Bitmeyen gün 28 Şubat!
Bir sinema filmi çekin, adı “Bitmeyen Gün” olsun. 28 Şubat’ta vizyona girsin. Acılarımızı çocuklarımıza izletin, ızdırabımız belgelensin. Hafızalara kazıyın, kimse unutmasın!. Oscar alsın filmimiz!. Getirin zulmün Oscar’ını hain darbecilerin müzesine koyun. Bir sergi açalım, zulmün mimarlarının kirli emelleriyle. Hatim değil, lanetler okutalım ziyaretçilere. Nöbet beklesinmağdurlar, yaşadıklarını anlatmak için. Canlı olsun şahitler, acıları unutmamak için 26 yıldır söylüyorum, seneye bugün yine tekrar söyleyeceğim.
Tâ ki birileri duyup mağduriyetleri giderinceye kadar! Zalimlerin yaptıkları yanlarına kâr kalmayıncaya kadar! Hakkım ve iadei itibarım yapılıncaya kadar!
O günden beri yüreğimde yanan ateş sönmedi! Ama gözlerimdeki umut tükenmedi hiç! Ömür defterinin sayfalarını tek tek çevirirken, adili mutlak olan Allah’a doğru gidiyoruz çünkü. Burada alamadığımızı orada alacağımızı biliyorum. İlahi adalet tecelli edecektir. Hain olmadığımız, suçlu olmadığımız görülecektir elbet.
Müslüman’dık, müslümanca yaşamak istiyorduk. Ülkemizi seviyor, uğruna şehit oluyorduk. Vatanla, bayrakla, milletle, devletle bir sorunumuz yoktu. Zaten onlarsız olamazdık! Asi evlat değildik ki! Ama bize niye bunları reva gördüler bilmiyorduk!.
Olanlar oldu tarih şahittir. Haklarımız alındı. 1999 - 2005 yılları arasında özgürlüğüm alındı. Hayatımla altı yıl bedel ödedim. Benim gibileri yüzlerdi, binlerdi. Ödenen bedeller üzerine bir siyasi iktidar doğdu. Umutlar yeniden yeşerdi, güneş yeniden doğuyordu derken, günler ayları, aylar yılları kovaladı ve o kara günün üzerinden bugün tam 26 yıl geçti…
Soğuğunu iliklerimize kadar hissettiğimiz Şubat zemherinin yıldönümü bugün. Bitti desem, “28 Şubat bin yıl sürecek” demeçleri kulaklarımda çınlar!
Tankların sokaklara çıkışı, üniversite kapılarında başları açılan kızlarımız, sakallı birini görünce cin çarpmışa dönmüş devlet memurları, sahnelerde alaşağı edilen başörtülü okul birincilerimiz, başı kapalı fotoğraf ile okula kayıt yapamayan kızlarımız, takibe takılan Cuma hutbelerimiz, okullarda namaz kılan öğrencilerin irtica haberleri, verilmeyen ve iptal edilen denklikler, mağdur edilen binlerce yurtdışı ve Ezher mezunları, uzun saçlarıyla otogarlarda kafa sallayan sözde zikir yapan elleri sopalı adamlar, Ali Kalkancılar, Müslüm Gündüzler, Fadime Şahinler, daha neler neler aklıma gelir!!!...
Hatırlarım her şeyi ilk gün gibi!. İleri gitmek isterim omzuma bir el atılır, gidemezsin der gibi!. Yürümek isterim, ayağıma pranga vurulur, gidemezsin der gibi!. Geriye döneyim bari, ışıklar sönmüş karanlık her yer, dönemezsin der gibi!. Kandan gözyaşlarım içime akar, kızıldır rengi. Açarım ellerimi uzatırım semaya;
Hani atlatmıştık, ne oluyor hâlâ der, Rabbime arzuhal ederim. Atlattık ve çok şey değişti diyorlar ama ben hâlâ mağdurum, aynı yerdeyim, ileri gidemiyorum!. Adli sicil kaydım duruyor,değişen nedir bana da bir söyleseler!...
O gün,
Bina dikmede yarışmıyorduk!. Mücahitlerimiz müteahhit değillerdi!. Kızlarımız pantolonla gezmiyordu!. Tesettür, saçı kapatmaktan ibaret değildi!. Kadınlar henüz erkekleşmemişti!. Kadın kocasını polise mahkemeye şikayet etmiyordu! Babalar bir telefon ihbarıyla evlerinden uzaklaştırılmıyorlardı!. Anneler çocuğunu doğurup çöp bidonlarına atmıyordu!. Evlat babasını öldürmüyordu!. Kadın kocasını dövmüyordu!. Erkek karısına sövmüyordu!. Zina serbest değildi!. Evlenmek zor değildi!. 18 yaş altı evlenenler, eşlerinin tecavüzcüsü olarak cezaevlerine atılmıyordu!. Zina suç olmaktan çıkmamıştı!. Süresiz nafaka yoktu!. Aileler dağılmıyordu, çünkü Aile Bakanlığıyoktu!. Aileyi bitiren ilk Bakan hanım Gazi şehir Antep’te İsrail Bayrağını açmamıştı henüz!. Kadının beyanı esas değildi!. Savunma hakkı kutsaldı!. (KADEM) Kadın ve Demokrasi Derneği yoktu!.
Ahlak, edep ve haya vardı. Saygı vardı. Kitabevlerimiz vardı. Gecemize ışık olan sohbetlerimiz vardı. Pikniklerimiz, derslerimiz, konferanslarımız vardı. Fakirdik ama samimiydik, iyilikte yarışan, iyiliği emredip kötülükten menedenlerimiz vardı.
Soğuk kışlar geçirirdik, sokakta kalırdık. Demir parmaklıklar arkasında da olsak, içimizde İslamın nuru, imanın ışığı vardı.
Cehenneme gitmek için yarışmıyorduk!. Seçim meydanlarını cihat meydanı gibi görmüyorduk!. Radikallerimiz, henüz parti mücahidi değillerdi, müteahhit de olmamışlardı!. Cemaatler ayrı da olsak, hedefaynıydı. Siyonizm’e karşı birdik. Kapitalizmin kapısında köle oluncaya kadar!...
Bekçiliğimiz o kapıda başladı. Bunun da bedelini bugün ağır ödüyoruz!. Çünkü İnandığımız gibi yaşamıyor, yaşadığımızı gibi inanıyoruz artık!...
Bugün 28 Şubat bitmiş diyorlar!.
Başı örtülü olarak istediğimizi yapma özgürlüğüne kavuşmuşuz!. Nargile salonlarında, kafelerde, sokak ortalarında öpüşüyor başı kapalı, kıçı açık kızlarımız!. Sosyal medya hesaplarındaistediğini paylaşıyorlar!. Göbeği açık dönme erkek dansöz ile eğleniyor feministlerimiz!. Artık başı örtülü göbeği açık, başı örtülü sırtı açık, başı örtülü göğsü açık, başı örtülü pantolonu yırtık kızlarımız var!. Hani başörtüsü sorununu halletmiştik ya!. Ancak bu kadar halledilebilirdi!...
O soğuk günden doğan iktidara bugün kral çıplaktır dersem, sersem erkekler ve süslüman kadınlar alınmasın!. 20 yıldır her gün manen kötüye gittik. Seçim öncesinde yine naralar atarak, ülkenin beka sorunu var diyecekler. Varsa eğer sorumlusu muhalefet değil, sizsiniz diyeceğim!.
İktidarımız bu milletin manevi beklentilerine cevap verememiştir. Ezherli ve islami ilimler talebesinin denklik sorununu halledememiş, mağduriyetlerini giderememiştir!. Avrupa Birliğinden sorumlu Bakanlık kurmuş ama, dinden veya Diyanetten sorumlu bir Bakanlık kuramamış veya kurmamıştır. İki tavuk, üç koyun için tarım Bakanlığından görüş almış, ama ahiretimizi ilgilendiren konularda diyanetten görüş alamamıştır. Bakanı olmayınca kimse de görmemiştir!...
28 Şubat devam ediyor. Hem de müslümanların iktidarında devam ediyor. Onlar da büyüdükçe bizi ve taleplerimizi görmediler!. Bizim yaptıklarımız size yeter, siz talepte bulunamazsınız der gibiler hala!.
Davayı unuttuk, dostlarımızı sattık. Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımızla değiştik. Ama dünyamızı iyi mamur ettik. Kredili dairelerimiz, arabalarımız, fabrikalarımız oldu!. Bankalara borçluyuz artık, Allah’a değil!...
2023 yılı 28 Şubat’ıdır bugün, hâlâ üşüyorum. Tam 26 yıldır üstümü örten olmadı!. Her şey güllük gülistanlık dediler, bu sefer memleketim yıkıldı. Faizli kredilerle aldığımız evlerimizin enkazında kaldık!. Bu saatten sonra benim de diyecek fazla bir şeyim kalmadı!. Ne siyaset kıblem, ne de parti amacımdır. Din elden gidiyor diyenlerden de değilim artık. Çünkü din, çoktan elden gitti!...
Dedim ya, “Bitmeyen Gün!” Akşam olmuyor bir türlü!.
Bir gün akşam olur eve dönersem şayet, her şeyi anlatacağım…
Sitemim var bu iktidara,
Derdim ne makam, ne de para,
İnlerim hep, sağ yanım yara,
Şubat ayıdır üşüyorum,
Yaram çok derin, kimler sara!?...
Fi Emanillah…
Ebuzer AYDIN
“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”