İşte 40lı yaşlarınıza ulaşmadan önce öğrenmeniz gereken birkaç kritik ders:
Her beden, besinleri farklı şekilde işliyor. Yapılan araştırmalara göre, farklı insanlar aynı besin maddesine kayda değer farklılıklarda tepki veriyor; yani söz konusu gıda ne kadar sağlıklı olursa olsun, onu metabolize ediş şeklimiz değişiklik gösterebiliyor. İşte bu yüzden, vücudunuzun farklı besin türlerine verdiği tepkilere dikkat etmelisiniz. Vücudunuzla etkili bir şekilde iletişime geçerek, kendinize bir iyilik yapmış olacak, ne yemeniz ya da ne yememeniz gerektiğini dikte eden listelere körlemesine inanmamış olacaksınız.
Kendinizi bir tür abur cubur döngüsüne sokmanıza hiç gerek yok; yapmanız gereken tek şey, kahvaltıda, öğle ve akşam yemeğinde yediklerinizi yemeye devam etmek – daha küçük porsiyonlarla. Öğle yemeğinden kalanları paketleyip şöyle saat üç gibi yemeyi deneyin mesela. Ya da küçük bir saklama kabına biraz pancarla küp küp doğranmış tavuk koyun. Yani, öğünler arasında eliniz yanlış gıdalara gidecek oluyorsa, ana öğünler için hazırladıklarınızı biraz daha fazla yapın ki atıştırmalık saatlerinde yiyecek sağlıklı bir şeyleriniz olsun.
Sıcak yaz günlerinde şöyle buz gibi bir meyve suyu ne kadar da iyi gidiyor, değil mi? Canınız soğuk bir içecek çektiğinde mesela, önce su içmeyi deneyin. Sudan sonra canınızın başka bir şey içmek istemediğini göreceksiniz. Suyunuz daima gözünüzün önünde olsun ki sağlıksız seçeneklere yönelmenize gerek kalmasın.
Söz konusu sağlıklı beslenme olduğunda, çoğu kişide süreç şu şekilde işliyor genelde: sabahtan akşama dek diyete sadık kalınıyor, ancak yatmadan önceki son üç saate girildiğinde işler değişiyor.
Kontrol etmesi son derece güç olan bu gece öğünleri, birçok insanı ciddi şekilde zorluyor. On iki saatlik azim dolu bir sürecin üç saatlik bir zayıflıkla berbat edilmesi hissi hiç hoş değil.