Çocuklar, 20 Kasım Çocuk Hakları günü ile umuda koşuyor

Çocuklara yönelik şiddetin arttığı bu günlerde, dün kutlanan 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü çocuklar için adeta umut oldu.

Haber Giriş Tarihi: 21.11.2024 16:51
Haber Güncellenme Tarihi: 21.11.2024 16:51

Çocuklara yönelik şiddetin arttığı bu günlerde 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında yapılan etkinlik ve kamu spotları, çocuklar için adeta birer umut kaynağı oldu. Bu kapsamda yapılan birçok etkinlikte Gazze'de yaşanan drama ve burada hayatlarını kaybeden çocuklara dikkat çekilirken, Türkiye'de şiddet eylemlerine maruz kalan çocuklar da unutulmadı. 

20 Kasım Çocuk Hakları Günü kapsamında düzenlenen etkinliklerde çocuklara yönelik şiddetin durdurulması çağrısı yapılırken Gazze'de çocuk-genç-yaşlı demeden sürdürülen İsrail katliamlarına da dikkat çekildi.

20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından özellikle savaş, yoksulluk ve sefaletin yaşandığı ülkelerin çocuklarını korumak, onların yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla ‘Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ imzalandı ve 20 Kasım ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’ ilan edildi. Çocuk Gelişimi ve Aile Danışmanı, Anlatıcı Sanatçı Seher Kander, günün önemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

“BİZİM İÇİN DÖNÜM NOKTASI”

20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye için bir dönüm noktası olduğunu belirten Çocuk Gelişimi ve Aile Danışmanı Seher Kander, “Çocukların gelişim süreçlerindeki her adımın ne kadar önemli olduğunu ve onlara güvenli bir ortam sunmanın ne denli kritik olduğunu bu sözleşme sayesinde daha iyi anlıyoruz.” dedi.

“GÜVENDE OLDUKLARINI BİLMELERİNE İHTİYAÇ VAR”

Türkiye’de çocukların karşılaştığı zorluklara değinen Kander, ailelere yönelik önemli tavsiyelerde bulundu. Kander çocukların büyüme süreçlerine toplumumuzda çocuklara karşı özenle yaklaşılması gerektiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Dünya Çocuk Hakları sözleşmesi, sadece bir yasal metin değil, aynı zamanda çocukların sesinin dünyada duyulduğunun bir kanıtıdır. Bu sözleşmenin hem kabul görmesi hem de sesli bir şekilde tüm dünyada yankılanması benim için çok kıymetli. Çünkü çocukların kademe kademe ilerleyen bir büyüme serüvenleri var. Ve bu büyüme serüvenlerinde destek almaya, güvenli alan kurulmasına ve o güvenli alanda büyümelerini devam ettirmelerine ihtiyaçları var. O güvenli alanda da yetişkinlerin aldığı kararlar ve onlar için kurdukları koruma çemberleri çok önemlidir. Ailelerin çember içerisinde oyun, sanat ya da pedagojik olarak yaklaşımlarının onları ne kadar güvende tuttuğunu bilmelerine ihtiyaçları var. Bunun da yasalar aracılığıyla altının çizilmesi çok kıymetli. Benim burada önemsediğim nokta bazı şeyleri yasal bir zemine oturtmak, oradaki bireylerin korunması demektir. Dolayısıyla Çocuk Hakları Sözleşmesinin ülkemiz adına da kabul görmesinin bu anlamda içimize su serpen bir tarafı var.” 

“HER ÇOCUK ASLINDA BİR SANATÇIDIR”

Çocukların sürekli öğrenen, keşfeden, büyüyen varlıklar olduğuna ve tıpkı sanat gibi onların da yenilikçi, güçlendirici bir güç olduğunu söyleyen Kander, “Sanat ve çocuk arasındaki benzerlik, onların birbirlerini tamamladığını gösterir. Sanat, çocuğun iç dünyasını dışa vurmasına, hayal gücünü geliştirmesine ve duygularını ifade etmesine yardımcı olur. Bu nedenle, her çocuk aslında bir sanatçıdır. Sanat ve çocuk aslında birbirini içine alan iki kavram iki olgu gibi görünüyor. Sanat kendi içinde yaratıcılığı ve dönüşümü kapsar. Ve sürekli yenilikçi bir kabiliyet içerir. Çocuğa baktığımızda da benzer nitelikleri tanımlarız. Dolayısıyla sanatı ve çocuğu bir araya getirdiğimizde aslında bir yanardağ gibi düşünebiliriz. Her çocuk sanatçı doğar ama mesele sanatçı olarak kalabilmesidir. Çünkü sanatın içindeki o özgür alan tam da içimizdeki çocuğu ileriye taşıyacak bir araçtır. Dolayısıyla sanat ve çocuğun bir arada olmadığı toplum kabul edilemez.” şeklinde konuştu.

ÇOCUK HAKLARININ MASALLARDAKİ YERİ 

Çocukların masallar aracılığıyla çocuk hakları konusunda farkındalık kazanabileceklerini belirten Kander, masallardaki kahramanların yaşadığı maceralarda, çocukların kendi haklarını savunmayı ve adaletsizliğe karşı durmayı öğrettiğine dikkat çekti.

“Çocuk hakları ve sanat, birbirini güçlendiren iki önemli kavramdır.” diyen Kander, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Bütün masallar hayat bilgisi taşırlar. Ve insanları birbirlerine bağlar ve bu bağlamda bizi aile yaparlar. Dolayısıyla masalların hayat bilgisini çocuklarla paylaşmak demek aslında dünyanın onun nezdinde ormanın, gökyüzünün, toprağının, kadim kültürde yer alan insanın bütün bu canlı ya da cansız tüm varlığın anlamını hikâyesini anlatmak demektir. Vermek istenilen mesaj her neyse onu çocukların duymasını, oradaki bilgeliği keşfetmesini sağlar. Bunların içinde bugünün nezdine baktığımızda çocuk hakları da vardır. Çocuklar masallar aracılığıyla haklarına dair de kulak misafiri olurlar. Masaldaki semboller, kahramanlıklar ve oradaki kahramanın yolculuğu sayesinde kulak kabartırlar ve ‘ben böyle yapmalıyım’ ‘bu da benim hakkım’ diyerek bir bakış açısı oluşur.”

“ÇOCUKLARI SANATLA BULUŞTURUN”

Çocukların gelişiminde sanatın ve masalların yeri çok özel olduğunun da altını çizen Seher Kander, “Çocuklar, sanat sayesinde hayata dair daha derin anlamlar çıkarır ve masallar sayesinde dünyayı daha iyi anlarlar. Bu nedenle, çocukların sanatla buluşmasını sağlamak, onların geleceği için yapabileceğimiz en güzel yatırımlardan biridir.” ifadelerini kullandı.