Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Fahrettin Altun

Herkes Duysun - Fahrettin Altun haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Fahrettin Altun haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Fahrettin Altun'da Yunanistan açıklaması: Sorunları üçüncü taraflarla değil birbirimizle konuşmalıyız Haber

Fahrettin Altun'da Yunanistan açıklaması: Sorunları üçüncü taraflarla değil birbirimizle konuşmalıyız

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul'da bir otelde düzenlenen Türk-Yunan Medya Akademisi Forumu'ndaki konuşmasında, bugünkü panelin forum kapsamında gerçekleştirilen paneller serisinin üçüncüsü olduğunu anımsattı. Bu buluşmaların, son dönemde iyi komşuluk ve diyalog temelinde ivme kazanan Türk-Yunan ilişkilerini daha da güçlendireceğine, pekiştireceğine ve derinleştireceğine inandığını ifade eden Altun, panelin ülkelere ve halklara, vatandaşlara büyük faydalar sağlamasını temenni etti. Altun, Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin her şeyden önce bir komşuluk ilişkisi olduğunu ve coğrafi yakınlığa bağlı olarak şekillendiğini belirterek, bu iki ülkenin bununla birlikte, jeopolitik anlamda dünyanın en çetin bölgelerinden birinde konumlanmış durumda bulunduğunu vurguladı. Türkiye ve Yunanistan'ı bir araya getiren coğrafi yakınlığın ve her ikisinin birden muhatap olduğu jeopolitik zorlukların, meydan okumaların, iki ülke ilişkilerini ele alırken sıklıkla referans verdikleri unsurlar olduğunu dile getiren Altun, Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde dikkate değer çok önemli bir başka hususun da iki ülke arasındaki tarihsel, kültürel ve toplumsal bağlar olduğunu söyledi. Bu bağları birçok konuda asırlarca ve hala müşahede ettiklerinin altını çizen Altun, sofralardaki yemeklerden, söylenen şarkılara kadar benzeşen zevklerin, kültürlerin iki ülkeyi çoğu kez bir araya getirdiğini ifade etti. "KARŞILIKLI SERGİLENECEK SAMİMİ GAYRETLER BARIŞ VE GÜVENLİĞE KATKI SAĞLAYACAK" Türk ve Yunan toplumları arasındaki bu bağların kültürleri ve kültürel varlıkları çeşitlendirdiğine, gündelik hayatı zenginleştirdiğine dikkati çeken Altun, "Hiç şüphesiz, bu durum hem Türkiye hem de Yunanistan için büyük bir fırsattır, büyük bir imkandır. Bu bağların ne denli güçlü olduğunu, yakın bir zamanda yaşadığımız acı tecrübelerde hep birlikte gördük. Gerek Türkiye'de yaşadığımız 6 Şubat depremleri sürecinde, gerekse Yunanistan'da meydana gelen büyük orman yangınları esnasında ülkelerimizin karşılıklı olarak sergiledikleri dayanışma ruhu bu yakınlığın somut bir nişanesi oldu. Türkiye ve Yunanistan arasındaki bu dostluk ve dayanışma iradesi, diplomatik girişimlerle hiç kuşkusuz daha da geliştirilmesi, daha da ileriye taşınması gereken bir kazanımdır. Öyle inanıyorum ki, Türkiye ve Yunanistan arasında karşılıklı olarak sergilenecek samimi gayretler, sadece ülkelerimize de kazandırmayacaktır. Aynı zamanda bölgemizin barış, istikrar ve refahın gelmesine de katkı sunacaktır. Böylelikle küresel barış, istikrar ve güvenliğe de katkı sağlayacaktır." diye konuştu. Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2023 yılı aralık ayının başındaki Atina ziyaretlerinde Türkiye ve Yunanistan arasında "Tüm dünyaya örnek gösterilecek" işbirliklerinin kurulmasının önemini vurguladığını anımsatarak, şöyle devam etti: "İkili ve bölgesel faydalarının yanı sıra bu işbirliği girişimlerinin küresel anlamda da ne denli kıymetli, anlamlı olduğunu söylemeye bile gerek yok. Sadece 2020 yılından bu yana yaşadığımız krizlere dönüp bakalım... Pandemi, ekonomik krizler, gıda krizleri, tedarik zinciri krizleri, enerji arzı krizleri, afetler vesaire... Yine bunlara eklenen Rusya-Ukrayna savaşı... Yine 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de fütursuzca sürdürdüğü ve sadece Ortadoğu'yu değil, tüm dünya barışını tehdit eden saldırıları... Bugün bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda, şunu açık ve net bir şekilde söylememiz gerekir ki, biz tam anlamıyla bir küresel belirsizlik çağında yaşıyoruz. Ve bu ortamda yine küresel olarak baktığımızda, önümüzde iki çıplak gerçeğin olduğunu görüyoruz. Birincisi, küresel barış ve istikrarın son derece kırılgan olduğu bir dünyada yaşadığımız gerçeği. İkincisi ise insanlık olarak barış ve istikrarı korumaya muktedir bir uluslararası sistem içinde yaşamadığımız." Küresel aktörlerin etkisiz, siyasetsiz ve nüfuz yoksunu oldukları bir uluslararası sistemi tecrübe ettiklerini belirten Altun, "Böyle bir ortamda bölgesel anlamda istikrarlaştırıcı güçlere ihtiyaç olduğu, gün gibi ortadadır. Güçlü, istikrarlı ve müreffeh bölgesel aktörlerin etkin olması gereken bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye ve Yunanistan gibi bölgesel aktörlerin kendi sorunlarını karşılıklı anlayış ve ulusal menfaatleri çerçevesinde, üçüncü tarafların yönlendirmesine, vesayetine, baskısına ihtiyaç duymadan çözmeleri gereken bir dönemdeyiz. Tam da bu yüzden, Türkiye ve Yunanistan'ın ortaya koyacakları işbirliği girişimleri bugün, düne göre çok daha anlamlıdır ve değerlidir." dedi. YUNANİSTAN BAŞBAKANI KİRYAKOS MİÇOTAKİS'İN ZİYARETİ Altun, bu tür girişimlerin büyük bir gayret ve samimiyetle teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Biz Türkiye olarak Yunanistan'la olan iyi komşuluk ilişkilerimizin bu potansiyellerini de göz önünde bulundurarak devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve buna büyük bir önem atfediyoruz. 7 yıl sonra ilk kez 7 Aralık 2023 tarihinde Atina'da gerçekleştirilen 5'inci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısıyla iki ülke bu potansiyellerden faydalanma iradesini bizzat liderler düzeyinde ortaya koymuştur. Orada imzalanan 15 farklı işbirliği anlaşması ve Atina Bildirgesi bu gerçeğin en önemli göstergesidir. Yine Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis'in ortaya koydukları mevcut sorunlarımızın yapıcı diyalog, iyi komşuluk ilişkileri ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturulması yönündeki irade de çok önemli bir unsurdur." 2021 yılından itibaren başlatılan "pozitif gündem" girişiminin, karşılıklı ziyaretlerle, işbirliği anlaşmalarıyla ve bugün düzenledikleri panel gibi organizasyonlarla kökleşmekte ve kurumsallaşmakta olduğunu söyleyen Altun, bunun kendileri için büyük bir memnuniyet vesilesi olduğunu ifade ederek, "Yunanistan Başbakanı Sayın Kiryakos Miçotakis'in 13 Mayıs Pazartesi günü ülkemize gerçekleştireceği ziyaretin de yine ikili ilişkilerimizin güçlendirilmesi açısından son derece önemli olduğunu, ciddi bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda önümüzdeki süreçte, bölgesel ve küresel krizlere karşı ortak çözümler geliştirme potansiyellerinin ötesine geçmek için tüm koşullar oluşmuş durumdadır. Türkiye ve Yunanistan ilişkileri, ekonomi, güvenlik, sağlık, çevre, eğitim, medya, iletişim, sosyal güvenlik, kültür-sanat, ticaret ve turizm gibi birçok alanda son derece verimli işbirliği potansiyelleri barındırmaktadır." şeklinde konuştu. KAPIDA VİZE UYGULAMASI Fahrettin Altun, bahse konu işbirliği alanları içerisinde küresel salgınla birlikte büyük aksamaların yaşandığı ticaret ve turizm alanlarına, bugünkü toplantının ana teması olduğu için dikkatleri çekmek istediğini belirterek, "Pandeminin ardından geçen süreçte, dünya hem ticaret hem de turizm noktasında bir toparlanma gayreti içerisine girmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Turizm Örgütü verilerine baktığımızda, 2023 yılında turizm amaçlı seyahat edenlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 34 oranında artmıştır. Uluslararası turizm, yüzde 88 oranında neredeyse pandemi öncesindeki seviyeye gelmiştir. 2024 yılında ise bu performansın daha da iyileşmesi ve tamamıyla pandemi öncesi seviyeye gelmesi beklenmektedir. Turizm sektörünün çok gelişmiş olduğu Türkiye ve Yunanistan için bu durum, hiç kuşkusuz büyük bir fırsattır. Biz, Türkiye olarak kapıda vize uygulaması gibi seyahat kolaylıklarının hayata geçmesini bu anlamda önemli bir gelişme olarak görüyoruz. İki ülke arasında varılan bu uzlaşı ile Türk ve Yunan halkları arasındaki dostluk ve etkileşimin daha da artması mümkün olmuştur." diye konuştu. Fakat turizm alanında her iki ülkeyi de bekleyen fırsatların sadece karşılıklı seyahatlerin daha kolay hale getirilmesiyle sınırlı olmadığını ifade eden Altun, "Turizm konusunda her iki ülkenin potansiyelini de sektörel işbirlikleriyle genişleterek dünya turizminden aldığımız payın oranını daha yukarıya taşımalıyız. Sektörel bazda karşılıklı ve daha yoğun tecrübe paylaşımı için çeşitli birliktelikler ihdas etmeliyiz. Benzer şekilde turizm alanında karşılaştığımız sorunlara karşı ortak çözümler geliştirebileceğimiz mekanizmaları da hızla hayata geçirmeliyiz." dedi. Altun, diğer yandan, tedarik zincirleri bakımından dünya ticaretinin kavşak noktası bir coğrafyada yer aldıklarını, bu durumun ülkelerin ekonomik refahı ve kalkınması için önemli bir avantaj, fırsat olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu itibarla 7 Aralık'ta gerçekleşen resmi ziyarette de, ikili ticaret hacminin 10 milyar dolara çıkarılması yönünde bir mutabakat sağlanmış, yine liderler düzeyinde bir irade ortaya konmuştur. Hem Türkiye’nin hem de Yunanistan'ın, dünyanın en cazip turizm destinasyonlarına, Akdeniz bölgesinin önemli iki aktörü olarak ticaret ve enerji sevkiyatları bakımından küresel bir öneme sahip olması, karşılıklı doğrudan yatırımların yanı sıra üçüncü ülkelere yönelik ortak yatırımlar yapma noktasındaki coğrafi avantajlara sahip olmaları ülkelerimizin önündeki başlıca ekonomik fırsatlardır. Kara yolu ulaşımında uygulanan kotaların kaldırılması ve geçiş rejiminin serbest bırakılması da Türkiye ve Yunanistan arasındaki ticarete ivme kazandıracaktır." "İKİ ÜLKE ARASINDA İLETİŞİM VE MEDYA ALANINDA KURULACAK ORTAKLIKLARI ÖNEMSİYORUZ" Bu fırsatlardan en doğru ve en verimli şekilde istifade etmenin, mevcut diyalog, eşgüdüm ve işbirliği kanallarının devam ettirilmesi ve sıhhatli bir zeminde geliştirilmesiyle sıkı sıkıya irtibatlı olduğunu belirten Altun, "Bu noktada dikkatinizi bir diğer önemli noktaya çekmek istiyorum. İki ülke ilişkilerinde istikrar ve barışın muhafazası birçok yönüyle iletişim ve medyada sağlıklı bilgi üretimine ve üretilen bilgilerin sağlıklı dağıtım kanallarından dağıtılmasına bağlıdır. Hakikat zemini, bireyler arası ilişkilerde olduğu gibi ülkeler, devletler, hükümetler ve milletler arasındaki ilişkinin de en sağlam dayanağıdır. Dolayısıyla iletişim ve medya alanında doğru bilgiye dayalı enformasyon akışlarının temini, karşılıklı güven ortamının tesisi açısından olmazsa olmazdır. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesi için iletişim ve medya alanında kurulacak ortaklıkları biz bu yüzden çok önemsiyoruz. Muhataplarımızla bu anlamda ortak adımlar atma gayreti içerisindeyiz." ifadelerini kullandı. Fahrettin Altun, iletişim ve medya alanında kuracakları işbirlikleriyle karşılıklı olarak daha yoğun tecrübe aktarımları gerçekleştirebileceklerini, ortak sosyo-kültürel değerlerin küresel topluma tanıtılmasında daha geniş imkanlara sahip olabileceklerini, örneğin böylece ülkelerin muazzam turizm potansiyelini daha da geliştirebileceklerini vurguladı. Medya ve iletişim alanında işbirliği yapabilecekleri bir diğer konunun dezenformasyonla mücadele meselesi olduğuna işaret eden Altun, "Günümüzün en büyük sınamalarından biri haline gelen dezenformasyon, sistematik yalan bilgi üretimi kendileriyle mücadele edilmesi gereken ciddi tehditlerdir. Bunlarla mücadele etmek, kamuoylarımızın yanlış bilgiyle zehirlenmesinin önüne geçecek, bu da iki ülke ilişkilerinin olumsuz etkilenmesini engelleyecektir. Hiç kuşkusuz, iletişim ve medyanın tüm imkanlarından istifade ederek Türk ve Yunan toplumları arasındaki etkileşimin yoğunluğunu arttırmak, yeni diyalog ve işbirliği fırsatlarını da karşımıza çıkaracaktır." dedi. Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak katkı sağlamaktan büyük bir memnuniyet duydukları Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu'nun bu anlamda çok kıymetli bir girişim olduğunu belirterek, bu tür girişimleri, ikili ilişkilerdeki pozitif gündemin nitelikli bir şekilde sürdürülmesini temin edecek güçlü ve kararlı adımlar olarak gördüklerini ve daha önce Atina'da gerçekleştirilen panel kapsamında da vurgulandığı üzere bu girişimin kurumsal bir diyalog zeminine oturmasını çok önemsediklerini, bu yönde gerçekleştirilecek bütün çalışmalara da katkı vermeye hazır olduklarını söyledi. Forum kapsamında hayata geçirilen panellerin ikili ilişkilerinde yeni fırsatları keşfetmelerine ve yeni ufuklar kazanmalarına büyük katkılar sağlayacağının altını çizen Altun, sözlerini şu şekilde tamamladı: "Unutmayalım ki, bu ilişkilerin iki tarafa kazandıracağı fayda, üçüncü tarafların çıkarlarından çok daha üstündür. Türkiye ve Yunanistan olarak ilişkilerimizi, bu ilişkilerdeki sorunları başkalarıyla, üçüncü taraftarlarla değil, birbirimizle konuşmalıyız. Ve bunu yapıyoruz. Tarihsel tecrübe birbirimizle konuştuğumuzda iki ülke arasında olumlu bir havanın oluştuğunu, ilişkilerimizin yapıcı bir diyalog çerçevesinde ilerleme kaydettiğini ve nihayetinde iki devletin ve iki milletin de bundan fayda sağladığını göstermiştir. İki ülke de birbirlerinin hassasiyetlerine saygı duymalı, Türk ve Yunan toplumları arasındaki güvenin oluşmasına katkı sunmalıdır. Biz Türkiye olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın belirttiği gibi, 'Düşmanları değil, dostluğu artırmanın' tarafındayız, gayretindeyiz. Yunanistan'la da dostluğumuzu pekiştirecek ve güçlendirecek her türlü girişime destek vermeye hazırız. Bundan sonra da iyi komşuluk ilişkilerimizi kökleştirip diyalog kanallarımızı geliştirmek, genişletmek ve çeşitlendirmek suretiyle bunu sürdüreceğimize net bir şekilde vurguda bulunmak istiyorum. Yeter ki samimi olalım. Yeter ki hakikatin tarafında bulunalım. Yeter ki adalet ve hakkaniyetli bir şekilde ilişkilerimizi sürdürelim."

"Cumhurbaşkanı Erdoğan teleferik kazasıyla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor" Haber

"Cumhurbaşkanı Erdoğan teleferik kazasıyla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor"

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Antalya'nın Konyaaltı ilçesinde devrilen teleferik direğine çarpan kabininin parçalanması sonucu yaşanan kazayla ilgili sosyal medyadan bilgi paylaştı. Altun yaptığı paylaşımda, "Antalya'nın Konyaaltı ilçesinde devrilen teleferik direğine çarpan kabininin parçalanması sonucunda hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Kaza sonrası mahsur kalan 184 vatandaşımızın tahliyesi için İçişleri Bakanlığımız yoğun bir çalışma yürütmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu elim hadiseyle ilgili tüm gelişmeleri yakından takip etmekte, konu hakkında ilgili bakanlıklardan ve Valiliğimizden anlık bilgi almaktadır. Olayla ilgili gerekli soruşturmalar başlatılacak, kaza tüm yönleriyle araştırılacaktır. Vatandaşlarımızın, yaşanan bu elim hadise ile ilgili sosyal medyada ortaya atılabilecek dezenformasyon içeren paylaşımlara itibar etmemeleri, gelişmeleri resmi kanallardan takip etmeleri büyük önem taşımaktadır." sözlerine yer verdi. Antalya'nın Konyaaltı ilçesinde devrilen teleferik direğine çarpan kabininin parçalanması sonucunda hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Kaza sonrası mahsur kalan 184 vatandaşımızın tahliyesi için İçişleri Bakanlığımız yoğun bir… — Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) April 12, 2024

Fahrettin Altun'dan İsrail ordusunun TRT Arabi ekibine yönelik saldırısına ilişkin açıklama Haber

Fahrettin Altun'dan İsrail ordusunun TRT Arabi ekibine yönelik saldırısına ilişkin açıklama

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İsrail ordusunun Gazze'de TRT Arabi ekibine yönelik saldırısına ilişkin sosyal medya üzerinden açıklamalarda bulundu. Altun açıklamalarında, "İşgalci İsrail'in gazetecileri kasıtlı olarak hedef alması hız kesmeden devam ediyor. Gazze’deki Nuseyrat kampında yayın hazırlığı yapan TRT Arabi ekibi aracı İsrail ordusu tarafından hava saldırısına uğradı. Bağımsız kameraman olarak çalışan Sami Şahada ağır yaralandı, ameliyata alındı. TRT Arabi muhabiri Sami Berhum olaydan yara almadan kurtuldu. Bu alçak saldırıyı kınıyoruz. Bu bir terördür. Bu terörün durması, batı dünyasının bir an evvel bu vahşete karşı çıkması gerekmektedir. İsrail katliamlarının görünmemesi için gazetecileri hedef almakta, basın özgürlüğüne saldırmaktadır. Uluslararası toplumun bu saldırılara karşı kayıtsız kalması da İsrail’i cesaretlendirmektedir. Artık yeter! Uluslararası toplum gözlerimizin önünde cereyan eden vahşete karşı harekete geçmelidir. Bu sistematik saldırılara karşı sessiz kalanlar, İsrail’in soykırım suçuna ortak olanlardır. Bir kez daha İsrail'in Gazze'de Gazetecileri hedef alan saldırılarını kınıyor, kameraman Sami Şahada kardeşimize Allah’tan şifalar, TRT ailemize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." sözlerine yer verdi. İşgalci İsrail'in gazetecileri kasıtlı olarak hedef alması hız kesmeden devam ediyor. Gazze’deki Nuseyrat kampında yayın hazırlığı yapan TRT Arabi ekibi aracı İsrail ordusu tarafından hava saldırısına uğradı. Bağımsız kameraman olarak çalışan Sami Şahada ağır yaralandı,… — Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) April 12, 2024

İsrail'in TRT ekibine saldırısına tepkiler çığ gibi büyüyor Haber

İsrail'in TRT ekibine saldırısına tepkiler çığ gibi büyüyor

İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'ndeki Nusayrat Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırı sonucu aralarında TRT Arabi ekibinin de bulunduğu bir grup gazeteci yaralandı. TRT Haber'de yer alan habere göre görgü tanıkları, İsrail ordusunun bölgedeki gelişmeleri takip eden ve TRT Arapça ekibinin de aralarında bulunduğu bir grup gazeteciyi hedef aldığı bildirildi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, konuyla alakalaı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "İşgalci İsrail'in gazetecileri kasıtlı olarak hedef alması hız kesmeden devam ediyor. Gazze’deki Nuseyrat kampında yayın hazırlığı yapan TRT Arabi ekibi aracı İsrail ordusu tarafından hava saldırısına uğradı. Bağımsız kameraman olarak çalışan Sami Şahada ağır yaralandı, ameliyata alındı. TRT Arabi muhabiri Sami Berhum olaydan yara almadan kurtuldu. Bu alçak saldırıyı kınıyoruz. Bu bir terördür. Bu terörün durması, batı dünyasının bir an evvel bu vahşete karşı çıkması gerekmektedir. İsrail katliamlarının görünmemesi için gazetecileri hedef almakta, basın özgürlüğüne saldırmaktadır. Uluslararası toplumun bu saldırılara karşı kayıtsız kalması da İsrail’i cesaretlendirmektedir. Artık yeter! Uluslararası toplum gözlerimizin önünde cereyan eden vahşete karşı harekete geçmelidir. Bu sistematik saldırılara karşı sessiz kalanlar, İsrail’in soykırım suçuna ortak olanlardır. Bir kez daha İsrail'in Gazze'de Gazetecileri hedef alan saldırılarını kınıyor, kameraman Sami Şahada kardeşimize Allah’tan şifalar, TRT ailemize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." sözlerine yer verdi. İşgalci İsrail'in gazetecileri kasıtlı olarak hedef alması hız kesmeden devam ediyor. Gazze’deki Nuseyrat kampında yayın hazırlığı yapan TRT Arabi ekibi aracı İsrail ordusu tarafından hava saldırısına uğradı. Bağımsız kameraman olarak çalışan Sami Şahada ağır yaralandı,… — Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) April 12, 2024 AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya üzerinden saldırıya ilişkin şu sözleri paylaştı: "Gazze Şeridi’nde Filistinlileri acımasızca katleden İsrail ordusunun, bölgedeki insani durumu dünya gündemine taşıyan basın mensuplarını hedef almasını bir kez daha lanetliyoruz. Gazze’deki Nuseyrat kampında yayın hazırlığı yaparken İsrail tarafından hava saldırısına uğrayan TRT Arabi ekibine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor; yaralanan muhabir Sami Şahada’ya şifa diliyoruz." Gazze Şeridi’nde Filistinlileri acımasızca katleden İsrail ordusunun, bölgedeki insani durumu dünya gündemine taşıyan basın mensuplarını hedef almasını bir kez daha lanetliyoruz. Gazze’deki Nuseyrat kampında yayın hazırlığı yaparken İsrail tarafından hava saldırısına uğrayan TRT… — Ömer Çelik (@omerrcelik) April 12, 2024 Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç sosyal medya hesabından saldırıyı kınayarak, "İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde bulunan Nusayrat Mülteci Kampı'nı bombalaması sonucu aralarında TRT Arapça ekibinin de bulunduğu gazetecilerin yaralandığını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Yaralanan gazeteci arkadaşlarımıza ve TRT ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." sözlerine yer verdi. İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde bulunan Nusayrat Mülteci Kampı'nı bombalaması sonucu aralarında TRT Arapça ekibinin de bulunduğu gazetecilerin yaralandığını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Yaralanan gazeteci arkadaşlarımıza ve TRT ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. — Akif Çağatay Kılıç (@ackilic76) April 12, 2024 Ticaret Bakanı Ömer Bolat, TRT bünyesinde görev yapan tüm gazetecilere geçmiş olsun diledi. Bakan Bolat sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, "İsrail alçakça saldırılarına bir yenisini daha ekleyerek TRT mensubu gazetecileri hedef almıştır. Saldırıda ağır yaralanan TRT kameramanı Sami Şahada’ya Rabbimden acil şifalar diliyor, sahadaki gazeteci arkadaşlarımız başta olmak üzere TRT bünyesinde görev yapan tüm gazetecilere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İsrail’in herhangi bir ahlaki sınır tanımaksızın yürüttüğü tüm vahşet eylemlerini lanetliyorum." ifadelerini kullandı. İsrail alçakça saldırılarına bir yenisini daha ekleyerek TRT mensubu gazetecileri hedef almıştır. Saldırıda ağır yaralanan TRT kameramanı Sami Şahada’ya Rabbimden acil şifalar diliyor, sahadaki gazeteci arkadaşlarımız başta olmak üzere TRT bünyesinde görev yapan tüm gazetecilere… — Prof. Dr. Ömer Bolat (@omerbolatTR) April 12, 2024 RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise sosyal medya hesabından yayımladığı mesajında acil şifalar dileyerek şu ifadelere yer verdi: "Gazze'deki Nusayrat kampında TRT Arapça ekibine yapılan alçak İsrail saldırısını kınıyorum. Hava saldırısında ağır yaralanan kameraman Sami Şahada kardeşimize acil şifalar diliyorum. Gerçeğin sesi susturulamaz. Türk medyası mazlum Gazzelilerin yanındadır. Genel Müdürümüz Zahid Sobacı’ya ve TRT ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." Gazze'deki Nusayrat kampında @trt Arapça ekibine yapılan alçak İsrail saldırısını kınıyorum. Hava saldırısında ağır yaralanan kameraman Sami Şahada kardeşimize acil şifalar diliyorum. Gerçeğin sesi susturulamaz. Türk medyası mazlum Gazzelilerin yanındadır. Genel Müdürümüz… — Ebubekir Şahin (@ebekirsahin) April 12, 2024

Fahrettin Altun, İsrail'in Gazze'ye yardım talebini reddetmesine ilişkin açıklama yaptı Haber

Fahrettin Altun, İsrail'in Gazze'ye yardım talebini reddetmesine ilişkin açıklama yaptı

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İsrail’in, Türkiye’nin Gazze’ye yardım talebini reddetmesiyle ilgili yazılı açıklama yaptı. Altun sosyal medya üzerinden yayınladığı açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti özellikle son 20 yıldır ve bilhassa 7 Ekim’den bu yana Filistin meselesinde Filistinlilerin haklı ve meşru taleplerinin müdafi olmuştur. Türkiye, 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız, toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devletinin varlığını vazgeçilmez bir koşul olarak kabul etmekte ve bütün uluslararası platformlarda bunu en güçlü şekilde savunmaktadır. Ne yazık ki son günlerde bazı mahfillerin, Türkiye’nin Filistinli kardeşlerimize destek olmadığı algısıyla, özellikle ticaret konusunda Türkiye’ye yönelik dezenformasyon faaliyetleriyle karşı karşıyayız. Türkiye’nin Filistin’de ve Gazze’de süregelen katliamlar karşısındaki tutumundan rahatsız olan başta İsrail ve onun iş birlikçileri ülkemizi, hükümetimizi hedef tahtasına oturtmayı amaçlamaktadır. Hakkaniyetli ve sağduyulu yaklaşıma sahip olan hiç kimsenin kabul edemeyeceği bu çabalara en iyi cevap, yine Türkiye’nin Filistin’e yönelik yürüttüğü canhıraş mücadelenin ta kendisidir. Türkiye’yi hedef almak isteyenlere ve bu kötücül kampanyaya bilerek ya da bilmeyerek alet olanlara şunu bir kez daha hatırlatmak isteriz: 7 Ekim’den bu yana, her alanda İsrail’in soykırımına karşı devletiyle, milletiyle en onurlu ve en etkili duruşu sergileyen ülke Türkiye’dir. İsrail’in bir terör devleti olduğunu, Gazze’de tarihin gördüğü en kanlı soykırım suçlarından birisini işlediğini, Ortadoğu’da en büyük sorunun bizatihi İsrail olduğunu tüm dünyanın gözlerinin içine bakarak haykıran lider Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye, bugüne kadar yaklaşık 42 bin ton insani yardım malzemesini Gazze’ye ulaştırmıştır. Filistin’e verdiğimiz destek ve yardımları engellemeye çalışan İsrail’e karşı Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın alınacağını açıkladığı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanan bir dizi tedbiri de Türkiye her zamanki gibi kararlılıkla hayata geçirecektir. Tüm kurum ve kuruluşlarımız gibi İletişim Başkanlığımızın ulusal uluslararası çapta yaptığı birçok faaliyet de bu duruşun kanıtıdır. 7 Ekim’den bu yana uluslararası medya organlarının İsrail’in şantajları karşısında üç maymunu oynadığını ve İsrail’in hakikati esir almaya çalışan yalanlarını Türkiye ifşa etmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Enformasyon Bakanları saldırıların başlamasından kısa bir süre sonra Türkiye’nin çağrısı üzerine İstanbul’da toplanmıştır. İİT Enformasyon Bakanları Olağanüstü Toplantısı “İşgalci İsrail Yönetimi'nin İşgal Altındaki Filistin Topraklarında Gazetecilere ve Medya Kuruluşlarına Yönelik Dezenformasyon ve Saldırıları” temasıyla 24 Şubat 2024 tarihinde İletişim Başkanlığımız ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz gece gündüz çalışmış, İsrail’in algı operasyonlarını ve yalanlarını uluslararası camianın şahitliğinde yayınladığı birçok farklı çalışmayla bir bir çürütmüştür. İletişim Başkanlığımızla birlikte Anadolu Ajansı, TRT ve diğer medya kuruluşlarımızın yapmış olduğu birçok farklı enformasyon çalışması da İsrail’in akılalmaz zulmünü gözler önüne sermede önemli rol oynamıştır. Türkiye Filistin konusunda en ilkeli ve insanî tavır gösteren ülkelerden biri olmuştur. Türkiye’nin bu tutumunu karalamak için ellerindeki bütün konvansiyonel ve yeni medya araçları üzerinden her türlü yalana başvuranlar bilmelidir ki Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Filistinli kardeşlerinin her daim yanındadır ve şartlar ne olursa olsun kardeşlerini desteklemeye devam edecektir." sözlerine yer verdi. Türkiye Cumhuriyeti özellikle son 20 yıldır ve bilhassa 7 Ekim’den bu yana Filistin meselesinde Filistinlilerin haklı ve meşru taleplerinin müdafi olmuştur. Türkiye, 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız, toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devletinin… — Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) April 8, 2024

"Güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir" Haber

"Güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir"

Altun, "Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak. Güçlü devletleri olan milletler medeniyet üretecek, güçlü devletleri olan milletler geleceği şekillendirecek. O nedenle güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir. Elbette bu devlet de bu dijital iletişim alanının regülasyonu ve kendi iletişim teknolojilerimizin inşası çok önemli bir unsurdur" dedi. Her yıl geleneksel olarak yapılan ve bu sene 7'ncisi düzenlenen Tematik Kış Kampları'nın Dijital İletişim programı Kocaeli'de yapıldı. Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen programın son gününde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun konuştu. İçinde yaşanılan dönemin krizlerle dolu olduğunun altını çizen Altun, "Bugün bizim hala etkilerini insanlık olarak yaşadığımız iki temel kriz ortaya çıkmıştır. Bir demokrasi krizi, iki hakikat krizi. Bunlar birbirini besleyen, birbirini büyüten krizlerdir. Bugün içinde yaşadığımız dünya krizlerle malum bir dünyadır. Birçok bölgesel ve küresel krizle bizler uğraşıyoruz. Özellikle son dönemde küresel salgınla, pandemiyle birlikte bu krizlerin nasıl toplumları olumsuz etkilediğini ve artık krizlerin kurumsallaşma süreçlerinin çok önüne geçtiğini ve bu modernliğin vaatlerini yerine getirmekte ciddi anlamda bu modernliğin kurumlarını zora soktuğunu göstermiştir. Bugün finans krizleri, hammadde krizleri, sağlık krizleri artık sadece batı dışı ülkeler için değil, batılı ülkeler için de konuşulan temel krizlerdir” dedi. "Dijital iletişim döneminde hakikatin önemsizleştiği, yalanın sıradanlaştığı bir evreden bahsediyoruz" Dijital iletişim döneminin içerisinde hakikatin önemsizleştiğini vurgulayan Fahrettin Altun, "Bunlarla birlikte bizim üzerinde durmamız gereken iki temel kriz daha vardır, demokrasi krizi ve hakikat krizi. Demokrasi krizinin merkezinde enforme edilen bilgilendirildiği söylenen birey vardır. Modern kitle iletişim araçları kendi faaliyetlerini meşrulaştırırken bireyleri, kitleleri doğru bilgilerle donattığını ifade etmekte ve bu doğru bilgilendirme de onların siyasal karar alma süreçlerine etki edeceğini varsaymaktadır. Fakat eğer bu bilgilendirme süreci doğru bir bilgilendirme süreci değilse, buradaki iletişim çarpıtılmış bir iletişim ise bu takdirde bugün yaşadığımız gibi doğru bilgilendirilmeyen, manipüle edilen bireylerin varlığından söz edebiliriz. Bu bireylerin varlığı esas itibariyle bir elit grubunun yönettiği, bilgilendirme süreçlerinin etkisindeki bireylerin yine demokrasi süreçlerindeki varlığı bir demokrasi krizini beraberinde getirmektedir. Bu dijital dönemde, dijital iletişim döneminde daha da derinleşen bir krizdir. Diğer kriz yine buna bağlı olarak ortaya çıkan hakikat krizidir. Manipüle edilmiş bireylerin ve kamuoyunun varlığından bahsediyoruz. Giderek yine dijital iletişim döneminde hakikatin önemsizleştiği, yalanın sıradanlaştığı bir evreden bahsediyoruz. Bu evrede aslında bir hakikat kriziyle karşılaşıyoruz. Hakikat krizi demokrasi krizini, demokrasi krizi de hakikat krizini büyüten iki kriz olarak karşımıza çıkıyor" ifadelerini kullandı. "Türkiye’nin son dönem hikayesi; batıcı sömürge düzenine karşı çıkmak, Türkiye’yi batıcı bağımlı sistemden özgürleştirmek" İletişim alanında batıcı sömürgeye karşı Türkiye’nin özgürlük mücadelesi verdiğini ifade eden Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sürecin olmazsa olmazı bir diğer unsursa batıcı bağımlılık sistemidir. Batılı sömürge düzeni, batıcı bağımlı sistemi olmadan varlık gösteremez. Yani batıcı bağımlı sistemi; bir batılı sömürge düzenini kuran aktörler, bunu devam eden aktörler, bir de batı dışı dünyada batıcılığı temel siyasal motivasyonu olarak gören ve bu eksende hareket eden, mutlak suretle batı ekseninde gidilmesini tavsiye eden elitlerin varlıklı olduğu bir sistemdir. Bu noktada Türkiye’nin son dönem hikayesi; batıcı sömürge düzenine karşı çıkmak, batılı sömürge düzeninin dışına çıkmak, batı dışı toplumları bu anlamda bir farklılığa davet etmek ve diğer taraftan da Türkiye’yi içeride batıcı bağımlı sisteminden özgürleştirmek gayreti. Bunu da dipnot olarak belirtelim. Küresel anlamdaki adaletsizlik, siyasal ve ekonomik anlamda kendisini gösteren adaletsizlik, 19. ve 20. yy’dan bugün farklı örneklerini gördüğümüz adaletsizlik elbette iletişim alanında da varlığını gösteriyor. Kültür alanında bunun adına kültür emperyalizmi diyoruz. Batının kültürel kodlarının batı dışı toplumlara dayatılması düzeni. Benzer bir süreç medyada da var. O nedenle biz bir iletişim emperyalizminden, bir medya emperyalizminden bahsediyoruz. Batılı ülkelerin batı dışı toplumları bir anlamda sömürdüğü bir başka mekanizmadan bahsediyoruz. Burada bir adaletsizlik söz konusudur. İfade ettiğim gibi batı dışı toplumlar, batılı merkezler tarafından ve batı dışı toplumlar tarafından tüketilen bir iletişim akışından bahsetmek mümkün. Bu anlamda istisnalar dışında batı dışı toplumların ürettiği, batılı toplumların tükettiği süreçlerden bahsedemeyiz. Buradaki akış çok açık ve net" "Türkiye olarak, küresel adaletsizlikle mücadele etmek için bütün gayretimizi ortaya koyuyoruz" Türkiye’nin küresel adaletsizlik karşısında mücadele gösterdiğini belirten Fahrettin Altun, "Yalanın sıradanlaştığı ve hakikatin önemini yitirdiği bir yerde ne bilim ne siyaset ne de ticaret yapılabilir. Mutlak suretle hakikatin kazandığı bir iletişim nizamının küresel ortamda tesis edilmesi gerekir. Bunun için entelektüel alandan siyasal alana kadar çok geniş bir spektrumda el birliğiyle mücadele etmek zorundayız. Biz Türkiye olarak bu noktada iletişim alanındaki küresel adaletsizlikle mücadele etmek için elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyoruz. Cumhurbaşkanımızın bu noktada küresel adaletsizlikle mücadele vizyonu, bizim de iletişim alanındaki mücadelemizin temel kalkış noktasıdır. Nitekim son 20 yılda özellikle Türkiye’nin etkin olduğu birçok uluslararası platformda bu alandaki adaletsizliği gidermek için yoğun gayret sarf ediyoruz. Gerek batılı örgütler, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütler gerekse de İslam İş Birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda küresel adaletsizliğin giderilmesi için gayret sarf ediyoruz. Batı dışı toplumların daha fazla temsil edilmesi için, onların sesinin daha fazla duyulması için çabalıyoruz. Bu noktada hem özel sektörde hem de kamuda çok değerli kurumlarımız var" dedi. "Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak" Küresel kaos çağında güçlü devlet olmanın önemine değinen Altun, "Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak. Güçlü devletleri olan milletler medeniyet üretecek, güçlü devletleri olan milletler geleceği şekillendirecek. O nedenle güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir. Elbette bu devlet de bu dijital iletişim alanının regülasyonu ve kendi iletişim teknolojilerimizin inşası çok önemli bir unsurdur. Bugün elhamdülillah 20 yıl öncesinden çok daha güçlü bir Türkiye var ve önümüzde de bu noktada bir Türkiye Yüzyılı var. Bu Türkiye Yüzyılı’nda bizler imkanlarımızın farkında, karşı karşıya kaldığımız tehditlerin bilincinde bireyler olarak ne olursa olsun aktif, umutlu, iddialı bir şekilde yol almalıyız" şeklinde konuştu. Programın sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dijital iletişim ve Tematik Kış Kampı ile ilgili düşüncelerini anlattığı video salona izletildi.

Fahrettin Altun, öğrencilerle buluştu Haber

Fahrettin Altun, öğrencilerle buluştu

Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 'Tematik Kış Kampları' kapsamında Kocaeli'nin Kartepe ilçesi Arslanbey Yerleşkesi'nde 5 gün süren 'Dijital İletişim Kampı'nın kapanışına katılan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, iletişim alanındaki öğrencilerle buluştu. Türkiye’deki ve dünyadaki teknolojik gelişmelere değinen Altun, şöyle konuştu: "Yeni medyanın yeni imkanlarına rağmen ne yazık ki yeni iletişim teknolojileri bugün bir hakikat krizinin varlığına neden olmaktadır. Bu hakikat ötesi çağ denen 'Post truth' çağ diye adlandırılan dönemin esas itibarıyla zeminini teşkil etmektedir. Hakikatin önemini yitirmesi ve yalanın sıradanlaşması. Bugün önümüzdeki en büyük tehlike budur. Çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. Yaşadığımız küresel salgın gibi büyük bir tehdittir. Dünyanın karşı karşıya kaldığı gıda krizi gibi çok büyük bir tehdittir. Dünyanın yine önümüzdeki dönem etkilerini çok daha göreceği enerji krizi gibi çok büyük bir kriz ve tehdittir. Bunu sizler iletişim fakültelerinde okuyan siz değerli arkadaşlarım mutlak suretle bilemeli ve bu farkındalıkla hareket etmelisiniz. Zira yalanın sıradanlaştığı ve hakikatin önemini yitirdiği bir yerde ne bilim, ne siyaset, ne de ticaret yapılabilir. Mutlak suretle hakikatin kazandığı bir iletişim nizamının küresel ortamda tesis edilmesi gerekir. Bunun için entelektüel alandan siyasal alana kadar çok geniş bir spektrumda mutlak suretle el birliğiyle mücadele etmek zorundayız. Biz Türkiye olarak bu noktada iletişim alanındaki küresel adaletsizlikle mücadele etmek için elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyoruz. Cumhurbaşkanımızın bu noktada küresel adaletsizlikle mücadele vizyonu bizim de iletişim alanındaki mücadelemizin temel kalkış noktasıdır. Nitekim son 20 yılda özellikle Türkiye’nin etkin olduğu bütün uluslararası platformları bu alandaki adaletsizliği gidermek için kullanmaya gayret ediyoruz. Gerek batılı örgütler; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütler, gerekse de İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda bu küresel adaletsizliğin giderilmesi için iletişim alanındaki, medya alanındaki küresel adaletsizliğin giderilmesi için gayret sarf ediyoruz. Batı dışı toplumların daha fazla temsil edilmesi, onların sesinin daha fazla duyulması için gayret sarf ediyoruz." 'HAKİKAT KRİZİ VE DEMOKRASI KRİZİ' Son dönemlerde dijital iletişim nedeniyle tüm dünyada hakikat krizi ve demokrasi krizinin ortaya çıktığını anlatan Fahrettin Altun, "Bugün bizim hala etkilerini insanlık olarak yaşadığımız iki temel kriz ortaya çıkmıştır. Bir demokrasi krizi, iki hakikat krizi. Bunlar birbirini besleyen, birbirini büyüten krizlerdir. Bugün içinde yaşadığımız dünya krizlerle malum bir dünyadır. Birçok bölgesel ve küresel krizle bizler uğraşıyoruz. Özellikle son dönemde küresel salgınla, pandemiyle birlikte bu krizlerin nasıl toplumları olumsuz etkilediğini ve artık krizlerin kurumsallaşma süreçlerinin çok önüne geçtiğini ve bu modernliğin vaatlerini yerine getirmekte ciddi anlamda bu modernliğin kurumlarını zora soktuğunu göstermiştir. Bugün finans krizleri, ham madde krizleri, sağlık krizleri artık sadece batı dışı ülkeler için değil, batılı ülkeler için de konuşulan temel krizlerdir. Fakat bunlarla birlikte bizim üzerinde durmamız gereken iki temel kriz daha vardır; demokrasi krizi ve hakikat krizi. Demokrasi krizinin merkezinde enforme edilen, bilgilendirildiği söylenen birey vardır. Modern kitle iletişim araçları kendi faaliyetlerini meşrulaştırırken bireyleri, kitleleri doğru bilgilerle donattığını ifade etmekte ve bu doğru bilgilendirme de onların siyasal karar alma süreçlerine etki edeceğini varsaymaktadır. Fakat eğer bu bilgilendirme süreci doğru bir bilgilendirme süreci değilse, buradaki iletişim çarpıtılmış bir iletişim ise bu takdirde bugün yaşadığımız gibi doğru bilgilendirilmeyen, manipüle edilen bireylerin varlığından söz edebiliriz. Bu bireylerin varlığı esas itibarıyla bir elit grubunun yönettiği bilgilendirme süreçlerinin etkisindeki bireylerin yine demokrasi süreçlerindeki varlığı bir demokrasi krizini beraberinde getirmektedir. Bu dijital dönemde, dijital iletişim döneminde daha da derinleşen bir krizdir. Diğer kriz yine buna bağlı olarak ortaya çıkan hakikat krizidir. Manipüle ediliş bireylerin ve kamuoyunun varlığından bahsediyoruz. Giderek yine dijital iletişim döneminde hakikatin önemsizleştiği, yalanın sıradanlaştığı bir evreden bahsediyoruz. Bu evrede aslında bir hakikat kriziyle karşılaşıyoruz. Hakikat krizi, demokrasi krizini, demokrasi krizi de hakikat krizini büyüten iki kriz olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu. 'HER BİRİMİZİN FARKINDALIK İÇERİSİNDE OLMASI GEREKİR' Dijital iletişim endüstrisi ile geleneksel medyanın birbirlerinden ayrılmaması gerektiğini vurgulayan Altun, "Geleneksel medyanın hikayesi, dijital medyanın da hikayesi. Dijital medya birçok yorumcu ve analistin söylediği gibi, geleneksel medyadan tamamıyla bir kopuşu ifade etmiyor. Aksine arada çok ciddi bir süreklilik ve devamlılık var. Bu devamlılığı anlamamız, bugün dijital medya kültürüyle baş etmemiz, dijital medya kültürü içerisinde özgür bireyler olarak var olabilmemiz için hayati bir unsur. Bu nedenle dijital iletişim endüstrisini, geleneksel medya kültürü ve endüstrisinden ayırmaya dönük, kalın çizgilerle ayırmaya dönük çok ciddi gayretler var, bu gayretleri ben sorunlu buluyorum. Bu noktada her birimizin bir farkındalık içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu. 'BURADA ADALETSİZLİK SÖZ KONUSUDUR' Batının iletişim ve medya alanında çeşitli sorunları olduğunu ifade eden Altun, şöyle konuştu: "Sürecin olmazsa olmazı bir diğer unsursa batıcı bağımlılık sistemidir. Batılı sömürge düzeni, batıcı bağımlı sistemi olmadan varlık gösteremez. Yani batıcı bağımlı sistemi; bir batılı sömürge düzenini kuran aktörler, bunu devam eden aktörler, bir de batı dışı dünyada batıcılığı temel siyasal motivasyonu olarak gören ve bu eksende hareket eden, mutlak suretle batı ekseninde gidilmesini tavsiye eden elitlerin varlıklı olduğu bir sistemdir. Bu noktada Türkiye’nin son dönem hikayesi batıcı sömürge düzenine karşı çıkmak, batılı sömürge düzeninin dışına çıkmak, batı dışı toplumları bu anlamda bir farklılığa davet etmek ve diğer taraftan da Türkiye’yi içeride batıcı bağımlı sisteminden özgürleştirmek gayreti. Bunu da dipnot olarak belirtelim. Küresel alandaki adaletsizlik, siyasal ve ekonomik alanda kendisini gösteren adaletsizlik, 19’uncu yüzyılda, 20’nci yüzyılda bugün farklı örneklerini gördüğümüz adaletsizlik elbette iletişim alanında da varlığını gösteriyor. Kültür alanında bunun adına, 'Kültür emperyalizmi' diyoruz. Batının kültürel kodlarının batı dışı toplumlara dayatılma süreci. Benzer bir süreç medya alanında da yaşanmaktadır. Bu nedenle biz bir iletişim emperyalizminden, bir medya emperyalizminden bahsediyoruz. Batılı ülkelerin batı dışı toplumlar bir anlamda sömürdüğü bir başka mekanizmadan bahsediyoruz. Burada bir adaletsizlik söz konusudur. Batı dışı toplumlar, batılı merkezler tarafından üretilen ve batı dışı toplumlar tarafından tüketilen bir iletişim akışından bahsediyoruz. Bu anlamda istisnalar dışında batı dışı toplumların ürettiği, batılı toplumların tükettiği süreçlerden bahsedemeyiz. Buradaki akış hala çok açık ve nettir." 'KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA MEDYAYI ŞEKİLLENDİRMEYE GAYRET EDİYORLAR' Batılı toplumların medyayı toplumu yönlendirme alanında kullandığını anlatan Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İletişim alanında hepimiz dijital iletişim kültürünün bir parçasıyız. Yaşanan dönüşümün merkezinde internetin yaygın olarak kullanılması vardır. İnternet yaygın olarak kullanılmaya başlandıktan sonra bir iletişim alanında büyük devrim hissiyatı baş gösterdi. Her birimiz büyük bir umutla, büyük bir iyimserlikle internetin yeni yapısı dolayısıyla artık iletişim alanındaki batı hegemonyasının kırılabileceğini varsaydık. Çünkü internet merkezsiz bir yapı, öyle varsaydık. İnternet teknolojisi içerisinde haber akışlarında 'eşik bekçileri' denen aktörlerin, editörlerin, filtre sahiplerinin olmadığı bir haber akışı mekanizması. Yine herkesin katılabildiği, çoğulcu bir etkileşim, iletişim ortamının varlığı. Nitekim bütün bunlar internete yönelik olumlu, iyimser bir yaklaşımı ortaya çıkardı. Çok yoğun bir şekilde internet enformasyon akışının olduğu ve hızlı bir şekilde enformasyon enflasyonu doğuran bir iletişim teknolojisi olarak karşımıza çıktı. Çok hızlı bir şekilde bu iyimser noktadan yavaş yavaş biz daha eleştirel bir noktaya doğru evrilmeye başladık. Çünkü hızlı bir şekilde gördük ki bu enformasyon enflasyonu aynı zamanda bir başka sorunu beraberinde getirdi. Bilginin kaynağı, bilginin güvenilirliği sorunu. Bu sorunu nasıl çözeceğiz, her yerde bilgi var. Her yerde enformasyon var. Hangi bilgi güvenilir, hangi bilgi doğru? Bir kriter yoksunluğu karşımıza çıkıyor. Dahası yine süreç içerisinde gördük ki bu enformasyon enflasyonu aynı zamanda dezenformasyon ihtimallerini de artıran, dezenformasyona daha fazla zemin hazırlayan bir dizi gelişmeyi de beraberinde getirdi. Yeni iletişim teknolojileri ile birlikte önce enformasyon savaşlarından bahsetmeye başladık ve hızla enformasyon savaşlarından dezenformasyon savaşlarına doğru yol aldık. Dün nasıl batılı şirketler ve devletler analog medyayı kitleleri yönlendirmek, manipüle etmek, etkilemek için kullanıyorlarsa bugün de yine kendi çıkarları doğrultusunda dijital medyayı şekillendirmeye, kullanmaya gayret ediyorlar." '2O YIL ÖNCESİNDEN ÇOK DAHA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE VAR' Türkiye’nin her geçen gün her alanda güçlenerek yoluna devam ettiğini söyleyen Altun, "Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak. Güçlü devletleri olan milletler medeniyet üretecek, güçlü devletleri olan milletler geleceği şekillendirecek. O nedenle güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir. Elbette bu devlet de bu dijital iletişim alanının regülasyonu ve kendi iletişim teknolojilerimizin inşası çok önemli bir unsurdur. Bugün elhamdülillah 20 yıl öncesinden çok daha güçlü bir Türkiye var ve önümüzde de bu noktada bir Türkiye Yüzyılı var. Bu Türkiye Yüzyılı’nda bizler imkanlarımızın farkında, karşı karşıya kaldığımız tehditlerin bilincinde bireyler olarak ne olursa olsun aktif, umutlu, iddialı bir şekilde yol almalıyız" dedi. 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.