7 Ekim’den beri süren İsrail'in Filistin halkına yönelik uyguladığı yoğun bombardıman devam ederken Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği‘nde (UNHCR) üst düzey yöneticilerinden olan Volker Türk, BM'nin Gazze'deki soykırımı durdurmakta başarısızlığı nedeniyle sert bir istifa mektubuyla görevinden ayrıldı.
‘DURDURMA GÜCÜ YOK’
17 Ekim 2022’den beri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri olan Volker Türk, İsviçre’nin Cenevre kentindeki UNHCR Genel Merkezi Palais Wilson’dan ilettiği istifa mektubuyla görevinden ayrıldı. Türk mektubunda, İsrail'in Gazze'ye saldırılarının soykırım haline dönüştüğünü belirterek, "Hizmet ettiğimiz örgütün bu durumu durdurma gücü yok" ifadelerini kullandı.
BM'nin daha önce de Tutsilere, Bosnalı Müslümanlara, Ezidilere, Rohingyalara yapılan soykırımlarda da sessiz kalarak görevini yerine getiremediğini ifade eden Türk, örgütün bir kez daha başarısız olduğunu söyledi.
‘KORKUNÇ SALDIRILARIN SUÇ ORTAĞI’
Volker Türk ayrıca ABD, İngiltere ve Avrupa'nın bu korkunç saldırıların suç ortağı olduğunu belirterek "Bu hükümetler yalnızca kendi taleplerini karşılamayı reddetmekle kalmıyor, Cenevre Sözleşmelerine saygı gösterilmesini sağlamaya yönelik anlaşma yükümlülükleri vardır, ancak aslında bunlar aktif olarak silahlandırılmaktadır." dedi.
Volker Türk istifa mektubunda şu sözlere yer verdi: "Sayın Yüksek Komiser,
Bu, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin New York Ofisi Direktörü olarak sizinle son resmi iletişimim olacak.
Pek çok meslektaşımız da dahil olmak üzere dünya için büyük bir acının yaşandığı bir anda yazıyorum. Bir kez daha gözlerimizin önünde bir soykırımın yaşandığını görüyoruz ve hizmet ettiğimiz Örgütün bunu durdurma gücü yok gibi görünüyor.
1980'lerden bu yana Filistin'de insan haklarını araştıran, 1990'larda BM insan hakları danışmanı olarak Gazze'de yaşayan ve öncesinde ve sonrasında ülkede birçok insan hakları misyonu yürüten biri olarak bu benim için son derece kişisel bir durum.
Tutsilere, Bosnalı Müslümanlara, Ezidilere, Rohingyalara yapılan soykırımlarda da bu salonlarda çalıştım. Her durumda, savunmasız sivil nüfusa karşı işlenen dehşetin tozu dumanı çöktüğünde, kitlesel zulmün önlenmesi, savunmasızların korunması ve hesap verebilirlik zorunluluklarını yerine getirme görevimizi yerine getirmediğimiz acı bir şekilde ortaya çıktı.
Filistinlilere karşı ardı ardına gelen cinayet ve zulüm dalgaları da bu şekilde oldu. Yüksek Komiser, yine başarısız oluyoruz. Bu alanda otuz yılı aşkın deneyime sahip bir insan hakları avukatı olarak soykırım kavramının sıklıkla siyasi istismara maruz kaldığını çok iyi biliyorum.
Ancak Filistin halkının, etno-milliyetçi yerleşimci sömürge ideolojisinden kaynaklanan, onlarca yıldır süren sistematik zulüm ve tasfiyenin devamı olan, tamamen Arap statülerine dayanan ve bölgedeki liderlerin açık niyet beyanlarıyla birleşen mevcut toptan katliamı. İsrail hükümeti ve ordusu şüpheye veya tartışmaya yer bırakmıyor.
Gazze'de binlerce sivil katledilirken sivillerin evleri, okulları, kiliseleri, camileri ve sağlık kurumları ahlaksızca saldırıya uğruyor. İşgal altındaki Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria'da evler ele geçiriliyor ve tamamen ırka dayalı olarak yeniden dağıtılıyor ve şiddetli yerleşimci pogromlarına İsrail askeri birimleri eşlik ediyor.
Ülke genelinde Apartheid hüküm sürüyor. Bu bir ders kitabı soykırım vakasıdır. Filistin'deki Avrupalı, etno-milliyetçi, yerleşimci sömürge projesi, Filistin'deki yerli Filistin yaşamının son kalıntılarının hızla yok edilmesine yönelik son aşamasına girdi.
Dahası, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Avrupa'nın büyük bir kısmının hükümetleri bu korkunç saldırının tamamen suç ortağıdır. Bu hükümetler yalnızca kendi taleplerini karşılamayı reddetmekle kalmıyor, Cenevre Sözleşmelerine saygı gösterilmesini sağlamaya yönelik anlaşma yükümlülükleri vardır, ancak aslında bunlar aktif olarak silahlandırılmaktadır."