük bir alanımız var, orada 30 dönümlük bir alanda ahududu üretimini deniyoruz. Vatandaşa demek istediğimiz şu bakın, biz burada yapıyoruz ve şu kadar gelir elde ediyoruz. Siz de gelin ve ekin. Üretimden vazgeçmiş genç nüfus, fabrikalarda işçi olarak çalışıyor. Onlara şunu demek istiyoruz. Sizler burada asgari ücret kazanarak, bir yılda 250 bin TL için çalışıyorsunuz. Ev kirası ve giderlerinize gidiyor. Gelin buraya, size yılda 1 milyon TL kazandıralım. Bu fotoğrafı göstermek zorundayız. Böylelikle genç nüfusun köylere göçünü sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. Böylece tarımı tekrardan canlandırmak istiyoruz." şeklinde konuştu.
Nilüfer'in toprak analizlerini yaptık ve internet üzerinde çiftçilerin kullanımına sunulmuştur. Eğer oradan bakamıyorlarsa, ziraat mühendislerimiz onlara gidip ekecekleri ürüne göre nasıl bir yol haritası çizmeleri gerektiğini anlatıyor. Nilüfer, sanayi kenti olduğu kadar, barışın, sanayinin, dayanışmanın, kardeşliğin, kültür ve sanatın, aynı zamanda da tarım kentidir. Çok verimli topraklarımız var. Bu topraklar, gelecek yıllarda da çocuklarımızın karınlarını doyurabilmesi için korunmalı ve üretim yeniden canlandırılmalıdır. Çocuklarımı evlendireceğim, oğlumu evlendireceğim diye tarım dışına çıkıyor. 1000 dönümlük alanda Hasanağa enginarı üretilirken, bu alan 285 dönüme kadar düşmüş. Biz, tekrar bunu yukarı çıkarmak zorundayız. Yoksa 20 yıl sonra Hasanağa enginarı kalmaz." diye konuştu.
"Hep birlikte burayı korumalıyız. Gelecekte, Hasanağa enginarı yerine, sizin ürettiğiniz keçeleri mi yiyeceğiz? O da lazım, ama onu üretecek tesis her yerde bulunabilir fakat enginarı üretecek tarlayı her yerde bulamayız. Nilüfer'de her şey var. Çok güzel tahıllarımız var baklagiller, çilek, fasulye, nohut gibi birçok ürünümüz var. Atlas fasulyesini tavsiye ederim. Burada olmayan bir ürün yok aslında, her şey yetiştiriliyor. Hayvancılık da vardı, ancak o biraz durdu. Yeniden canlandırılabilir. Tarım Bakanlığı'nın buraya başka bir gözle bakması gerekiyor. Bunları sadece seyretmemeleri gerekiyor.
Yerel belediyelerin çözeceği bir şey değil, ancak biz Türkiye'nin geleceğinin ve gelecek nesillerin bu tarlalarda karınlarını doyurabilmesi için ve toplumun gıda ihtiyacını karşılaması için sorumluluk duyduğumuz için bu alanlardayız. Asli görevlerimiz değil aslında, ama bir yurttaş olarak, Nilüfer halkının geleceğini düşünen bir yurttaş olarak, buraları destekliyoruz. Her türlü ürünümüz var. Burada ekilemeyecek ürün yoktur. Hayvancılıkta ortam var, meyve sebzede de çok iyi armutlarımız var. Ayva köyümüz var ve doğa turizmi ortamlarımız mevcut. Kısacası, bu bölgede hem turizmi hem de tarımı geliştirerek sürdürülebilir bir kent örneği göstermek istiyoruz."