Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, 13 yaş altına sosyal medya yasağının bilinçlendirme ve rehberlik ile desteklenmedikçe uzun vadeli çözüm sunmayacağı görüşünde. Özen, amacın, çocukları sosyal medyadan tamamen uzaklaştırmak değil; onlara güvenli ve sağlıklı bir kullanım alışkanlığı kazandırmak olması gerektiğini anlattı. "Çocuklar duyduklarını değil, gördüklerini öğrenir" diyen Prof. Dr. Özen, yetişkinlerin de sosyal medya kullanımında çocuklara rol model olması gerektiğini vurguladı. Bilinçli kullanımın önemi Sadece yasaklayarak çocukları sosyal medya kullanımının olumsuz etkilerinden korunmanın mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, sosyal medyanın hem pozitif hem de negatif yönleri olduğu gerçeğiyle çocukların bilinçli bir şekilde yönlendirilmesi için önerilerini sıraladı: "-Dijital okuryazarlık eğitimi: Çocuklara sosyal medyada güvenli davranma, içerikleri değerlendirme ve mahremiyetlerini koruma becerileri kazandırılmalı. -Medya Okuryazarlığı Dersleri: Okullarda ve ebeveynlerin rehberliğinde medya okuryazarlığı eğitimi verilmesi, çocukların sosyal medyayı anlamlı ve güvenli bir şekilde kullanmalarına yardımcı olabilir. -Ebeveyn rehberliği: Ebeveynlerin, çocuklarıyla birlikte sosyal medya kullanım planı yapması ve hangi içeriklere ne kadar süre erişebileceklerini belirlemesi, çocukların doğru karar verme becerisi geliştirmesine yardımcı olabilir.
-Filtreleme sistemleri ve güvenlik ayarları: Çocuklar için özel tasarlanmış teknolojik çözümler kullanılabilir. -Yaş doğrulama sistemleri: Sosyal medya platformları, yaş doğrulama sistemlerini daha etkin hale getirerek küçük yaş gruplarını koruyabilir. -Çocuklara yönelik içerikler: Platformlar, çocuklar için daha güvenli içerikler oluşturabilir.
Prof. Dr. Şirvanlı Özen, sosyal medyanın çocuklar için fırsatlar sunduğunu, ancak yanlış veya kontrolsüz kullanımın ciddi riskler doğurduğunu belirtti: -Kıyaslama ve düşük benlik saygısı: Çocuklar, sosyal medyada gördükleri idealize edilmiş yaşamlarla kendilerini kıyaslayarak depresyon ve kaygı gibi sorunlar yaşayabilirler. -Dijital zorbalık: Çevrim içi zorbalık, tehdit, alay veya dışlanma gibi davranışlarla çocukların sosyal medya deneyimini olumsuz etkileyebilir. -Bağımlılık ve uyku bozuklukları: Sosyal medyanın anlık tatmin hissi, çocuklarda bağımlılığa yol açabilir ve fiziksel aktiviteyi kısıtlayarak uyku düzenlerini bozabilir. -Güvenlik sorunları: Kimlik hırsızlığı, uygunsuz içeriklerle karşılaşma ve yabancılar tarafından istismar gibi riskler, çocukların dijital dünyada karşı karşıya kalabileceği tehditler arasında.
Ebeveynlerin sosyal medya kullanımında çocuklarına rehberlik etmesi ve onlara örnek teşkil etmesi büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Özen, şu önerilerde bulundu: “Çocuklarla sosyal medya kullanımına dair yargılayıcı olmadan konuşmak ve yaşadıkları olumsuzlukları anlamaya çalışmak gerekiyor. Sosyal medya kullanımına sınırlamalar getirilirken, bu sürece çocukların da dahil edilmesi, kuralların daha kolay benimsenmesini sağlar. Çocukların yaşlarına uygun ve güvenlik önlemleri bulunan platformları kullanmaları teşvik edilmelidir. Çocukların sosyal medyada yaşadıkları olumsuz deneyimlere karşı duygusal destek sağlanmalıdır.”
Altınbaş Üniversitesinden Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen son olarak yurtdışı örneklerine de değindi. Dünyadaki sosyal medya kısıtlama örnekleri, ülkelerin toplumsal, kültürel ve yasal yaklaşımlarına göre farklılık gösterdiğine dikkat çekti. Bu tür düzenlemelerin çocukların dijital dünyadaki risklerden korunması amacıyla yapılsa da uygulama biçimleri ve başarılarının kültürel yapıya bağlı olduğunu kaydetti. Özen, “Türkiye’nin kendine özgü kültürel yapısı göz önüne alındığında, kısıtlamaların yanı sıra eğitim, bilinçlendirme ve sosyal medya platformlarının düzenlenmesine yönelik daha dengeli bir yaklaşım benimsenmesi gereklidir. Böyle bir yaklaşım, yasaklara bağlı gerilimleri azaltırken, çocukların dijital dünyada daha güvenli ve bilinçli hareket etmelerine imkan tanıyacaktır” dedi. Şirvanlı Özen, önerileri şöyle tamamladı: “Çin, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde sosyal medya kullanımının ebeveyn iznine bağlanması, Türkiye'deki aile yapısıyla uyumlu bir yaklaşım olabilir. Çin ve Güney Kore’de olduğu gibi gece saatlerinde cihaz kullanımı yasakları, çocukların uyku düzenlerini korumak ve bağımlılığı önlemek açısından etkili bir model olabilir. Bu tür uygulamalar, Türkiye'de de ebeveynler tarafından desteklenebilir.”