Yüzyıllardır bağcılık yapılan köyde toplanan üzümlerin suyu, evlerde "şırahane" denilen ahşap bölümlerde çiğnenerek çıkarılıyor. Süzülen üzüm suları meşe ağacından yapılan yaklaşık 200 yıllık fıçılar ile topraktan küplerde doğal yöntemlerle mayalanması için yaklaşık 1 yıl bekletiliyor. Yazıköy sirkesinin coğrafi işaretle tescillenmesi için de Tarım ve Orman İl Müdürlüğünce çalışma yürütülüyor. Tarım ve Orman İl Müdürü Çetin Ayvalık, köyde sirke kültürünün yüzyıllardır devam ettiğini söyledi. Ayvalık, Yazıköy sirkesinin coğrafi işaret alması için teknik destek verdiklerini, bu yönde çalışmalar yaptıklarını ifade etti. Safranbolu'da bağcılığın Yazıköy ve Gayza köylerinde yoğunlaştığını belirten Ayvalık, "Yazıköy'de bağcılık devam ettiği sürece sirkecilik de devam edecek diyebiliriz. Bunun en güzel göstergesi evlerin geniş giriş bölümlerinde büyük sirke küplerinin olmasıdır. Köyde hemen hemen her evde üzüm çiğnenecek özel bir taş vardır." diye konuştu. Yazıköy Muhtarı Deniz Tüzer de köyün sirkesinin asırlar öncesine dayanan bir lezzet olduğunu dile getirdi. Köydeki üreticilerin eskiye nazaran azaldığını ancak sirke üretiminin hala rağbet gördüğünü anlatan Tüzer, "Ülkemizin birçok ilinden siparişler gelmekte. Bu noktada üreticilerimizi desteklemek adına köyümüzün bu değerini coğrafi işaretle taçlandırmak istiyoruz. Muhtarlık olarak bunun çalışmalarına başladık. Diğer ürünlerimizle inşallah Türkiye'de daha çok tanınacak." ifadelerini kullandı. Tüzer, üzüm yetiştiriciliğinde köyün çok ileri noktada olduğuna değinerek, çavuş üzümünün coğrafi işaretinin bulunduğu, diğer üzüm çeşitlerinden de pekmez ve sirke yapıldığını kaydetti. Sirkenin toprak küplerde ve meşe ağacından fıçılarda mayalandığını belirten Tüzer, "Fıçıların ağaç ve topraktan yapılması sağlık açısından önemli. Tabii aynı lezzeti yakalayabilmek de ancak onlarla mümkün oluyor. Eskiyle anılmak ve eskiyi yaşatmak istiyoruz. Köyümüzün tarihi neredeyse Safranbolu'muzla eş değer." dedi.
"TUZU GÖRÜNCE BİR GÜNDE SİRKEYE DÖNÜŞMEYE BAŞLAR"
77 yaşındaki sirke üreticisi Ali Ayyıldız da babasından gördüğü gibi üzüm yetiştiriciliğine devam ettiğini dile getirdi. Yıkanan üzümlerin çiğnenerek suyunun çıkarıldığını, şıranın da fıçıya doldurulduğunu aktaran Ayyıldız, şöyle devam etti: "Fıçının dibine 'murt' denilen maya konulur. Sonra bir miktar tuz atarız. Tuzu görünce bir günde sirkeye dönüşmeye başlar. Sirkeleri en az 200 yıllık tarihi ağaç fıçılarda yapıyoruz. Fıçıda yüzde 100 doğal oluyor. Bu fıçılar babamdan kalma. Birkaç sefer tamir oldu ama yine de işimizi görüyor. Meşe ağacından, doğal. Kimyasal olmadığı için insana en ufak bir zararı olmaz."
"SUYA DAYANIKLI OLDUĞU İÇİN MEŞE AĞACINDAN YAPILIYOR"
Dört kuşaktır sirke üreticiliği yapan ailenin 49 yaşındaki üyesi Ahmet Karakulluk, sirkenin küp ve fıçılarda daha sağlıklı olduğunu dile getirerek şunları kaydetti: "Hava aldığı ve plastik olmadığı için daha sağlıklı oluyor. Küpler topraktan, fıçılar da suya dayanıklı olduğu için meşe ağacından yapılıyor. Coğrafi işaret alınma sürecini yakından takip ediyoruz. İnşallah alınırsa mutlu olacağız. Gerçekten hak ettiğini düşünüyoruz. Sirkecilik köyün tarihi kadar eski."