Çalışanların stres ve kaygıları gün geçtikçe artıyor
Çalışanların stres ve kaygıları gün geçtikçe artıyor
Ekonomik koşullar gibi küresel sorunlar ve modern yaşamın getirdiği zorluklar çalışanların kaygı, stres ve depresyon seviyelerini artırıyor.
Bir iş gününün sonunda başını yastığa kaygılardan, stresten uzak bir şekilde koyabilmek, çalışanlar için giderek daha zor bir hale gelmeye başladı.
Bu beş konu başlığı tüm başvuruların yüzde 70’ini oluştururken diğer başvuru sebepleri arasında ise öfke kontrolü, iş yaşamı ve duygusal beslenme öne çıktı.
Pandemi ile birlikte başlayıp süregelen küresel belirsizlikler ve ekonomik krizlerin yanına ebeveyn-çocuk ilişkileri veya romantik ilişkilerde yaşanan sıkıntılar da eklenince çalışanlar son yıllarını kaygı, depresyon ve stres ile geçirdi.
Erkeklerin psikologla görüşmelerinde toplumsal rollerin etkili olduğu söylenmekte.
Çalışanların platform psikologlarından randevu talep etme sebeplerinde ilk beş sırayı kaygı, romantik ilişkiler, depresyon, stresle başa çıkma ve ebeveyn-çocuk ilişkileri almakta.
Psikologlar ile görüşen çalışanların yüzde 71’ini kadınlar oluşturdu.
İş hayatında pek çok konuda çatışma yaşayan X ve Z kuşağının ortak noktalarından biri de psikologla görüşme nedenleri.
X ve Z kuşağı, psikologlara en çok ebeveyn-çocuk ilişkileri hakkında danışıyor.
Y kuşağında ise romantik ilişkiler ve evlilikler ilk sırada yer alıyor.
X ve Z kuşağı da ortak çevrede bulunup birbirlerinden etkilendikleri için psikoloğa başvuru nedenleri ortak olabiliyor.
Y kuşağında ise durum biraz daha farklı. Çünkü yetiştikleri döneme bağlı olarak beklentileri ve farkındalıkları, X ve Z kuşağına göre ciddi değişkenlik göstermektedir.
Pandemi süreci, insanların sağlık endişelerini tetiklerken deprem gibi doğal afetler ise ölüm korkusunu ve sevdiklerini kaybetme endişesini artırdı.
Ekonomik krizlerle beraber gelen işsizlik korkusu da çalışanların üzerinde büyük bir stres kaynağı oluşturdu.
Kontrolü kendi ellerinde olmayan bu belirsizliklerle başa çıkamayan bireylerin ruh sağlığı olumsuz etkileniyor ve depresyona kadar uzanan bir süreç yaşanabiliyor.
Çalışanların kaygılarının bu kadar yüksek olduğu bir dönemde şirketlerin aksiyon almaları gerekmektedir.
Ekonomik kaygıların azaltıldığı, esenlik uygulamalarının hayata geçirildiği, kuşak çatışmalarının son bulduğu bir iş ortamında çalışanların kaygıları azalırken mutlulukları ve iş yerlerine olan bağlılıkları da artmaktadır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Çalışanların stres ve kaygıları gün geçtikçe artıyor
Ekonomik koşullar gibi küresel sorunlar ve modern yaşamın getirdiği zorluklar çalışanların kaygı, stres ve depresyon seviyelerini artırıyor.
Bir iş gününün sonunda başını yastığa kaygılardan, stresten uzak bir şekilde koyabilmek, çalışanlar için giderek daha zor bir hale gelmeye başladı.
Bu beş konu başlığı tüm başvuruların yüzde 70’ini oluştururken diğer başvuru sebepleri arasında ise öfke kontrolü, iş yaşamı ve duygusal beslenme öne çıktı.
Pandemi ile birlikte başlayıp süregelen küresel belirsizlikler ve ekonomik krizlerin yanına ebeveyn-çocuk ilişkileri veya romantik ilişkilerde yaşanan sıkıntılar da eklenince çalışanlar son yıllarını kaygı, depresyon ve stres ile geçirdi.
Erkeklerin psikologla görüşmelerinde toplumsal rollerin etkili olduğu söylenmekte.
Çalışanların platform psikologlarından randevu talep etme sebeplerinde ilk beş sırayı kaygı, romantik ilişkiler, depresyon, stresle başa çıkma ve ebeveyn-çocuk ilişkileri almakta.
Psikologlar ile görüşen çalışanların yüzde 71’ini kadınlar oluşturdu.
İş hayatında pek çok konuda çatışma yaşayan X ve Z kuşağının ortak noktalarından biri de psikologla görüşme nedenleri.
X ve Z kuşağı, psikologlara en çok ebeveyn-çocuk ilişkileri hakkında danışıyor.
Y kuşağında ise romantik ilişkiler ve evlilikler ilk sırada yer alıyor.
X ve Z kuşağı da ortak çevrede bulunup birbirlerinden etkilendikleri için psikoloğa başvuru nedenleri ortak olabiliyor.
Y kuşağında ise durum biraz daha farklı. Çünkü yetiştikleri döneme bağlı olarak beklentileri ve farkındalıkları, X ve Z kuşağına göre ciddi değişkenlik göstermektedir.
Pandemi süreci, insanların sağlık endişelerini tetiklerken deprem gibi doğal afetler ise ölüm korkusunu ve sevdiklerini kaybetme endişesini artırdı.
Ekonomik krizlerle beraber gelen işsizlik korkusu da çalışanların üzerinde büyük bir stres kaynağı oluşturdu.
Kontrolü kendi ellerinde olmayan bu belirsizliklerle başa çıkamayan bireylerin ruh sağlığı olumsuz etkileniyor ve depresyona kadar uzanan bir süreç yaşanabiliyor.
Çalışanların kaygılarının bu kadar yüksek olduğu bir dönemde şirketlerin aksiyon almaları gerekmektedir.
Ekonomik kaygıların azaltıldığı, esenlik uygulamalarının hayata geçirildiği, kuşak çatışmalarının son bulduğu bir iş ortamında çalışanların kaygıları azalırken mutlulukları ve iş yerlerine olan bağlılıkları da artmaktadır.
Oluşturulma Tarihi: 20 Eylül 2024, Cuma 13:52
Güncellenme Tarihi: 20 Eylül 2024, Cuma 14:26
İHA
Popüler Haberler