Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Dava

Herkes Duysun - Dava haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dava haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sinan Ateş davası sürüyor: Sanık avukatı, hücre kararına itiraz etti Haber

Sinan Ateş davası sürüyor: Sanık avukatı, hücre kararına itiraz etti

Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, taraf avukatları, müşteki Ayşe Ateş ve yakınları katıldı. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu ve CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan da duruşmada yer aldı. Eylemin gerçekleşmesine yönelik bir savunmalarının olmadığını söyleyen tutuklu sanık Ufuk Köktürk’ün avukatı İlker Kocaoğlu, sebebinin müvekkilinin olaya dahil olmaması olduğunu söyledi. Avukat Kocaoğlu şu beyanda bulundu: “Müvekkilim, bir siyasi partinin il yönetici olduğu ve bir takım kişilerle çekindiği fotoğraflar gösterilerek suçlu ilan edilmiştir. Sadece 4 bin liralık bir para gönderimi vardır. Bir an için müvekkilimin bu olaya bilerek para gönderdiğini kabul etsek eşinden göndermezdi ve onun yerine bankamatikten, başkasının hesabından gönderirdi. Müvekkilime avukat Serdar Öktem ile görüşmeleri de sorulmuştur. Açık söylüyorum o gün Ufuk Köktürk beni de aradı. Miras konusu hakkında bir şeyler sordu. Avukat Serdar Öktem’i de bu yüzden aradığını biliyorum. Sadece cezaevinden arkadaşı Doğukan Çep’e bir miktar para gönderdiği ve sosyal medyadan bir siyasi partiye üye olduğu haberleri nedeniyle 19 aydır tutukludur. Tahliyesini talep ediyorum.'' "MÜVEKKİLİMİN HÜCREDE KALMASI HUKUKA AYKIRIDIR" Sanık Mustafa Uzunlar’ın avukatı Yağız Bekircan Çebi de müvekkilinin sadece arabasını kiraladığı için yargılandığını söyleyerek, "Müvekkilim doğrudan ve kasten bu olaya dahil olduğuna dair soyut ve somut bir bağ yoktur. Ne olayın öncesinde ne de sonrasında olayla ilgili kişilerle bir bağı bulunmamaktadır. Müvekkilimin hücrede kalması hukuka aykırıdır. Müvekkilimin beraatini düşünceniz aksi yöndeyse adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakılmasını talep ediyorum” dedi. “MÜVEKKİLİM ARACI KİRALADIĞI İÇİN YARGILANMAKTADIR” Tutuklu sanık Osman Bayraktar’ın avukatı Yeşim Özen, ''Tüm deliller müvekkilimin atılı suçun işlenişinde herhangi bir yardımı dahi yoktur. Huzurdaki 16 sanık müvekkilimi tanımadıklarını belirtmiştir. Müvekkilim hakkında hiçbir somut delili dosyada görmemekteyiz. Kendisi tetikçiyi Ankara’ya götüren aracı kiraladığı için yargılanmaktadır. Müvekkilim aracın kiralanmasından bihaberdir. Bu dosyada müşteki tarafından bile müvekkilimin kendisine tek bir soru yöneltilmemiştir. Müvekkilimin siyasi ideolojik bir kimliği de yoktur. Bir buçuk senedir hiçbir suçu olmamasına rağmen tutukludur. Biz yapılacak adil yargılama neticesinde müvekkilimizin beraat edeceğine inanıyoruz ve bu yüzden tutuksuz yargılanmasını ve tahliyesini talep ediyoruz” diye konuştu. Mehmet Yüce’nin avukatı Duran Göçer, “Dosyadaki pek çok sanık gibi benim müvekkilimin de neden tutuklandığı dahi bilinmemektedir. Müvekkilim motor ve motor araçları satan dükkan sahibi bir kişidir. Ducati marka motoru pek çok platformdan satışa çıkarmıştır. Bu şekilde Vedat Balkaya kendisine ulaşmıştır. Müvekkilimin yapmış olduğu bir motor satışının hayatından 18 ayını alacağını bilmediği bir dosya ile karşı karşıyayız. Müvekkilimin dosyasına bakıldığında sanık olacak hiçbir husus yoktur ve buna rağmen tek kişilik bir hücrede kalmaktadır. Tahliyesini ve beraatini talep ediyoruz" ifadelerini kullandı. Tutuklu sanık eski MİT personeli olduğu iddia edilen Çağlar Zorlu’nun avukatı Sümeyra İlpeşin ise şu ifadeleri dile getirdi: “Müvekkilim Tolgahan ile arkadaş ortamında tesadüfen tanışıyor ve uydurma adres veriyor. Tüm bu adresler medyada sanki müvekkilim tarafından bulunmuş gibi yansıtılmıştır. Benim müvekkilim MİT personeli olarak medyada yer aldı. Soruşturmanın tüm aşamalarında bu adreslerin doğru olmadığını defalarca söyledik. Sanki olayı gerçekleştiren faile maktulün adresi benim müvekkilim tarafından verilmiş gibi yansıtılmıştır. Hem dosya içinde hem de dosyayla hiçbir ilgisi olmayan medya mensupları tarafından böyle lanse edilmiştir.” Duruşma yarın 9'da devam etmek üzere ertelendi.

Sinan Ateş cinayeti davası bugün başlıyor! 22 sanık hakim karşısına çıkacak Haber

Sinan Ateş cinayeti davası bugün başlıyor! 22 sanık hakim karşısına çıkacak

Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin 22 şüphelinin yargılanmasına bugün, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki duruşma salonunda başlanacak. İlk duruşmayı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve CHP 7’nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da takip etmesi bekleniyor. “1 TEMMUZ’DAN İTİBAREN DE DELİLLER MAHKEMEDE TARTIŞILACAK” Adalet Bakanı Yılmaz Tunç TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu toplantısına katılmak için Meclise gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken, tutuklu sanıklar bakımından dava açıldığını ifade ederek, “Dosya zaten bütün kamuoyunun gündeminde, tüm delilleriyle zaten kamuoyuyla paylaşılmış durumda. Soruşturması devam eden kişiler bakımından da süreç devam ediyor. 1 Temmuz'dan itibaren de deliller mahkemede tartışılacak, bağımsız ve tarafsız yargımız bu konuda adaleti tecelli ettirecektir.” ifadelerini kullanmıştı. "DAVAYA SADECE AVUKATLARIMIZ KATILACAK" Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davaya partisinden avukatların katılacağını söylemişti. Bahçeli konuşmasında, “1 Temmuz 2024 Pazartesi günü başlayacak mahut cinayet davasıyla partimizi ve Ülkü Ocaklarını ilişkilendirmek için tek ayak üzerinde kırk yalan söylerler. Söz konusu davaya sadece avukatlarımız katılacak, bunun dışında hiç kimse orada bulunmayacaktır. Herkes eteğindeki taşı döksün de şahit olalım. Kim ne biliyorsa, hangi belge, bilgi ve bulguya sahipse, mahkemeye sunsun da hepsinin ense tıraşını görelim.” ifadelerine yer vermişti. ATEŞ’İN EŞİNDEN PAYLAŞIM Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ise bugün görülmeye başlanacak olan dava öncesi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Unutulmasın ki bu sürecin sonunda ya bir doğum mucizesine ya da bir defin törenine şahit olacağız. Ya ‘Bismillah!’ diyeceğiz ya da ‘Ruhuna El Fatiha!’” ifadelerini kullanmıştı. AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİSLERİ İSTENİYOR İddianamede, tetikçi Eray Özyağcı ile onu olay yerine getiren ve kaçıran Vedat Balkaya ile Suat Kurt hakkında eylem üzerinde ortak hakimiyet ile müşterek fail olarak Sinan Ateş’e yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Sanıklardan silahlı eylemi organize ettiği iddia edilen Doğukan Çep ve şüpheli eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın ise suça azmettiren olarak maktule yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Dosyanın sanıklarından Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Askın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çaglar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal’ın iştirak halinde işlenen suça yardım eden fail olarak maktule yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan hapis cezası isteniyor.

Motokurye Ata Emre cinayeti: İlk duruşma başladı! Haber

Motokurye Ata Emre cinayeti: İlk duruşma başladı!

Olay, 11 Mayıs'ta, Balıkesir'in Karesi ilçesi Karaoğlan Mahallesi Emir Sokak'ta meydana geldi. Zincir restoranda kurye olarak çalışan Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölümü öğrencisi Ata Emre Akman'ı, sipariş dönüşünde önünü kesen E.Ö., vücudunun 25 yerinden bıçakladı. Ata Emre Akman hayatını kaybederken, kaçan E.Ö. operasyonla yakalandı. E.Ö. ile oğlunu sakladığı iddia edilen Orhan Ö. gözaltına alındı. 'Kasten yaralama' ve 'tehdit' suçlarından 6 ayrı suç kaydı bulunan E.Ö. ile babası, polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. E.Ö. tutuklanırken, babası Orhan Ö. serbest bırakıldı, itiraz üzerine tekrar gözaltına alınarak tutuklandı. Öte yandan olay, yakındaki okulun güvenlik kameralarına yansıdı. Görüntülerde; Ata Emre Akman'ın vücuduna aldığı çok sayıda bıçak darbesiyle motosikletinin üzerine düştüğü görüldü. Ayrıca olaydan bir hafta önce Ata Emre Akman'ın, ailesiyle gittiği tatilden görüntüleri de ortaya çıktı. Akman'ın kameraya el salladığı, gitar çalıp, kız arkadaşıyla şarkı söylediği anlar da kameraya yansıdı. BABA İÇİN DE İDDİANAME HAZIRLANDI Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı tamamlayıp, cinayetle ilgili ilk iddianamesini E.Ö. için hazırladı. E.Ö. hakkında 'canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme’ suçundan 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Ayrıca 'ruhsatsız silah taşıma' suçundan 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı, E.Ö.'nün babası Orhan Ö. için de iddianame hazırladı. Orhan Ö. için 'canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmeye azmettirme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. BABADAN 'ÖLDÜR' TALİMATI İddianamede; Orhan Ö.’nün dini nikahla yaşadığı Sultan Durmaz ile ayrıldıktan sonra Durmaz'ı sürekli rahatsız ettiği, işlediği başka suçtan hükümlü olarak bulunduğu İzmir Buca Açık Ceza İnfaz Kurumu'ndan 2 Mayıs'ta izinli çıktığı belirtildi. Orhan Ö.'nün çıktıktan sonra Durmaz'ın yaşadığı evin önüne gelip, birilerinin başına bir iş geleceği yönünde tehdit ettiği de iddianamede yer aldı. Ayrıca E.Ö.'nün olaydan önce aradığı Durmaz'a babası Orhan Ö.'nün talimatıyla kendisini öldüreceğini söylediği belirtildi. TANIK İFADELERİ DOĞRULADI İddianamede; E.Ö.'nün, Orhan Ö.'nün ceza infaz kurumunda bulunduğu sürede Sultan Durmaz'a yönelik herhangi bir eyleminin bulunmamasına karşılık, Orhan Ö.'nün cezaevinden çıktığı dönemde, oğlunun Durmaz'ın evinin önüne gidip Ataman'ı öldürmesinin Orhan Ö.'nün 'azmettirici' olduğunu gösterdiği; olayla ilgili alınan tanık ifadelerin de bunu doğruladığına yer verildi. Bu iddianame de Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. İddianameleri kabul eden Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi açılan davaların birleştirilmesine karar verdi. HASTANE KAYITLARINDA YOK Balıkesir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tensip zaptı düzenledi. Tensip zaptında mahkeme tarafından E.Ö.'nün, nüfus ve hastane kayıtlarına göre 24 Nisan 2007'de doğduğu belirtilerek, nüfusa ise 14 Ağustos 2009'da kaydının gerçekleşmesi hususu yer aldı. Orhan Ö.'nün düşük ve ölüm de dahil başka bir çocuğu olup olmadığının araştırılması istendi. Ayrıca Balıkesir İl Halk Sağlığı Müdürlüğüne müzekkere yazılarak 24 Nisan'da 2007'de topuk kanı alınıp alınmadığı soruldu. Yine E.Ö.'nün tüm hastane kayıtları hakkında mahkemeye bilgi verilmesi, 24 Nisan 2007 tarihi öncesinde herhangi bir kayıt bulunup bulunmadığı bilgisi istendi. Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mahkemeye E.Ö.'nün topuk numunesinin bulunmadığı ve anneye ait 2007 doğumlu bir bebeğin kayıtlarda olmadığı bildirildi. Balıkesir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde davanın ilk duruşması görülmeye başlandı. Duruşmaya sanıklardan E.Ö. Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, babası Orhan Ö., Ata Emre Akman'ın annesi Zuhal Akman, babası Erol Akman, Akman ailesinin avukatı Özden Başak ve İbrahim Erenci, Balıkesir'deki kurye dernekleri üyeleri katıldı. '18 YAŞINDAN KÜÇÜK OLDUĞUNA HİÇ KİMSE İNANMIYOR' Duruşma öncesi adliye önünde Avukat Özden Başak basın açıklaması yaptı. Başak, "11 Mayıs'tan itibaren süregelen durum bugün artık bir noktaya geldi. Davanın ilk duruşması birazdan görülecek. Katilin 18 yaşından küçük olduğuna dair iddialar var. Fakat hem suçu işleme tarzı hem görüntüleri hem bu işi planlayabilmesi, artı tanık ifadelerini dikkate aldığımızda biz katilin 18 yaşından büyük olduğu iddiasındayız ve onunla ilgili savcılık safhasında bir talepte bulunmuştuk. Tutuklu olduğu için bir an önce iddianamenin yazılması anlamında sayın savcılık makamı ilk bunu değerlendirmedi, mahkemeye bıraktı. Bugün de bu talebimizi yineleyeceğiz. Aileyle İstanbul'dan geldik. Görüntü itibariyle katilin 18 yaşından küçük olduğuna hiç kimse inanmıyor. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu'ndaki yaş indiriminden faydalanmaması gerektiğini düşünüyoruz" dedi. 'BURADAN HEPİMİZİN VİCDANINI RAHATLATAN BİR KARAR ÇIKACAK' Başak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun dışında bu tarz eylemleri yapan failler genelde haksız tahrike sokmak ister. Hep denk geldiğimiz bir durum. Burada öyle bir durum da yok. Görüntüleri dikkatle incelediğinizde çocuğumuzun olaya herhangi bir dahli yok. Yani doğrudan öldürmek kastıyla bir arabanın arkasından ona karşı hareket eden bir şahıs söz konusu. Daha birinci saniyeden sol eliyle bizim çocuğumuzun boynunu tutup bir iki saniye sonra da zaten icra hareket başlıyor. Hepinizin de bildiği gibi onu mermi gibi yetiştiren babası da şu an azmettiren sıfatıyla yargılanıyor. Bu davanın bir milat olacağını, bu tarz can yakıcı davaları da sayın mahkemenin önüne tarihi bir fırsat geldiğini düşünüyoruz. Umarım buradan hepimizin vicdanını rahatlatan bir karar çıkacak. Tabii bugün için böyle bir beklentimiz yok ama hep birlikte yargılama sürecinde bizleri birazcık soğutacak bir karar çıkacağına inanmak istiyoruz." 'BUGÜN ATA EMRE'NİN ADALETİNİ ARAMAYA GELDİK' Kurye Hakları Derneği Başkanı Mesut Çeki ise kurye dernekleri adına yaptığı açıklamada, "Burada Emekçi Motokuryeler Derneği, Motokuryeli İşçiler Derneği, Bursa Motosikletli Kuryeler Derneği ve Ankara Kurye Esnaf Odası'ndan arkadaşlarımız var. Ata Emre kardeşimiz için geldik. Ata Emre kardeşimiz ne ilk ne de son olacak. Biz bunu biliyoruz, çok acılıyız. Ailenin acısını yürekten paylaşıyoruz. Ata Emre, karanlık bir sokakta bir cani tarafından katledildi. Çalışırken katledildi. Siparişini teslim ederken katledildi. Ailesi onun görüntülerini izlemeye dayanamadı. Biz de dayanamadık. O yüzden burada konuşurken gerçekten çok zorlanıyorum. Çünkü bugün aynı zamanda Ankara'da Samet Özgül davası görülüyor. O da üniversiteli, kurye arkadaşımızdı. 2 yıl önce 3 trafik magandası tarafından boğazından bıçaklanarak öldürüldü ve ailesi 2 yıldır adalet arıyor. Biz de bugün Ata Emre'nin adaletini aramaya geldik. Bu bizim ilk duruşmamız. Ama Ata bizim ilk kaybımız değil. 2022'de en az 58 arkadaşımızı kaybettik. 2023'te en az 68. 2024'ün ilk 6 ayında 30 arkadaşımızı kaybettik. Biz her gün ölüyoruz. Dövizlerimizde yazıyor, biz tehlikeli meslek yapıyoruz ama henüz çok tehlikeli meslekler arasında değiliz" ifadelerini kullandı. 'BUGÜN ADALETİN KAPISINI ÇALIYORUZ' Çeki, sözlerini şöyle sürdürdü: "Trafikte bize birisi vurursa, Yunus Emre Göçer davasında gördük birkaç ay hapis bile yatmadan çıkanlar var. Canımıza 27 bin 300 TL fiyat da biçildi. Katillerimiz 3-5 ay içerisinde salındı, 6 ayrı suç kaydı olan birisi Ata kardeşimizi öldürebiliyor. Bu dava sadece Akman ailesinin davası değildir. Bu dava sadece kuryelerin davası değildir. Bu dava bütün Balıkesir'in, bütün Türkiye'nin davasıdır. Aileler gerçekten yasını tutmadan adalet aramak zorunda kalıyor. Buradan bütün basın mensuplarına ricamız şudur; ailenin çığlığını yetkililere duyursunlar. Lütfen duyurun. Artık biz ölmek istemiyoruz. Öldürüldüğümüzde de katillerin çok az cezalar alarak, elini kolunu sallayarak hapisten çıkmasını istemiyoruz. Buradaki mahkeme heyeti de lütfen elini vicdanına koysun. Biz motokuryeyiz. Her gün ilaç taşıyoruz. Yiyecek taşıyoruz. Hepinizin kapısını çalıyoruz. Biz bugün adaletin kapısını çalıyoruz. Adalet istiyoruz. Ata için adalet istiyoruz. Bütün motokuryeler için adalet istiyoruz. Artık çalışırken ölmek istemiyoruz."

Taciz ettiği iddiasıyla polisi vurmuştu: Mahkemede iki taraf da birbirini suçladı Haber

Taciz ettiği iddiasıyla polisi vurmuştu: Mahkemede iki taraf da birbirini suçladı

Olay, 31 Ocak 2024'te saat 23.00 sıralarında, İzmir'in Karabağlar ilçesi Uzundere Mahallesi 6002 Sokak TOKİ Konutları’ndaki bir apartmanda meydana geldi. İlk eşinden 4 çocuğu bulunan ve ikinci evliliğinde şiddetli geçimsizlik yaşadığı belirtilen Büşra Karademir (32), eşi Cenk Karademir'e boşanma davası açtı. 2 Şubat'ta boşanma davası görülecek olan Büşra Karademir, iddiaya göre, eşinin evine gelmesi üzerine 'KADES' uygulamasından yardım istedi. Kısa sürede eve gelen polis ekipleri, Büşra Karademir'i alarak Karabağlar İlçe Emniyet Müdürlüğü Aile İçi Şiddet Büro Amirliği'ne götürdü. KARAKOLDA VE EVDE TACİZ İDDİASI Soruşturma kapsamında Büşra Karademir ifadesinde, yaşananları anlattı. Karademir'in iddiasına göre, emniyette polis memuru Süleyman Ay, 'Buraya böyle güzel kadınlar gelmiyor' diyerek şeker verdi, ardından da yanağına dokundu. İfade işlemi bittikten sonra Karademir ekip otosuna bindi. Karademir, Süleyman Ay ile aracı kullanan diğer polis Ş.M. ile evine götürüldü. Araçtan inen Ay, 'Kapıyı kontrol edeyim' diyerek Karademir'in evine girdi. İddiaya göre polis memuru Ay, beylik silahını ve ceketini çıkararak evdeki aynanın önüne bırakıp Karademir'i köşeye sıkıştırdı. Cinsel tacizde bulunduğu Büşra Karademir'e 'Dudakların çok güzel. Sarıl bana sevgili olalım' diyen Ay, öpmeye çalıştı. Büşra Karademir, Süleyman Ay'ı engellemeye çalışıp, eline geçirdiği aynanın üzerindeki silahı ateşledi. Polis memuru Ay, karnından yaralandı. Balkona çıkan Karademir ise 'Polis bana saldırdı. İmdat. Polisi vurdum' diye bağırarak yardım istedi. Polis memuru Ay, ambulansla Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı, tedavi sonrası taburcu edildi. Olay sonrası Büşra Karademir, sevk edildiği adliyede tutuklandı. Polis memuru Ay, açığa alındı. Büşra Karademir ise daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. ‘ÖNCEDEN DE BENZER ŞEYLER YAPMIŞTI’ Olayın şahidi diğer polis memuru Ş.M. ise ifadesinde, "Olay günü ekip aracını ben kullanıyordum. Ekip şefim Süleyman Ay, Büşra Karademir'in özel hayatına yönelik sözler söylemeye başladı. Karademir'e, 'Kaçıncı evliliğin? Başka birini bulursun. Numaramı al ararsın' gibi cümleler kurdu. Büşra Hanım’ın evine geldiğimizde Süleyman Ay, bana 'Sen araçta bekle' dedi. Süleyman Ay'ın bu davranışı beni rahatsız etti. Önceden de benzer şeyler yapmıştı. Karademir'in peşinden gitmesini uygun bulmadım. Sıralı amirime durumu anlatmak için telefonumla binaya girişlerini kaydettim. 7-8 dakika sonra ise Büşra Karademir'in balkonundan bağırdığını duydum. Süleyman Ay tek başına dışarı çıkıp bir sandalyenin üzerine oturdu. Büşra Karademir ise cinsel tacize uğradığını söyledi. Süleyman Ay ise silahını alan Kandemir'in kendini vurduğunu söyledi. Ardından sağlık ekipleri gelip Ay'ı hastaneye kaldırdı" dedi. SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ Süleyman Ay da ifadesinde, "Büşra Karademir evinde zarar olduğunu, bize göstermek istediğini, korktuğunu söyleyip, eşlik edilmesini istedi. Eve girip, ışıkları açtı. Kapının arkadan bombe yaptığını söyledi. Baktım. Dışarı çıkacağım esnada belimde bulunan beylik tabancamın ani bir refleks ile çekildiğini hissettim. Döndüğümde silahı bana doğrultmuş halde gördüm. Bir el tetik düşürdü. Yaralandım. Hızlı bir şekilde doldur-boşalt yaparak tetiğe bastı. Silah tutukluk yaptı. Kesinlikle iddia ettiği gibi kendisine dokunmadım, sarılmadım, herhangi bir temasta bulunmadım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı. POLİSE 36,5 YIL HAPSİ İSTEMİ İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Sanık Süleyman Ay'ın 'Nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal' suçundan 1 yıldan 3 yıla, 'Cebir tehdit hile kullanarak cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan 3 yıldan 10,5 yıla, 'Nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs' suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar, 'Zincirleme cinsel taciz' suçundan 6 aydan 3 yıla, 'Sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı' suçundan 2 yıldan 5 yıla kadar olmak üzere 14 yıldan 36,5 yıla kadar hapsi istendi. 'HER ŞEY 1 DAKİKADA OLDU' Büşra Karademir hakkında ise 'Kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan 9 yıldan 15 yıla, 'Ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma' suçundan 1 yıldan 3 yıla olmaz üzere toplam 10 yıldan 18 yıla kadar hapsi istemiyle dava açıldı. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, tutuksuz müşteki sanıkların bugün yargılanmalarına başlandı. Duruşmaya tutuksuz sanık Karademir, avukatları Ruveyda Şule Ak ve Eriş Önen, diğer müşteki sanık Süleyman Ay, avukatı Emrullah Aksakal ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri katıldı. Savunmasını yapan Süleyman Ay, soruşturma aşamasındaki ifadesini tekrar edip, olay anını anlattı. Ay, "Sırtım dönüktü. Ateş etti. Şok oldum. Yaralandım. Arkamı döndüğümde profesyonelce doldur-boşalt yaptı. Birkaç kez tetiğe bastı. İkinci merminin sıkıştığını gördüm. Her şey 1 dakikada oldu. Sağ elimle silahı aldım, sol elimle ittim. Sonra binadan çıktım. Bina girişinde sandalyeye oturdum. Ardından hastaneye kaldırıldım" dedi. Mahkeme başkanının karakolda Karademir'in yanağını elleyip ellemediğini sorması üzerine sanık Ay, bu konudaki suçlamayı kabul etmediğini söyledi. Usule göre, polis memurlarının telefon numarası verip, eve bırakması gibi bir uygulamanın olup olmadığı soruldu. Sanık Ay, müştekiler isterse böyle bir uygulamanın yapıldığını kaydetti. Ay, mahkeme başbakanın 'Büşra'nın evine neden girdin?' sorusuna "Kapıda bombe vardı. Tespit için ona bakmaya gittim" dedi. Avukat Ruveyda Şule Ak ise cep telefonu numarasını polis merkezindeki ifade işlemi sırasında Büşra Karademir'e veren Ay'a, "Büşra zor durumda kaldığına seni mi cep telefonundan aradığında olay yerine daha hızlı ekip gider, yoksa 112'yi mi aradığında mı daha hızlı mı gider?" sorusunu yöneltti. Ay ise soruyu "Bilmiyorum" diye yanıt verdi. Ay'ın tanık olarak dinlenen meslektaşı Ş.M. ise "Ortada bir şikayet yok. Zapta alınacak bir konu yok. Süleyman'ın yukarı çıkmasını gerektirecek bir durum yok" diyerek meslektaşının yaptığının yanlış olduğunu söyledi. Süleyman Ay'ı yukarı çıkarken kayda alan tanık Ş.M., "Süleyman Bey ile aramızda bir husumet yok. Sadece her çalışanın yaşadığı cinsten anlaşmazlıklarımız olmuştur. Ay, Büşra'nın evinde 8 dakika 45 saniye kaldı. Ben de tek başıma müşteki kadınları evine götürüyorum. Asla apartmandan içeri girmiyorum. Kadın apartmana girdikten sonra adresten ayrılıyorum" diye konuştu. Savunmasını veren Büşra Karademir ise "Süleyman Ay, beni yanındaki polis memuru ile evime getirdi. Araçtan indim, peşimden geldi. Benimle gelmesinin gereğinin olmadığını söyledim. Dairenin içine girdi. Şok oldum. 'Yarın çay içmeye geleyim' dedi. Sehpanın üzerine belinden çıkardığı silahını koydu. Dudağımı ve boynumu öpmeye başladı. Engel olmaya çalıştım, istemediğimi söyledim ve 'Zina yapmam' dedim. Sapıkça saldırdı, gözü dönmüştü; üstüme çullandı. Elime silah gelince korkutmak için ateş etmek istedim. Silah ateş alınca elinden kurtulup, başka bir odaya kaçtım. Peşimden koşup silahı elimden aldı. Ben de balkona çıkıp yardım istedim. Tetiğe bir kez bastım" ifadelerini kullandı. Mahkeme başkanı, tarafların esas hakkındaki savunmaları için davayı erteledi.

6 Şubat depremlerine ilişkin paylaşım yapmıştı: Oğuzhan Uğur’a 4 yıla kadar hapis istemi Haber

6 Şubat depremlerine ilişkin paylaşım yapmıştı: Oğuzhan Uğur’a 4 yıla kadar hapis istemi

Sosyal medya fenomeni Oğuzhan Uğur’un, sahibi olduğu ’BaBala TV’ isimli hesabından 6 Şubat 2023’de meydana gelen 2 büyük depremin ertesi günü Kahramanmaraş Kumçatı köyünde barajın patladığı ve Hatay Antakya Yarseli Barajı’nın çatladığı yönünde paylaşımlarda bulunulmuş, paylaşımların deprem bölgesindeki vatandaşlar arasında korku ile paniğe sebep olarak arama kurtarma çalışmalarında aksamalara neden olduğu gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştı. Konuya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianamede 8 kişi ‘müşteki’ sıfatıyla; Oğuzhan Uğur, Kaan Kayacan ve Ercan Özdemir ise ‘şüpheli’ sıfatıyla yer aldı. İddialar nedeniyle deprem bölgesinde arama kurtarma faaliyetlerinin aksadığı paylaşımları yapıldı. Hazırlanan iddianamede, 6 Şubat 2023’de meydana gelen 2 büyük deprem sonrasında ‘BaBaLa TV’ adlı sosyal medya hesabından 7 Şubat günü ‘Acil - Kahramanmaraş Türkoğlu Nurdağı’nda Kumçatı köyünde baraj patlamış ve su basıyormuş, sadece yetkililer için iletişim’ ve ‘Hatay Antakya Yarseli barajı çatlamış Allah aşkına buraya ekip yollansın çok yağmur yağıyor’ şeklinde paylaşımların yapıldığı, paylaşımlar sonrası konuyla ilgili medyada böyle bir durumun yaşanmadığına ilişkin haberlerin yapıldığı ve söz konusu iddialar nedeniyle deprem bölgesinde arama kurtarma faaliyetlerinin aksadığına ve halk arasında korku ile paniğe yol açtığına ilişkin paylaşımların yapıldığı anlatıldı. ‘’BİR İNFİALE SEBEP OLMA AMACINA SAHİP OLMADIK’’ Şüpheli Oğuzhan Uğur’un ifadesine yer verilen iddianamede, şüpheli Uğur’un söz konusu hesaptan paylaşımları kendi ekibinin yaptığını belirttiği ve ‘’Deprem sonrası BaBaLa TV’de çalışan ekibimizin yanına gönüllü kişiler geldiler. Gönüllü kişilere çalışmaları için yer sağladık. Tweet atma bölümünün koordinasyonunda belirli bir kişi yoktu. Biz ekiple çalışmadan önce teyidi alınmayan hiçbir paylaşımı Twitter’dan paylaşmamaları konusunda uyardık. Telefon görüşmesi yapma yetkisine sahip 30-35 kişilik ekip, almış oldukları haberleri tweet atmakla yetkili olan yaklaşık 15 kişilik ekibimize aktarıyorlardı. Paylaşımların ardından böyle bir infial bilgisi bize geldikten sonra yaptığımız kontrollerden sonra yapılan paylaşımların ses kaydı ve teyidine ulaşıldı. Bu şahıs, telefon konuşma ekibinde bulunan şüpheli Ercan Özdemir’dir. Özdemir, Kültür Bakanlığı’nda çalıştığını söyleyen bir kadınla görüşüyor, kadının Bakanlıkta çalıştığına ilişkin bilgiler edinilmiş, bu teyitten sonra Yarseli Barajı’na ilişkin tweet atılmış. Hatırladığım kadarıyla tweeti atan şüpheli Özdemir’dir. Nurdağı’na ilişkin tweeti kim attı bilmiyorum. Atılan tweetler 7 Şubat tarihinde olmasına rağmen halkın galeyana getirilmesi ve kaçış görüntülerinin 11 Şubat tarihine ait olması bizim bir infiale sebep olma amacına sahip olmadığımızın göstergesidir. Hesaptan yapılan 3 paylaşımı ben yapmadım. Günlerce uykusuz kalan ve yardım etme amacı taşıyan ekip var. Bölge için milyonlarca lira para toplanmasına destek olduk. Tek amacımız depremde mağdur olan bölge halkına yardım etmek’’ dediği kaydedildi. ‘’OĞUZHAN UĞUR İFADESİNDE BENİM TWEET ATTIĞIMI SÖYLEMİŞ İSE DE BU DOĞRU DEĞİLDİR’’ Şüphelilerden Ercan Özdemir’in ifadesinde ise, ‘’Ben bayanla telefonda görüştükten sonra bana ilettiği bilgileri teyit ekibine ilettim. Bundan sonraki aşamada teyit ekibi ve tweet atan ekibin ne yaptığını bilmiyorum ancak ben kesinlikle tweet atmadım. Oğuzhan Uğur ifadesinde benim tweet attığımı söylemiş ise de bu doğru değildir çünkü benim tweet atma yetkim yoktur. Suçlamaları kabul etmiyorum’’ ifadelerine yer verildi. KAMU BARIŞINI BOZMAYA ELVERİŞLİ ŞEKİLDE PAYLAŞIMLAR YAPILDIĞI BELİRTİLDİ Hazırlanan iddianamede, BaBaLa TV adlı sosyal medya hesabından kamu barışını bozmaya elverişli şekilde, gerçeğe aykırı olarak paylaşımların yapıldığı, sosyal medya hesabının kullanıcısının Oğuzhan Uğur olduğu, şüpheli Uğur’un ifadesinden bir süre sonra avukatı aracılığıyla sunduğu dilekçesinde tweetlerin şüpheli Kaan Kayacan tarafından paylaşıldığını belirttiği, şüpheli Kayacan’ın ise bu hususu hatırlamadığını söylediği kaydedildi. 4’ER YIL 6’ŞAR AYA KADAR HAPİS TALEBİ İddianamede şüpheliler Oğuzhan Uğur, Kaan Kayacan ve Ercan Özdemir’in ayrı ayrı ‘basın ve yayın yoluyla halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçundan 1 yıl 6 aydan 4 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Şüphelilerin yargılanmasına önümüzdeki günlerde İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlanacak.

Adana'da 40 kişiye mezar olan bina, 'Raylı sistem ve depreme dayanıklı' olarak satılmış Haber

Adana'da 40 kişiye mezar olan bina, 'Raylı sistem ve depreme dayanıklı' olarak satılmış

Adana'nın Çukurova ilçesi Güzelyalı Mahallesi'ndeki 16 katlı Saim Bey Apartmanı, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi merkezli 6 Şubat depreminde yıkıldı. Yerle bir olan apartmanda 40 kişi yaşamını yitirdi, 2 kişi yaralandı. Depremin ardından apartmanın müteahhitleri Abdullah Aybaba ile kızı Eda Aybaba Çelik kaçtı. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde kurulan Deprem Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma sonunda müteahhit baba-kız hakkında Adana 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 'bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma' suçundan açılan davanın ikinci duruşması yapıldı. Duruşmaya haklarında 22,5'ar yıl hapis cezası istenen hakkında yakalama kararı bulunan Abdullah Aybaba ile yurt dışına kaçtığı tespit edilen ve kırmızı bülten çıkartılan kızı Eda Aybaba Çelik, gelmedi. Bazı şikayetçiler ile tarafların avukatlarının hazır bulunduğu duruşmada, depremde anne, babası ve kardeşi ile birlikte 12 yakınını kaybeden Seda Fidancan dinlendi. 'SANIKLAR EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALI' Anne ve babası ile birlikte aynı evde kaldıklarını ancak deprem günü evde olmadığını belirten Seda Fidancan, "Sami Bey Apartmanı'nda annem Selma Güzelgül, babam Mehmet Güzelgül, kardeşim Halil İbrahim Güzelgül, kardeşimin eşi Fulya, yeğenlerim Damla Ünvar ile İbrahim Ege Ünvar, teyzem Müzeyyen Öksüzoğlu, dayım Ahmet Emin Ünvar, yengem Naime Ünvar, kuzenlerim Görkem Emin Ünvar ve Ayberk Ekin Ünvar, yengemin annesi Esma Toprakezen hayatlarını kaybetti. Ben de annemlerle birlikte kalıyordum ancak olay tarihinde evde değildim. Annemlerin kaldığı daireyi alınırken sanık Abdullah Aybaba ile görüştük. Binanın raylı sistem olduğunu, sağlam olduğunu, depreme dayanıklı olduğunu söyleyince satın aldık. Bina ilk sarsıntıda yıkıldı. Sanıklardan şikayetçiyim. Ayrıca bu olayın cinayet olduğu kanaatindeyim" diyerek sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi. 'MAL VARLIKLARINA DA TEDBİR KONULMASINI TALEP EDİYORUZ' Şikayetçilerden Naim Emin Ünvar'ın avukatı Hasan Murt, sanıkların İngiltere vatandaşı olduklarını iddia ederek, "İki sanık da İngiltere'ye kaçtı diye duyduk. Ancak sanık Abdullah Aybaba'nın Türkiye'de olduğuna dair bilgiler edindik. Bu hususun araştırılmasını istiyoruz. Ayrıca sanıkların Türkiye'ye gelme durumu söz konusu değilse İngiltere'den iadelerinin istenmesini istiyoruz. Bu arada mal varlıklarına da tedbir konulmasını talep ediyoruz" dedi. Duruşma, sanıkların yakalanmasının beklenmesi için ertelendi.

72 kişiye mezar olan Ebrar Sitesi davasında ilk duruşma! Haber

72 kişiye mezar olan Ebrar Sitesi davasında ilk duruşma!

6 Şubat depremlerinin merkez üssü olan Kahramanmaraş'ta 72 kişinin yaşamını yitirdiği Ebrar Sitesi H Blok'un yıkılmasına ilişkin 7 sanığın yargılanmasına başlandı. 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada başka dosyalardan tutuklu olan ve bu davada tutuksuz yargılanan Atilla Öz, Ahmet Doğan ve Tevfik Tepebaşı ile tutuksuz Nebi K. ile müştekiler ve taraf avukatları hazır bulundu. Diğer sanıklar Mustafa Timurbanga, Lütfi Timurbanga ve Hüseyin N. ise duruşmaya katılmadı. Ahmet Doğan, kendisinin inşaatla ilgisinin olmadığını, savcılık iddianamesinde fiili müteahhit olarak belirtildiğini ancak hiçbir zaman müteahhitlik yapmadığını savundu. Tepebaşı da müteahhit olmadığını belirterek, inşaat yapımında söz sahibi kişilerin teknik ekipler olduğunu öne sürdü. Tepebaşı, şunları kaydetti: "İddianameyi okudum, savcı bey cezalandırılmamı talep etmiş ve bana müteahhittir demiştir. Halbuki kooperatif tüzüğünde benim bir müteahhit olmadığım açıkça görülmektedir. Aynı zamanda tapu kayıtlarında mal sahibinin yönetim olduğu, belediye inşaat ruhsatındaki müteahhit bölümünde de kooperatiflerde müteahhit olmadığını bildiği için boş bırakmıştır. Bu anlamda yapı sahibi olarak kooperatif yazılmıştır. Dolayısıyla benim müteahhitlikle hiçbir ilgim yoktur. Ben müteahhit değilim. H Blok'u belediye denetlemeye projeden başlamış temelden itibaren her bölümünü denetlemiştir. İnşaat gününde son güne kadar belediye denetleyerek bir kusurun olmadığını tespit etmiştir. Ben şu anda 82 yaşımı cezaevinde geçiriyorum. Hiçbir suç işlemedim. Ailemin benim için çektiği çileye ve döktüğü göz yaşına dayanamıyorum. Hayatımda herkese yardımcı oldum. Bu anlattıklarıma itibar ederek beraatimi talep ediyorum." Nebi K. de binaların sadece sıva işini yaptığını ileri sürdü. Duruşmaya katılan tüm müştekiler, sanıklardan şikayetçi olduklarını belirterek, cezalandırmalarını talep etti. Mahkeme heyeti, sanıkların mevcut halinin devamına karar vererek duruşmayı 11 Ekim'e erteledi.

Sabancı ailesine babalık davası şoku! Haber

Sabancı ailesine babalık davası şoku!

Arzu-Ömer Sabancı çiftinin oğulları Hacı Sabancı, 10 Ekim’de Nazlı Kayı ile Çırağan Sarayı’nda düzenlenen görkemli bir düğünle evlendi. ODATV’nin özel haberine göre, Hacı Sabancı’yı şoke eden bir gelişme yaşandı. 2 Şubat 2021 tarihinde oğlu Uzay’ı dünyaya getiren F.D. isimli bir kadın, cinsel birliktelik yaşadığını ifade ettiği Hacı Sabancı hakkında babalık davası açtı. Dava dosyasında 2010-2011 yılları arasında Facebook’tan Hacı Sabancı ile tanıştığını ifade eden ve ilk olarak İstanbul’daki Swiss Otel’de bir araya geldiklerini kaydeden F.D, sık sık görüşmelerin sonunda son olarak 21 Mayıs 2020 tarihinde bir araya gelerek cinsel ilişki yaşadıklarını söyledi. Dava dosyasında anlatılanlara göre 2 Şubat 2021 tarihinde Uzay bebeğin doğumunun ardından Hacı Sabancı’ya bebeğin fotoğrafları gönderildi. FD, Hacı Sabancı’ya çocuğun kendisinden olduğunu söyleyince tarafların arası bozuldu. BERABER TATİLE GİTTİLER Dava dosyasında Hacı Sabancı ve F.D’nin 2013 yılında Los Angeles’ta yer alan Encore isimli otelde arkadaşlarıyla birlikte tatil yaptıkları da kaydedildi. SANTORİNİ ADASINA GÖNDERDİ Bu tatilin ardından 2015 yılına kadar görüşülmediği belirtilirken 2017-2019 yıllar arasında birçok görüşme gerçekleştirdikleri ve sık sık Sumahan adlı otelde bir araya geldikleri ifade edildi. Hacı Sabancı’nın F.D’yi 2018 yılında jest yapmak adına Santorini Adası’na tatile gönderdiği ve uçuş ve otel biletlerini de ödediği kaydedildi. F.D BAŞKASIYLA EVLENDİ Dava dosyasındaki ifadelere göre F.D ile Hacı Sabancı’nın arası 2019 yılında bozuldu. Bunun ardından 37 yaşında olan F.D S.K isimli kişiyle evlenerek Belçika’ya yerleşti. Bu evlilik de 12 Şubat 2020 tarihinde son buldu. 02 Şubat 2021 tarihinde 38 hafta 2 günlük olarak doğan Uzay bebek F.D’nin eski eşi adına nüfusa kaydedildi. “AVUKAT ÜCRETİNİ SABANCI VERDİ” Eşinden boşanmak için Hacı Sabancı’dan yardım isteyen ve avukat bulmasını talep eden F.D’ye Sabancı, avukatı kendisinin bulmasını söylediğini ancak vekalet ücretini ödemeyi taahhüt ettiğini ifade etti. Dava dosyasındaki bilgilere göre Hacı Sabancı, F.D’nin hesabına N.S isimli şahıs üzerinden çeşitli tarihlerde para gönderdi. 21 MAYIS’TAKİ O GECE 21 Mayıs tarihinde eşi ile ayrı yaşayan F.D, Hacı Sabancı’nın mesaj atıp davet etmesi üzerine onun evine gittiği kaydedildi. İlişkileri boyunca genel olarak korunmadan cinsel birliktelik yaşayan tarafların o gece de aynı şekilde birliktelik yaşadıkları F.D’nin avukatı tarafından dosyaya kaydedildi. Konuyla ilgili Hacı Sabancı ve FD. Arasındaki WhatsApp yazışmaları da mahkemeye sunuldu. F.D’nin eski eşi S.K "evlilik birliği içerisinde fakat fiilen ayrı yaşama döneminde ana rahmine düşen ve evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğmuş olan Uzay K’nın kendisinden olmadığı gerekçesiyle soybağının reddine karar verilmesi" talebiyle dava açtı. İŞTE İKİLİ ARASINDA GEÇEN MESAJLAR Mahkemeye sunulan WhatsApp yazışmalarında F.D ile Hacı Sabancı arasında yapıldığı iddia edilen görüşmeler şöyle: 21 Mayıs 2020 Hacı Sabancı: Nerdesin F.D: Evdeyim canım H.S: Gelir misin F.D: Gelirim, yarım saate çıkarım olur mu H.S: Tamam saat 22.30’da gel. F.D: Tamam süper. H.S: 1.5 saate çık. F.D: Tamam. H.S: Bekliyorum ne giyeceksin F.D: Ne giymemi istersin F.D: Bunu düşünüyorum hayatım (Elbise görseli) H.S: Çok iyi. F.D: Ay beğenmene çok sevindim. H.S: 1 saate gel F.D: Tamam H.S: Yola çıkınca yaz F.D: Tamam H.S: Müsaitim bekliyorum nerdesin F.D: Taksi bekliyorum canım. H.S: Binince yaz F.D: Çıktım canım. Konum atar mısın. H.S: Sen konum atsana bakayım. F.D: E-5’e çıkayım şimdi H.S: Ne içersin ne hazırlayayım viski? “DNA TESPİTİ YAPILSIN” F.D mahkemeden Uzay'ın daha fazla mağdur edilmemesi bakımından ivedi şekilde yargılama yapılmasını, çocuk ile davalı baba arasındaki soybağının DNA incelemesi yoluyla tespiti, davalının babalığına karar verilmesi ve akabinde nüfus kaydına geçirilmesini talep etti.

Hrant Dink cinayeti davasında 8 sanık için istenen ceza belli oldu Haber

Hrant Dink cinayeti davasında 8 sanık için istenen ceza belli oldu

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, jandarma ve eski emniyet görevlileri ve gazetecilerin de aralarında olduğu 78 sanığın yargılandığı davanın, Yargıtay'ın 15 sanık hakkında verdiği bozma kararı ardından yeniden görülmesine bugün devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, sanıklar Muharrem Demirkale, Yavuz Karakaya, Okan Şimşek, Veysal Şahin, Ali Öz, Volkan Şahin, Onur Karakaya'nın arasında bulunduğu tutuklu sanıklar ve taraf avukatları katıldı. 8 SANIK İÇİN AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET TALEBİ Duruşmada, Cumhuriyet Savcısı esasa ilişkin mütalaasını açıkladı. Mütalaada, sanıklar Osman Gülbel, Veysel Şahin, Onur Karakaya, Okan Şimşek, Mehmet Ayhan, Hasan Durmuşoğlu, Gazi Günay, Ali Öz, hakkında “Tasarlayarak kasten öldürme" ve “Anayasayı ihlal" suçlarından 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi. Sanık Bekir Yokuş hakkında ise, “Tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" ve “Anayasayı ihlal" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 22,5 yıldan 30 yıla kadar hapis istendi. "HİÇBİRİNİ TANIMIYORUM" Mütalaaya karşı savunma yapan Veysel Şahin, "İşlemediğim bir suçtan dolayı tutuklu olmaktan, burada olmaktan kendim adına, sizin adınıza, ailem adına, devletim adına utanç duyuyorum. Cinayeti planlayanlarla, işleyenlerle hiçbir bağlantım yok. İstenen cezaya bakıyorum akıl, mantık almıyor. Ben bir uzman çavuş olarak aldığım bilgiyi paylaştım. Ben hala keşfe iştirakli gösteriliyorum, bu hatalar düzeltilmiyor. Hiçbirini tanımıyorum. Emniyetten tanıdığım yok, İstanbul jandarmadan tanıdığım yok" dedi. Mahkeme, sanıklar ve avukatlarının mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamaları için duruşmayı erteledi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.