Balık yetiştiriciliği avcılığın önüne geçti

Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Sinan Mavruk, küresel ısınma ve sürdürülebilir olmayan yöntemlerle yapılan avcılığın balık stoklarını olumsuz etkilediğini ve dünya genelinde ilk defa yetiştiricilikten elde edilen ürünün yüzde 51'e ulaşarak avcılıktan elde edilen ürünü geçtiğini bildirdi.

Haber Giriş Tarihi: 17.09.2024 16:52
Haber Güncellenme Tarihi: 17.09.2024 16:52

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mavruk, dünya genelinde deniz ve iç sular dahil toplamda yaklaşık 37 bin balık türünün kayda alındığını ve bunların 18 bininin denizlerde yaşadığını söyledi.

Bir bölgedeki balık çeşitliliğinin deniz çayırları, kayalık ve kumlu alanlar veya mercan resifleri gibi balıkların yaşadığı farklı habitatların varlığıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirten Mavruk, Pasifik ve Hint Okyanusu'nun kesiştiği Malezya, Filipinler ve Endonezya gibi ülkeleri kapsayan Malay Takımadaları'nın dünyadaki en yüksek balık biyoçeşitliliğine sahip bölge olduğu bilgisini paylaştı.

Mavruk, "Burayla karşılaştırılabilir bir balık biyoçeşitliliğine sahip bir diğer denizel alan Atlantik’in batı kıyıları. Özellikle bu bölgede Meksika Körfezi ve bunun güneyinde Amazon Nehri'nin döküldüğü Brezilya kıyılarında bulunan alanlarda oldukça yüksek bir balık biyoçeşitliliği olduğunu görebiliyoruz. Akdeniz ve Atlantik'in doğu kıyıları bu alanlara kıyasla son derece düşük bir balık biyoçeşitliliğine sahip. Özellikle de Doğu Akdeniz, bizim bölgemiz balık biyoçeşitliliği bakımından aslında oldukça fakir kabul edilebilecek bir bölge" dedi.

"LEVREK, ÇİPURA, LAGOS VE KALKAN GİBİ BALIKLARIN DOĞAL STOKLARI AZALDI"

Dünyada en çok avlanan balık türünün Peru hamsisi olduğunu, bunu sırasıyla çizgili palamut ve sardalya gibi küçük ve orta pelajik türlerin takip ettiğini kaydeden Mavruk, bu türlerin besin zincirinin alt halkalarında yer almaları dolayısıyla çok kısa sürede çok yüksek biyokütle değerlerine ulaşabildiklerini aktardı.

Balık stoklarının sürdürülebilir bir düzeyin üzerinde avlanmasının balık varlığı üzerinde baskı oluşturabilecek en önemli faktör olduğu değerlendirmesinde bulunan Mavruk, şöyle devam etti:

"FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) tarafından sonuncusu bu yıl yayımlanan Dünya Balık Avcılığı ve Yetiştiriciliğinin Durumu Raporu'na baktığımız zaman avcılıktan elde edilen balıkların yaklaşık yüzde 75'inin sürdürülebilir stoklardan geldiği görülüyor fakat bu durum şöyle bir yanılgıya düşürmesin, bu, dünyadaki stokların yüzde 75'inin sürdürülebilir durumda olduğu anlamına gelmiyor. Avcılıktan elde edilen balıkların büyük bir çoğunluğu, genellikle kendini yenileme yeteneği son derece yüksek olan, bizim küçük pelajik balıklar adını verdiğimiz hamsi, sardalya gibi türlerden geliyor, dolayısıyla bu türlerde tabii ki avcılık görece daha düşük bir etkiye sebep olabiliyor. Ancak iri cüsseli, daha uzun bir yaşam döngüsüne sahip olan, sofralarımızda sık karşılaştığımız levrek, lagos, çipura, kalkan gibi balıkların doğal stokları ciddi düzeylerde yıpranmış durumda."

Mavruk, Akdeniz'de stokların yüzde 60'tan fazlasının aşırı avlandığına, sürdürülebilir durumdaki stokların, dünyadaki diğer bölgelerden daha düşük düzeyde olduğuna dikkati çekti.

Kirlilik ve bitkisel plankton varlığının aşırı şekilde çoğalması şeklinde kendisini gösteren kıyısal ötrofikasyonu, balık varlığı üzerinde baskı oluşturan bir diğer faktör olarak nitelendiren Mavruk, "Aşırı alg patlamaları neticesinde bir süre sonrasında sudaki oksijen tükeniyor ve bu da toplu balık ölümleriyle sonuçlanabiliyor. Yakın zamanda İzmir Körfezi'nde karşılaşılan durum bunun bir örneği" diye konuştu.