Gazeteci Prins, AB Temel Haklar Ajansının "Avrupa'da Müslüman olmak, Müslümanların deneyimleri" başlıklı raporuna göre Hollanda'nın, Avrupa'da Müslüman karşıtlığının (İslamofobi) en çok görüldüğü ülkelerden biri olduğunu kaydederek ülkede Müslümanların Yahudilerden çok daha fazla ayrımcılığa maruz kaldığını söyledi. Hollanda'da 30 yıldır serbest gazetecilik yapan Prins, Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı öncesi "Tüm Arapları öldürün" ve "Gazze'de çocuk kalmadı" sloganları atan İsrailli taraftarların saldırıya uğramasının ardından hükümetin olayları antisemitizm olarak nitelendirmesinin, Müslüman ve Fas kökenli vatandaşları hedef almak anlamına geldiğini belirtti. Aşırı sağcı Hollanda hükümetinin, İsrail'in Gazze'deki soykırımını desteklediğini ve Amsterdam'daki olayları Müslüman karşıtı söylemleri güçlendirmek için kullandığını vurgulayan Prins, yaşananları AA muhabirine değerlendirdi.
"HOLLANDA'DA MÜSLÜMANLAR, YAHUDİLERDEN DAHA FAZLA AYRIMCILIĞA UĞRUYOR"Prins, Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı sonrası Amsterdam'da yaşanan olayların "antisemitizm" olarak yansıtılmasından rahatsız olduğunu, hükümetin, aşırı sağ kanadının olayları Müslüman ve Fas kökenli vatandaşları hedef almak için kullandığını söyledi. Hollanda'daki siyasi gidişatın endişe verici olduğunu dile getiren Prins, "Şu anda Hollanda'da bir Müslüman olsaydım kendimi güvende hissetmezdim. Antisemitizmin bu amaçla kullanılması beni derinden rahatsız ediyor ve bu nedenle sesimi yükseltiyorum." dedi. İsrail'in Gazze'deki soykırımına verilen desteğin başından beri korkunç olduğunu belirten Prins, "Şimdi durum daha da kötüye gidiyor. Müslümanları topluma yeterince entegre olmamakla suçluyorlar. Bazı kuruluşlar, İsrail'in hazırladığı raporlara dayanarak Hamas yanlısı olmakla itham ediliyor. Hükümet soykırımı destekliyor ve parlamentodaki çoğunluğun bunu desteklemesini inanılmaz buluyorum." diye konuştu.
"Yakın zamanda yayımlanan AB raporu, Hollanda'nın Avrupa'nın en İslamofobik ülkelerinden biri olduğunu gösterdi. Bu durum uzun zamandır devam ediyor. (Aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert) Wilders'in partisi durup dururken en büyük parti olmadı. Bu duygu, bu his uzun süredir vardı."
Prins, ırkçı ve soykırım destekçisi slogan atan İsrailli holiganların Amsterdam sokaklarında dolaşmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirerek "Instagram'da holiganların 'Tüm Arapları öldürün' diye bağırdığı görüntüleri izlediğimde şoke oldum. 'Gazze'de okul kalmadı çünkü çocuk kalmadı' gibi korkunç sözler söylüyorlardı." dedi. Maçın ertesi günü İsrailli holiganların taşkınlıklarını kınayan mesajlar yerine, olayın "antisemitizm saldırısı" olarak yansıtılmasından duyduğu şaşkınlığı ifade eden Prins, "'Bu nasıl mümkün olabilir?' diye düşündüm. Holiganların söylediklerini nasıl kınamazsınız? Bazı Amsterdamlıların bu insanlarla çatıştığını öğrendim ancak bunun antisemitizmle hiçbir ilgisi yok. İsrailli holiganlar, Yahudi oldukları için değil bağırdıkları ve yaptıkları şeyler nedeniyle ve hatta muhtemelen Gazze'deki soykırımı kutlayan İsrail askerleri oldukları için saldırıya uğradılar. Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama olayı 'antisemitizm' olarak çarpıtmaları beni şok etti." diye konuştu.
"Aşırı sağcı hükümetimiz, her fırsatı Müslümanlara ve Fas kökenlilere kötü bir imaj vermek için kullanıyor. Antisemitizm meselesinde şunu hatırlatmak gerek: Holokost'u yapanlar beyaz Avrupalı Hristiyanlardı. Bu yüzden Müslümanları antisemitik olmakla suçlamak oldukça şüpheli. Bu, tamamen ayrımcılık ve ön yargıdan ibaret, aynı zamanda bir yalan." diyen Prins, olayların Hollanda hükümeti tarafından antisemitizm olarak nitelendirilmesine karşı çıktı. Ülkede aşırı sağcı hükümetin İsrail'deki soykırımı desteklediğini söyleyen Prins, "Şimdi olayı Faslı Amsterdamlıların masum Yahudileri dövdüğü şeklinde çarpıtıyorlar. Bunu Müslümanlara karşı olumsuz bir algı oluşturmak için yapıyorlar ve bunun için Yahudileri kullanıyorlar. Ben durumu böyle görüyorum." değerlendirmesinde bulundu. Hollandalı siyasetçilerin Yahudilerin kendilerini güvende hissetmedikleri söylemlerinin gerçeklik değeri taşımadığına dikkati çeken Prins, "Kendimi güvensiz hissettiğim olmadı hiç. Kipa takarak veya başka şekilde Yahudiliği görünür kılan Amsterdamlılar adına konuşamam fakat ben hiçbir zaman güvensiz hissetmedim. Filistin'e destek gösterilerine de katıldım ve oralarda da güvensiz hissetmedim." şeklinde konuştu.
"Sessiz kalmayacağız" başlıklı bildiri kaleme alan Prins, Hollanda'daki medya ve siyasette sadece İsrail yanlısı Yahudi seslerinin duyulduğuna dikkati çekti.
Prins, şu ifadeleri kullandı:"Soykırım gerçekleştirmekte olan İsrail'e verilen desteği anlamakta zorlanıyorum. Bir Yahudi olarak bu ırkçı holiganlarla kendinizi nasıl özdeşleştirebilirsiniz? Bunu antisemitizm olarak nitelendirmek tam bir yalan. Bir Yahudi olarak kendimi bir anlamda saldırıya uğramış hissediyorum çünkü soykırım yapan ya da soykırımı kutlayan İsraillilerle özdeşleşmek istemiyorum."
Hollandalı Yahudi gazeteci Prins, Amsterdam'da yaşanan olayların İkinci Dünya Savaşı ile kıyaslanmasına tepki göstererek "Yaşananları İkinci Dünya Savaşı, pogromlar ve Yahudi avı ile kıyaslıyorlar. Ailemin büyük bir kısmı İkinci Dünya Savaşı'nda öldürüldü. Bu holiganların başına gelenlerle İkinci Dünya Savaşı'nda Yahudilerin yaşadıklarını kıyaslamak tam bir hakaret." dedi. Bu kıyaslamanın kendisini çok öfkelendirdiğini dile getiren Prins, "Sağcı, soykırımı destekleyen birkaç holiganın dövülmesini Yahudilere karşı pogroma çevirmek çılgınca. Bu, benim Yahudi kimliğimin ve tarihimin istismarıdır. Bildirimin ana fikri de buydu" ifadelerini kullandı.
Hollanda yönetiminin sadece belirli Yahudi gruplarıyla görüştüğünü kaydeden Prins, "Şimdiye kadar hem ulusal hükümet hem de yerel yönetimler, sadece siyonist Yahudilerle ve Yahudi örgütleriyle konuşuyorlar. İsrail Enformasyon ve Dokümantasyon Merkezi (CIDI) adında çok güçlü bir örgüt var ve bu örgüt İsrail'in bakış açısını anlatıyor." diye konuştu. Prins, Amsterdam Belediye Başkanı ve diğer siyasetçilerin belirli Yahudi gruplarıyla görüştüğünü belirterek "Siyasetin ve ana akım medyanın ağırlıklı olarak siyonist Yahudi sesleriyle konuştuğunu biliyorum." dedi.