Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Adalet

Herkes Duysun - Adalet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adalet haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yargı üyelerimiz eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlarla uğraşıyor Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yargı üyelerimiz eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlarla uğraşıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu'nda düzenlenecek İdari Yargı Günü ve Danıştay'ın 156. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni'nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar: Öncelikle 4 yıllık görev süresinin ardından Danıştay Başkalığına tekrar seçilen Zeki Yiğit'i kutluyor, Mevla'dan kendisine üstün muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Görev sürelerini başarıyla tamamlayan Danıştay mensuplarına, kıymetli hizmetlerinden dolayı ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. "DANIŞTAY, ANAYASA VE YASALARIN UYGULANMASINI DA GARANTİ EDİYOR" Devlet geleneğimizdeki devamlılığın simgelerinden olan Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti'nin kökü mazide olan atide bir devlet olduğunu gösteriyor. Bir buçuk asrı aşan tarihiyle Danıştay hem ecdattan bize kalan bir miras hem de güçlendirerek gelecek nesillere bırakmamız gereken bir emanettir. İnşallah bu emanete hakkıyla sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olan idarenin yargısal denetimidir. Bu ilkenin hayata geçmesi anacak idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabii olmasına bağlıdır. Bu misyonun ülkemizdeki temsilcisi de Danıştay'dır. Danıştay'ımız, idarenin yargı yoluyla denetlenmesinin yanı sıra kamu ile vatandaş arasındaki ihtilafların çözümünde de nihai karar vericidir. Danıştay, Anayasa ve yasaların uygulanmasını da garanti ediyor. Yüksek mahkemelerimizin her biri, kendi görev alanları içerisinde adaletin en iyi, hızlı ve etkin şekilde tecellisi için çalışıyor. "ADALETİN OLMADIĞI YERDE HUZUR OLMAZ" Türk milleti adına karar verme onurunu ve mesuliyetini taşıyan yargı organlarımızın her biri ülkemizde huzurun, güvenliğin, kalkınmanın, demokrasinin ve sosyal barışın muhafazasının teminatıdır. Bu konuda en küçük bir şüphe, en küçük bir tartışma yoktur. Makamlarımızdan ve unvanlarımızdan öte 85 milyonun bir ferdi olarak hepimiz şu gerçeğe yürekten inanıyoruz. Nasıl geç gelen adalet adalet değilse, topluma güven verene ve erişilebilir adalet sistemi de bekamızın güvencesidir. Tüm mahkeme salonlarımızda bulunan "Adalet mülkün temelidir" yazısı hem bu hakikati bize hatırlatır hem de medeniyetimizin adaletin tesisine verdiği ehemmiyeti ortaya koyar. Devlet, adaletle hükmettiği, adalet dağıttığı, adaletin tecellisini sağladığı müddetçe güçlüdür, dimdik ayaktadır. Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz, refah olmaz, milleti bir arada tutan bağ zayıflamaya başlar. Bunun için adli ve idari yargı fark etmeksizin adliyenin kapısını adaletin kapısı haline getirdiğimiz ölçüde geleceğimize güvenle bakabileceğimize inanıyorum. "15 TEMMUZ'DA ÖDEDİĞİMİZ AĞIR BEDELLER İSE ORTADADIR" Tabii burada şu hususu ifade etmek durumundayım. Biz adalete büyük önem veren, ama aynı zamanda yakın tarihinde pek çok adaletsizliğe şahitlik etmek zorunda kalan bir milletiz. Adaletsizlik duygusunun insanımızın gönül dünyasında nasıl kırılmaya yol açabileceğini, demokrasi mücadelemiz boyunca bizzat yaşadık, gördük. 27 Mayıs darbecilerinin gerçek bir mahkemeden ziyade kötü bir tiyatroyu andıran Yassıada'da işledikleri hukuk katliamlarını unutmuyoruz. Rahmetli Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamı, üzerinden geçen 63 yıla rağmen milletimizin kalbinde bir yara olarak halen kanıyor. 12 Eylül dikta rejiminin güya adaleti tesis maksadıyla bir sağdan bir soldan darağacına gönderdiği gençlerin acısı hiç dinmedi. 28 Şubat döneminde adeta koro halinde darbecilere alkış tutanların hukuk sistemimize verdikleri zararın telafisi yıllar aldı. 17-25 Aralık yargı emniyet girişiminin faillerinin sebep olduğu sıkıntıların hala yükünü çekiyoruz. 15 Temmuz'da ödediğimiz ağır bedeller ise ortadadır. Bir gecede 253 insanımızı şehit verdiğimiz bu ihanetin merkezinde sadece eli silah tutanlar değil, üniformalı ve cübbeli örgüt militanları da vardı. Şayet darbeci alçaklar başarılı olsalardı yeni Yassıada'lar kuracaklar, kan dökecekler, yeni hukuk cinayetleri işleyeceklerdi. Tüm bu acı örneklerin bize gösterdiği gerçek şudur. Adalet sistemimiz bir dönem darbecilerin, bir dönem kendini milletten üstün gören oligarşik yapıların, bir dönem de FETÖ ihanet çetesinin sultasına ve saldırılarına maruz kalmıştır. Yargının üzerine vesayetin veya paralel odakların gölgesinin düştüğü bu dönemler sona erse de toplumdaki etkileri uzun süre devam etmiştir. "MAHKEME KURUP, SAĞA SOLA YARGI DAĞITMA BOYUTUNA ASLA VARMAMALIDIR" Son yıllarda bu mahfillere yazılı, görsel, dijital mecralarıyla medyanın ve sosyal medyanın eklendiği görülüyor. Medyanın ve sosyal medyanın millet namına denetim vazifesi üstlenmesi demokrasimiz için şüphesiz bir kazançtır ama bu hakim cübbesi giyip, mahkeme kurup, sağa sola yargı dağıtma boyutuna asla varmamalıdır. Yargıyı yönlendirme, yargı mercilerimizi baskı altına alma, istemedikleri karar çıkmaması halinde hukukçularımızı hedefe koyma her geçen gün daha sık karşılaştığımız tehditlerden biri haline ne yazık ki dönüşüyor. Sosyal medyadaki acımasız linç kültürünün mağdur ettiği kesimlerin en başında yargı organlarımız ve mensuplarımız geliyor. Çok önemli, çok hassas ve mesuliyeti hakikaten ağır bir görevi icra eden yüksek yargı üyelerimiz, savcılarımız, hakimlerimiz ne yazık ki zaman zaman eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlara muhatap oluyor. Çok net söylemek isterim siyaset kurumu nasıl layüsel değilse, yargı da eleştirilemez değildir. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz. Buna kimse engel olamaz, olmamalıdır. Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği ve hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir. Millet adına kamu gücünü kullananların belli sınırlar içinde bu sert tepkilere tahammül etmesi, mazur ve meşru görmesi beklenir. Fakat yargının toptancı bir anlayışla kurumsal olarak yıpratılmasını yargı organlarımıza ve mensuplarımıza çamur atılmasını asla kabul edemeyiz. Hukukun kendi mecrasında ilerlemesi, adaletin tecellisine giden en hayırlı, en kestirme yoldur. Adli ve idari davaları hukukun meselesi olmaktan çıkarıp siyasallaştırmak, sonuç ne olursa olsun toplumdaki adalet duygusuna gölge düşürecektir. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Herkes yargıya yardımcı olmalı, işini kolaylaştırmalı, adaletin eksiksiz ve gecikmeksizin tecellisine katkı sağlamalıdır. "SORUN VARSA ÇÖZMEK HEPİMİZİN MÜŞTEREK GÖREVİDİR" Buradan tüm milletime şu samimi çağrıyı yapmak istiyorum. Güçlü, tarafsız, bağımsız, iyi ve seri işleyen bir adalet sistemi, evlatlarımıza bırakabileceğimiz en kıymetli mirastır. Şayet bu konuda eksik varsa tamamlamak, sorun varsa çözmek, tıkanıklık varsa gidermek, 85 milyon olarak hepimizin müşterek görevidir. Yargının yasama ve yürütmeye müdahalesi nasıl yanlışsa, yargının siyasi tartışmaların içine çekilmesi de o denli hatalıdır. İktidarı ve muhalefetiyle, basını ve sivil toplumuyla hep birlikte yargımızın her türlü taassuptan, menfaat eksenli gruplaşmadan ve ideolojik kamplaşmadan uzak durmasını temin etmemiz gerekiyor. Milletin maslahatı ve ülkenin selameti yerine belli bir zümrenin menfaatini gözeten dar kadrocu anlayışların adalet teşkilatımız dahil devletimizin kurumları içinde tekrar yuvalanmasına izin veremeyiz, vermeyeceğiz. Bu konuda hepimizin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi şarttır. Adalet terazisini elinde tutan hukukçularımızın da medya, sosyal medya, günlük hayattaki duruşlarıyla bu sürece olumlu katkı sunması önemlidir. Bunu başardığımızda çok daha iyi bir konumda olacağımıza inanıyorum. "ÜZERİMİZE DÜŞEN YAPICI ROLÜ OYNAMAYA DEVAM EDECEĞİZ" Yeni anayasa, sivil siyasetin alanını genişleterek, ekonomiden sosyal hayata, ülkemizin meselelerinin çözümünü daha da hızlandıracaktır. Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramıyoruz. Siyaset kurumunun, ekonomik ve sosyal sorunları öne sürerek, sivil anayasa ihtiyacını gündemden düşürmek istemesini doğru bulmuyoruz. Siyasetteki yumuşamayla birlikte farklı siyasi partiler arasındaki istişari görüşmelerin yoğunlaşması önemli bir fırsat teşkil ediyor. Biz, milletimizin beklentileri çerçevesinde üzerimize düşen yapıcı rolü oynamaya devam edeceğiz.

Bakan Tunç, Bursa’da Çocuk Adalet Merkezi açılışına katıldı: Çocukların hakları güvence altında Haber

Bakan Tunç, Bursa’da Çocuk Adalet Merkezi açılışına katıldı: Çocukların hakları güvence altında

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ziyaret ve programlar amacıyla Bursa'ya geldi. Program açılışı, vali ziyareti ve AK Parti İl Başkanlığına uğrayacak olan Bakan Tunç'un ilk durağı, Bursa Çocuk Adalet Merkezi açılış töreni oldu. ESMANUR GÜLBAHAR/CÜNEYT YAMAN/HERKES DUYSUN Programa Bursa Valisi Mahmut Demirtaş, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, AK Parti Bursa Milletvekili Osman Mesten, AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanı Meral Gökkaya, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Gürsu Belediye Başkanı Mustafa Işık, Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır, AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Adnan Kurtuluş, AK Parti Nilüfer İlçe Başkanı Furkan Alpaslan ve Bursa Barosu Başkanı Avukat Metin Öztosun da katıldı. Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz açılış töreninde yaptığı konuşmada, Çocuk Adalet Merkezinin önemine vurgu yaparak, "Çocuklarımızın bütüncül haklarını korumak ve kollamak için buradayız." dedi. Vali, ilçe başkanları ve belediye başkanına desteklerinden dolayı teşekkür etti. Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Daire Başkanı Meral Gökkaya ise çocukların suç ortamından uzaklaştırılması için merkezin öncelikleri olduğunu belirterek, "Çocukları koruma ve topluma kazandırma faaliyetlerini amaçlıyoruz." ifadelerini kullandı. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, merkezin amacını açıkladıktan sonra kuruluş için teşekkür ederken, şehrin her yıl artan nüfusu ve çeşitli sektörlerdeki gelişimi üzerinde durdu. Bursa Valisi Mahmut Demirtaş yaptığı konuşmada, "Ülkemizin ikinci Çocuk Adalet Merkezi'nin açılışını yapıyoruz. Çocuk Adalet Merkezi'nin önemi büyük." şeklinde konuştu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise protokolü selamlarken Bursa'nın şehir olarak öneminden bahsetti ve ülkemizin bilim ve uzay teknolojisi alanında gelecekteki rolüne vurgu yaptı. Ayrıca, Çocuk Adalet Merkezi'nin önemine değindi. Bu anlamlı açılış töreninde, çocukların haklarına verilen önem ve adalet sistemindeki güçlü işbirliği vurgulanarak, Çocuk Adalet Merkezinin çocukların yaşamlarını koruma ve geliştirme çabalarında kilit bir rol üstleneceği belirtildi. ÇOCUK ADALET MERKEZİ UYGULAMASININ AMACI NEDİR? Çocuk Adalet Merkezi uygulaması ile çocuk ağır ceza mahkemesi, çocuk mahkemesi, Cumhuriyet başsavcılığı çocuk bürosu ve adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerinin bir arada yapılandırılması suretiyle çocuklara yönelik tüm adli işlemlerin bu merkezde çocuk dostu usuller uygulanarak yerine getirilmesi amaçlanmaktadır. Çocuk Adalet Merkezinde ayrıca çocuk polisi, adli tıp uzmanı, aile ve sosyal hizmetler görevlisinin yanı sıra baroya, hukuk kliniği uygulaması için hukuk fakültesine ve psiko-sosyal destek kliniği uygulaması için de psikoloji, rehberlik ve psikolojik danışmanlık, sosyal hizmet gibi bölümlere yer ayrılması sağlanarak paydaş kurumların çocuklara bütüncül hizmet sunumu hedeflenmektedir.

Sinan Ateş'in eşinden açıklama Haber

Sinan Ateş'in eşinden açıklama

BURSA (İGFA) - Sinan Ateş'in ailesinden yapılan #SinanAtesİcinAdalet etiketiyle yapılan kamuoyu açıklamasında, 30 Aralık 2022 günü Cuma namazı çıkışı hain bir suikast sonucu şehit edilen eşim Sinan Ateş'in cenazesine ve ardından okutulan Kur'an-ı Kerim tilavetlerine katılım sağlayan, memleketin dört bir yanında gönülden dua eden, Kur'an-ı Kerim okuyan-okutan, hayırlar dağıtan herkese Ateş ailesi olarak teşekkür edildi. "En başından beri hassasiyet gösterdiğimiz üzere sürecin hukuki ve vicdani bir şekilde yürütülmesinin sağlıklı olacağını düşünüyoruz" denilen Ateş ailesi adına eşi Ayşe Ateş tarafından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Devletimizin bu süreci Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olduğuna daire inançları yaralamak yerine pekiştirecek şekilde yürütüldüğüne inanıyoruz. Mücadelemiz hukuki zeminde olacaktır. Aile olarak, üzerinde gizlilik kararı bulunan dosyaya dair haklılığımızdan, hukuka ve devlete olan güvenimizden kaynaklanan suskunluğumuzu korumaya gayret ediyoruz. Her şeyden önce Allah'ın adaletinin tecellisine iman ediyoruz. Devletimizin, vicdanları yaralayan bu kahredici cinayeti tüm yönleriyle aydınlatacağından şüphe etmiyoruz. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın tüm delilleri eksiksiz bir şekilde ve ivedi olarak ortaya koyacağına olan inancımız tamdır: "Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun." Hukuki süreçleri ilk günden beri aile avukatımız Av. Ali Yücel takip etmektedir. Aile adına yaptığımız bu iki açıklama dışında söylenen hiçbir söz aile adına söylenmiş değildir. Bundan sonraki süreçte ihtiyaç hasıl olması halinde tarafımca ya da aile avukatımız tarafından açıklama yapılacaktır. Ülkücü Şehit Sinan Ateş'in katilleri ve bu cinayeti azmettirenler muhakkak ki her iki dünyada da hesap verecektir. Şüphesiz ki Allah; hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır. Dua ile..."

Bakan Bozdağ: "Arabuluculuk kapsamını genişletiyoruz" Haber

Bakan Bozdağ: "Arabuluculuk kapsamını genişletiyoruz"

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ İstanbul'da düzenlenen "10. Yılında Türk Borçlar Kanunu Çalıştayı"na katıldı. Programda konuşan Bakan Bozdağ Türk hukuk sisteminin cumhuriyet döneminde büyük gelişmeleri ortaya koyduğuna dikkat çekerek, "Başlangıçta tercüme ile başka yerlerden aktarılan hukuktan, bugün bugün kendi hukukunu yazan, kuran, dünyaya bu anlamda örnek olan, pek çok ülkenin hukuk literatürünün oluşmasında danışmanlık yapan bir düzeye Türkiyemiz gelmiş durumdadır. Bu bizim için büyük bir başarıdır. Bizim temel yasalarımızın önemli bir kısmını son yıllarda yeniledik. Tercüme eden değil hukuk kuran ve hukuk yapan bir noktaya Türkiye'nin gelmesi son derece önemlidir. Bazı ülkeler anayasaları ile ilgili yapılacak çalışmalar için sayın Cumhurbaşkanımızdan Türkiye'den bilim insanları talep ediyorlar. Bize bu konuda danışmanlık yapacak isimler önerir misiniz diye soruyorlar. Bu konuda Türkiye pek çok ülkeye danışmanlık yapan bir ülke haline geldi. İnanıyorum ki önümüzdeki Türkiye 100 yılı dediğimiz cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı içerisinde Türk hukuk sistemi kendi içinde güçlenerek devam edeceği gibi, dünyanı pek çok ülkesine de örnek olacaktır. Her ne kadar Türkiye'de farklı eleştiriler olsa da bizim gidişatımızın iyi yönde olduğunu görüyorum" ifadelerini kullandı. Konuşmasında iş dünyasına çağrıda bulunan bakan Bozdağ, "Türkiye'de pek çok hukuksal ihtilafa baktığımızda eğer iş dünyamız bunlarla ilgili süreçlerde bizim yasalarımızın ön gördüğü usul ve esaslara riayet ederek işleri yürüttüğü zaman pek çok ihtilafın daha doğmadan önleneceği açıktır. Ama maalesef yatırım ortamının iyileştirilmesi maksadıyla yapılan toplantılarda şu dile getiriliyor; 'Efendim bazı durumlarda şirketlerin kanunen avukat bulundurma zorunluluğu var. Bu zorunluluğu kaldırırsanız Türkiye'de yatırım ortamı daha da iyileşir' diyen hem de az buz değil iş dünyasını saygın örgütlerinin önerileri var. Yatırım ortamını iyileştirecek şey avukat bulundurma zorunluğunu kaldırmak değil, herkesin hukuka uygun harekete edeceği zemini kendisinin oluşturmasıdır. Bugün ekonomide başka alanlarda bizden ileride olan ülkeler varsa bunun ana nedenlerinden biri hukuka ve hukuka uygunluğa verdikleri değerden kaynaklanmaktadır. Binlerce işçi çalıştıran bir iş insanımızı, ihtiyacı neyse o kadar hukukçu istihdam etmiş olsa o acaba bir kaybı olur mu. Siz makine imalatı ile ilgili ustayı düşünüyorsunuz ama onlarca yüzlerce sözleşme imzalıyorsunuz bunların ustası kim buna bakmaya gerekmez mi. Onun için Türkiye'nin Avrupa ve Amerkia standartlarında daha güçlü bir ticari hayatı ortaya koyması için hukuka ticari alanda önem vermesi son derece kıymetlidir. Buradan iş dünyasına çağrıda bulunuyorum. Lütfen işçilerimiz çok değerli, onlara kıymetini değerini hissettirin. Ama öte yandan sizin işiniz için en az onlar kadar kıymetli olan şeyin hukuka uygunluk olduğunu gözden ırak tutmayın. Bu konuda sizin yolunuzu aydınlatacak yegane şeyin bu hukuka uygunluk olduğunu, bunu sağlayacak kişilerin hukukçular ve avukatlar olduğunu bir kez daha dile getirmekte fayda görüyorum. Sonra bakıyorsunuz ticari davalarda dünya ile mukayese ettiğimizde Türkiye'de çok fazla dava var. Peki neden kaynaklanıyor. Bu hukuka uygunluk konusundaki hassasiyetten kaynaklanıyor" şeklinde konuştu. 7'inci Yargı Paketi'nde arabuluculuk sisteminin genişletileceğini açıklayan bakan Bozdağ, "Vatandaşlarımızı mahkeme karşısına çıkarmadan uzlaşma ile sorunlarını çözmesi bakımından bu alanın önemli olduğunu düşünüyorum. Arabuluculuk konusu ilk gündeme geldiği zaman ideolojik arka plan üzerinden buna karşı çıkanlar oldu. Bir bakan bakalım sonuç nedir. İdeoloji gözlüğünüzü çıkarın fayda zarar gözlüğü ile bakın. Başlarken bu ideolojik duvarları aşma zorluğu nedeniyle başlarken dar kapsamlı başladı. Fayda görüldükçe ideolojik gözlük takanlar da 'biraz daha kapsamı genişletebilir misiniz' dediler. Şimdi kapsam genişlemeye başladı. Arabuluculuk kapsamının daha da genişletilmesi konusunda taleple karşı karşıyayız. Önümüzdeki yılarda Türkiye hukuk ihtilaflarında önemli kısmını arabuluculuk ile çözme yolunu arayacak ve bu konuda yasal değişiklikleri yapacaktır. 7'inci yargı paketi içinde bu konuda bir adım daha atıyoruz. Kira alacakları, kat mülkiyeti ihtilafları, komşuluk hukukundan kaynaklı ihtilaflar gibi konuları arabulucuk kapsamına alıyor ve arabuluculuk kapsamını biraz daha genişletiyoruz. Seçimden sonra da bu alanda yeni adımlar atacağımızı da ifade etmek isterim" açıklamalarında bulundu.

Gözü yaşlı aile adalet istiyor! Haber

Gözü yaşlı aile adalet istiyor!

Eskişehir’de geçtiğimiz haziran ayında sevgilisiyle birlikte yaşadığı evin penceresinden düşerek hayatını kaybeden Zerin Kılınç'ın acılı annesi Telli Özokçu, olayla ilgili yakalanan zanlı Yılmaz S.'nin ifadesinin ardından serbest bırakılması eleştirdi. Özokçu, “Ben 7 aydır bu gözyaşını döküyorum. Bir de yavrusu var benim kuzumun. Onun için hayatta kalmak zorundayız. Biz adalet istiyoruz. Raporlarımız çıkmadı. Hep onu bekledik, yok. Adalet istiyoruz” dedi. Sekiz yıl önce eşinden boşanan 1 çocuk annesi Zerin Kılınç (36), yaklaşık 3 aydır sevgilisiyle birlikte Eskişehir’in Odunpazarı ilçesine bağlı Emek Mahallesi Ertaş Caddesi’ndeki bir apartmanın ikinci katındaki dairede yaşıyordu. Kılınç, 20 Haziran 2022 gecesi saat 21.30 sıralarında kaldığı evin penceresinden düştü. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine polis ve 112 Acil Sağlık ekipleri sevk edildi. Ambulansla Eskişehir Şehir Hastanesine kaldırılan Kılınç, yoğun bakım ünitesinde 10 saatlik komanın ardından hayatını kaybetti. Zerin Kılınç’ın pencereden düştüğü anlar ise güvenlik kamerasına yansıdı. Kan lekeleri, yırtık kıyafet ve yerde cam kırıklarına rastlanıldı Olayın gerçekleştiği ev polis tarafından emniyet altına alınırken, Olay Yeri İnceleme ekiplerince evde yapılan araştırmada; yerde, kapıda ve yatakta kan lekelerine rastlandı. Ayrıca incelemelerde evdeki yatağın üzerinde yırtık tişört ve yerde cam kırıkları olduğu tespit edildi. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili soruşturma başlatıldı.   “Pencereden sol bacağını gördüm ve ‘yapma’ diye bağırdım” Olayın ardından şüpheli sıfatıyla emniyette ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılan Yılmaz S. ifadesinde, “O gün yağmur yağdığı için içeri sızan suyun üzerine koymak için günlük giydiği tişörtünü yırtarak pencerenin sızıntı yerine koydu. Tepsinin üzerinde olan kül tablası yanlışlıkla kayarak yere düştü. Kırıldı. Yerdeki cam kırıklarını kendim süpürdüm. Odadan çıkarken ayağına cam battı. Bunun üzerine gülünce süpürge sapını bana fırlattı. Ben de ona gülerek fırlattım. Bacağına gelince kıyamadım, gittim, sarıldım. Sonra bisikletimi kapı çıkışına aldım. Bu sırada bana ‘Sen zaten beni istemiyorsun’ dedi. Bisikletimle uğraşırken ‘Asıl sen istemiyorsun, saygısızsın, sen sevmiyorsun, kaçacak olan sensin’ dedim. ‘Ben sevmiyorum ha’ diyerek bağırmaya başladı. Pencereden sol bacağını gördüm ve ‘yapma’ diye bağırdım” dedi. “Yavrusu var, ‘duymasın benim ağladığımı’ diyorum” Evladının 12 yaşında bir kızının olduğunu, intihar etmesi için herhangi bir sebebin olmadığını sözlerine ekleyen anne Özokçu, “Ben bir anneyim 6-7 aydır ben bu gözyaşını döküyorum. Kuzumun gömleğine sarılıyorum, kokuyu içime çekiyorum. İçeriye giriyorum, beni kimse görmüyor, duyurmuyorum. Yavrusu var duymasın benim ağladığımı diyorum. Evde çok tartışma olmuş. Evin içi kan. Küllükler kırılmış. Bize göre çok delil var ama dosyamızda hiçbir şey yok. Bekliyoruz. Bekledik bekledik, artık adalet yok dedim. Gidip haykıracağım adliyenin önünde. Sesimi duyurayım. Benim kuzum bir kedi, bir köpek değil. Benim kuzum bir can. Toprağın altında 7 aydır benim kuzum. Hiçbir şeyi yoktu, bir hap bile içmiyordu benim kuzum. Hayat doluydu. Mezarına geleceğim, ’Rahat yat yerinde kızım.’ diyeceğim. Adalet yerini bulacak inşallah. Herkese güveniyorum. Bütün büyüklerime, devletime güveniyorum. Benim kızımın kanı kalmasın yerde. Başka anneler ağlamasın. Ben 7 aydır döküyorum bu gözyaşını. Her gün ölüyoruz, her gün bekliyoruz” ifadelerini kullandı.  

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.