Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Iletişim

Herkes Duysun - Iletişim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Iletişim haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bilgi ve iletişim sektörü istihdam konusunda mart ayında rekor kırdı Haber

Bilgi ve iletişim sektörü istihdam konusunda mart ayında rekor kırdı

Ülkede ücretli çalışanların alt dağılıma bakıldığında, "bilgi ve iletişim" sektöründe ücretli çalışan sayısının son aylarda düzenli olarak arttığı gözlemlendi. Geçen yılı 289 bin 599 kişilik istihdamla kapatan sektör, bu yılın ilk ayında 290 bin 165 kişilik istihdama ulaştı. Sektör istihdamı şubatta 290 bin 270 olurken, martta ise tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 290 bin 991'e yükseldi. "SEKTÖRDEKİ İSTİHDAM ARTIŞI ÜLKE EKONOMİSİ İÇİN ÖNEMLİ" Pariterium Danışmanlık Kurucusu İsmet Demirkol, teknoloji ve dijitalleşmenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'nin de gündeminde olmasının önemine dikkati çekti. Teknolojik gelişmelere verilen önemin, ekonomi başta olmak üzere, birçok alanda verimlilik artışını sağladığını ifade eden Demirkol, "Bilgi ve iletişim sektöründeki istihdam artışı ülke ekonomisi için önemli. Gelecek dönemde de, artan ihtiyaçlar doğrultusunda, sektördeki istihdamın artmasını bekliyorum." dedi. Demirkol, Türkiye'nin gelişmiş ülkeler sınıfına çıkmasını kolaylaştıracak dijital dönüşüm ve teknolojinin ihtiyaç duyduğu yetkinliğe sahip iş gücü için sektörün daha çok desteklenmesi gerektiğini bildirdi. Bu kapsamda mevut fon ve ekosistem desteğinin daha da artırılması gerektiğini dile getiren Demirkol, yazılım ve kodlama gibi derslerin de eğitim müfredatında olması gerektiğini ifade etti.

Fahrettin Altun'da Yunanistan açıklaması: Sorunları üçüncü taraflarla değil birbirimizle konuşmalıyız Haber

Fahrettin Altun'da Yunanistan açıklaması: Sorunları üçüncü taraflarla değil birbirimizle konuşmalıyız

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul'da bir otelde düzenlenen Türk-Yunan Medya Akademisi Forumu'ndaki konuşmasında, bugünkü panelin forum kapsamında gerçekleştirilen paneller serisinin üçüncüsü olduğunu anımsattı. Bu buluşmaların, son dönemde iyi komşuluk ve diyalog temelinde ivme kazanan Türk-Yunan ilişkilerini daha da güçlendireceğine, pekiştireceğine ve derinleştireceğine inandığını ifade eden Altun, panelin ülkelere ve halklara, vatandaşlara büyük faydalar sağlamasını temenni etti. Altun, Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin her şeyden önce bir komşuluk ilişkisi olduğunu ve coğrafi yakınlığa bağlı olarak şekillendiğini belirterek, bu iki ülkenin bununla birlikte, jeopolitik anlamda dünyanın en çetin bölgelerinden birinde konumlanmış durumda bulunduğunu vurguladı. Türkiye ve Yunanistan'ı bir araya getiren coğrafi yakınlığın ve her ikisinin birden muhatap olduğu jeopolitik zorlukların, meydan okumaların, iki ülke ilişkilerini ele alırken sıklıkla referans verdikleri unsurlar olduğunu dile getiren Altun, Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde dikkate değer çok önemli bir başka hususun da iki ülke arasındaki tarihsel, kültürel ve toplumsal bağlar olduğunu söyledi. Bu bağları birçok konuda asırlarca ve hala müşahede ettiklerinin altını çizen Altun, sofralardaki yemeklerden, söylenen şarkılara kadar benzeşen zevklerin, kültürlerin iki ülkeyi çoğu kez bir araya getirdiğini ifade etti. "KARŞILIKLI SERGİLENECEK SAMİMİ GAYRETLER BARIŞ VE GÜVENLİĞE KATKI SAĞLAYACAK" Türk ve Yunan toplumları arasındaki bu bağların kültürleri ve kültürel varlıkları çeşitlendirdiğine, gündelik hayatı zenginleştirdiğine dikkati çeken Altun, "Hiç şüphesiz, bu durum hem Türkiye hem de Yunanistan için büyük bir fırsattır, büyük bir imkandır. Bu bağların ne denli güçlü olduğunu, yakın bir zamanda yaşadığımız acı tecrübelerde hep birlikte gördük. Gerek Türkiye'de yaşadığımız 6 Şubat depremleri sürecinde, gerekse Yunanistan'da meydana gelen büyük orman yangınları esnasında ülkelerimizin karşılıklı olarak sergiledikleri dayanışma ruhu bu yakınlığın somut bir nişanesi oldu. Türkiye ve Yunanistan arasındaki bu dostluk ve dayanışma iradesi, diplomatik girişimlerle hiç kuşkusuz daha da geliştirilmesi, daha da ileriye taşınması gereken bir kazanımdır. Öyle inanıyorum ki, Türkiye ve Yunanistan arasında karşılıklı olarak sergilenecek samimi gayretler, sadece ülkelerimize de kazandırmayacaktır. Aynı zamanda bölgemizin barış, istikrar ve refahın gelmesine de katkı sunacaktır. Böylelikle küresel barış, istikrar ve güvenliğe de katkı sağlayacaktır." diye konuştu. Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2023 yılı aralık ayının başındaki Atina ziyaretlerinde Türkiye ve Yunanistan arasında "Tüm dünyaya örnek gösterilecek" işbirliklerinin kurulmasının önemini vurguladığını anımsatarak, şöyle devam etti: "İkili ve bölgesel faydalarının yanı sıra bu işbirliği girişimlerinin küresel anlamda da ne denli kıymetli, anlamlı olduğunu söylemeye bile gerek yok. Sadece 2020 yılından bu yana yaşadığımız krizlere dönüp bakalım... Pandemi, ekonomik krizler, gıda krizleri, tedarik zinciri krizleri, enerji arzı krizleri, afetler vesaire... Yine bunlara eklenen Rusya-Ukrayna savaşı... Yine 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de fütursuzca sürdürdüğü ve sadece Ortadoğu'yu değil, tüm dünya barışını tehdit eden saldırıları... Bugün bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda, şunu açık ve net bir şekilde söylememiz gerekir ki, biz tam anlamıyla bir küresel belirsizlik çağında yaşıyoruz. Ve bu ortamda yine küresel olarak baktığımızda, önümüzde iki çıplak gerçeğin olduğunu görüyoruz. Birincisi, küresel barış ve istikrarın son derece kırılgan olduğu bir dünyada yaşadığımız gerçeği. İkincisi ise insanlık olarak barış ve istikrarı korumaya muktedir bir uluslararası sistem içinde yaşamadığımız." Küresel aktörlerin etkisiz, siyasetsiz ve nüfuz yoksunu oldukları bir uluslararası sistemi tecrübe ettiklerini belirten Altun, "Böyle bir ortamda bölgesel anlamda istikrarlaştırıcı güçlere ihtiyaç olduğu, gün gibi ortadadır. Güçlü, istikrarlı ve müreffeh bölgesel aktörlerin etkin olması gereken bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye ve Yunanistan gibi bölgesel aktörlerin kendi sorunlarını karşılıklı anlayış ve ulusal menfaatleri çerçevesinde, üçüncü tarafların yönlendirmesine, vesayetine, baskısına ihtiyaç duymadan çözmeleri gereken bir dönemdeyiz. Tam da bu yüzden, Türkiye ve Yunanistan'ın ortaya koyacakları işbirliği girişimleri bugün, düne göre çok daha anlamlıdır ve değerlidir." dedi. YUNANİSTAN BAŞBAKANI KİRYAKOS MİÇOTAKİS'İN ZİYARETİ Altun, bu tür girişimlerin büyük bir gayret ve samimiyetle teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Biz Türkiye olarak Yunanistan'la olan iyi komşuluk ilişkilerimizin bu potansiyellerini de göz önünde bulundurarak devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve buna büyük bir önem atfediyoruz. 7 yıl sonra ilk kez 7 Aralık 2023 tarihinde Atina'da gerçekleştirilen 5'inci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısıyla iki ülke bu potansiyellerden faydalanma iradesini bizzat liderler düzeyinde ortaya koymuştur. Orada imzalanan 15 farklı işbirliği anlaşması ve Atina Bildirgesi bu gerçeğin en önemli göstergesidir. Yine Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis'in ortaya koydukları mevcut sorunlarımızın yapıcı diyalog, iyi komşuluk ilişkileri ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturulması yönündeki irade de çok önemli bir unsurdur." 2021 yılından itibaren başlatılan "pozitif gündem" girişiminin, karşılıklı ziyaretlerle, işbirliği anlaşmalarıyla ve bugün düzenledikleri panel gibi organizasyonlarla kökleşmekte ve kurumsallaşmakta olduğunu söyleyen Altun, bunun kendileri için büyük bir memnuniyet vesilesi olduğunu ifade ederek, "Yunanistan Başbakanı Sayın Kiryakos Miçotakis'in 13 Mayıs Pazartesi günü ülkemize gerçekleştireceği ziyaretin de yine ikili ilişkilerimizin güçlendirilmesi açısından son derece önemli olduğunu, ciddi bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda önümüzdeki süreçte, bölgesel ve küresel krizlere karşı ortak çözümler geliştirme potansiyellerinin ötesine geçmek için tüm koşullar oluşmuş durumdadır. Türkiye ve Yunanistan ilişkileri, ekonomi, güvenlik, sağlık, çevre, eğitim, medya, iletişim, sosyal güvenlik, kültür-sanat, ticaret ve turizm gibi birçok alanda son derece verimli işbirliği potansiyelleri barındırmaktadır." şeklinde konuştu. KAPIDA VİZE UYGULAMASI Fahrettin Altun, bahse konu işbirliği alanları içerisinde küresel salgınla birlikte büyük aksamaların yaşandığı ticaret ve turizm alanlarına, bugünkü toplantının ana teması olduğu için dikkatleri çekmek istediğini belirterek, "Pandeminin ardından geçen süreçte, dünya hem ticaret hem de turizm noktasında bir toparlanma gayreti içerisine girmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Turizm Örgütü verilerine baktığımızda, 2023 yılında turizm amaçlı seyahat edenlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 34 oranında artmıştır. Uluslararası turizm, yüzde 88 oranında neredeyse pandemi öncesindeki seviyeye gelmiştir. 2024 yılında ise bu performansın daha da iyileşmesi ve tamamıyla pandemi öncesi seviyeye gelmesi beklenmektedir. Turizm sektörünün çok gelişmiş olduğu Türkiye ve Yunanistan için bu durum, hiç kuşkusuz büyük bir fırsattır. Biz, Türkiye olarak kapıda vize uygulaması gibi seyahat kolaylıklarının hayata geçmesini bu anlamda önemli bir gelişme olarak görüyoruz. İki ülke arasında varılan bu uzlaşı ile Türk ve Yunan halkları arasındaki dostluk ve etkileşimin daha da artması mümkün olmuştur." diye konuştu. Fakat turizm alanında her iki ülkeyi de bekleyen fırsatların sadece karşılıklı seyahatlerin daha kolay hale getirilmesiyle sınırlı olmadığını ifade eden Altun, "Turizm konusunda her iki ülkenin potansiyelini de sektörel işbirlikleriyle genişleterek dünya turizminden aldığımız payın oranını daha yukarıya taşımalıyız. Sektörel bazda karşılıklı ve daha yoğun tecrübe paylaşımı için çeşitli birliktelikler ihdas etmeliyiz. Benzer şekilde turizm alanında karşılaştığımız sorunlara karşı ortak çözümler geliştirebileceğimiz mekanizmaları da hızla hayata geçirmeliyiz." dedi. Altun, diğer yandan, tedarik zincirleri bakımından dünya ticaretinin kavşak noktası bir coğrafyada yer aldıklarını, bu durumun ülkelerin ekonomik refahı ve kalkınması için önemli bir avantaj, fırsat olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu itibarla 7 Aralık'ta gerçekleşen resmi ziyarette de, ikili ticaret hacminin 10 milyar dolara çıkarılması yönünde bir mutabakat sağlanmış, yine liderler düzeyinde bir irade ortaya konmuştur. Hem Türkiye’nin hem de Yunanistan'ın, dünyanın en cazip turizm destinasyonlarına, Akdeniz bölgesinin önemli iki aktörü olarak ticaret ve enerji sevkiyatları bakımından küresel bir öneme sahip olması, karşılıklı doğrudan yatırımların yanı sıra üçüncü ülkelere yönelik ortak yatırımlar yapma noktasındaki coğrafi avantajlara sahip olmaları ülkelerimizin önündeki başlıca ekonomik fırsatlardır. Kara yolu ulaşımında uygulanan kotaların kaldırılması ve geçiş rejiminin serbest bırakılması da Türkiye ve Yunanistan arasındaki ticarete ivme kazandıracaktır." "İKİ ÜLKE ARASINDA İLETİŞİM VE MEDYA ALANINDA KURULACAK ORTAKLIKLARI ÖNEMSİYORUZ" Bu fırsatlardan en doğru ve en verimli şekilde istifade etmenin, mevcut diyalog, eşgüdüm ve işbirliği kanallarının devam ettirilmesi ve sıhhatli bir zeminde geliştirilmesiyle sıkı sıkıya irtibatlı olduğunu belirten Altun, "Bu noktada dikkatinizi bir diğer önemli noktaya çekmek istiyorum. İki ülke ilişkilerinde istikrar ve barışın muhafazası birçok yönüyle iletişim ve medyada sağlıklı bilgi üretimine ve üretilen bilgilerin sağlıklı dağıtım kanallarından dağıtılmasına bağlıdır. Hakikat zemini, bireyler arası ilişkilerde olduğu gibi ülkeler, devletler, hükümetler ve milletler arasındaki ilişkinin de en sağlam dayanağıdır. Dolayısıyla iletişim ve medya alanında doğru bilgiye dayalı enformasyon akışlarının temini, karşılıklı güven ortamının tesisi açısından olmazsa olmazdır. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesi için iletişim ve medya alanında kurulacak ortaklıkları biz bu yüzden çok önemsiyoruz. Muhataplarımızla bu anlamda ortak adımlar atma gayreti içerisindeyiz." ifadelerini kullandı. Fahrettin Altun, iletişim ve medya alanında kuracakları işbirlikleriyle karşılıklı olarak daha yoğun tecrübe aktarımları gerçekleştirebileceklerini, ortak sosyo-kültürel değerlerin küresel topluma tanıtılmasında daha geniş imkanlara sahip olabileceklerini, örneğin böylece ülkelerin muazzam turizm potansiyelini daha da geliştirebileceklerini vurguladı. Medya ve iletişim alanında işbirliği yapabilecekleri bir diğer konunun dezenformasyonla mücadele meselesi olduğuna işaret eden Altun, "Günümüzün en büyük sınamalarından biri haline gelen dezenformasyon, sistematik yalan bilgi üretimi kendileriyle mücadele edilmesi gereken ciddi tehditlerdir. Bunlarla mücadele etmek, kamuoylarımızın yanlış bilgiyle zehirlenmesinin önüne geçecek, bu da iki ülke ilişkilerinin olumsuz etkilenmesini engelleyecektir. Hiç kuşkusuz, iletişim ve medyanın tüm imkanlarından istifade ederek Türk ve Yunan toplumları arasındaki etkileşimin yoğunluğunu arttırmak, yeni diyalog ve işbirliği fırsatlarını da karşımıza çıkaracaktır." dedi. Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak katkı sağlamaktan büyük bir memnuniyet duydukları Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu'nun bu anlamda çok kıymetli bir girişim olduğunu belirterek, bu tür girişimleri, ikili ilişkilerdeki pozitif gündemin nitelikli bir şekilde sürdürülmesini temin edecek güçlü ve kararlı adımlar olarak gördüklerini ve daha önce Atina'da gerçekleştirilen panel kapsamında da vurgulandığı üzere bu girişimin kurumsal bir diyalog zeminine oturmasını çok önemsediklerini, bu yönde gerçekleştirilecek bütün çalışmalara da katkı vermeye hazır olduklarını söyledi. Forum kapsamında hayata geçirilen panellerin ikili ilişkilerinde yeni fırsatları keşfetmelerine ve yeni ufuklar kazanmalarına büyük katkılar sağlayacağının altını çizen Altun, sözlerini şu şekilde tamamladı: "Unutmayalım ki, bu ilişkilerin iki tarafa kazandıracağı fayda, üçüncü tarafların çıkarlarından çok daha üstündür. Türkiye ve Yunanistan olarak ilişkilerimizi, bu ilişkilerdeki sorunları başkalarıyla, üçüncü taraftarlarla değil, birbirimizle konuşmalıyız. Ve bunu yapıyoruz. Tarihsel tecrübe birbirimizle konuştuğumuzda iki ülke arasında olumlu bir havanın oluştuğunu, ilişkilerimizin yapıcı bir diyalog çerçevesinde ilerleme kaydettiğini ve nihayetinde iki devletin ve iki milletin de bundan fayda sağladığını göstermiştir. İki ülke de birbirlerinin hassasiyetlerine saygı duymalı, Türk ve Yunan toplumları arasındaki güvenin oluşmasına katkı sunmalıdır. Biz Türkiye olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın belirttiği gibi, 'Düşmanları değil, dostluğu artırmanın' tarafındayız, gayretindeyiz. Yunanistan'la da dostluğumuzu pekiştirecek ve güçlendirecek her türlü girişime destek vermeye hazırız. Bundan sonra da iyi komşuluk ilişkilerimizi kökleştirip diyalog kanallarımızı geliştirmek, genişletmek ve çeşitlendirmek suretiyle bunu sürdüreceğimize net bir şekilde vurguda bulunmak istiyorum. Yeter ki samimi olalım. Yeter ki hakikatin tarafında bulunalım. Yeter ki adalet ve hakkaniyetli bir şekilde ilişkilerimizi sürdürelim."

Fahrettin Altun, öğrencilerle buluştu Haber

Fahrettin Altun, öğrencilerle buluştu

Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 'Tematik Kış Kampları' kapsamında Kocaeli'nin Kartepe ilçesi Arslanbey Yerleşkesi'nde 5 gün süren 'Dijital İletişim Kampı'nın kapanışına katılan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, iletişim alanındaki öğrencilerle buluştu. Türkiye’deki ve dünyadaki teknolojik gelişmelere değinen Altun, şöyle konuştu: "Yeni medyanın yeni imkanlarına rağmen ne yazık ki yeni iletişim teknolojileri bugün bir hakikat krizinin varlığına neden olmaktadır. Bu hakikat ötesi çağ denen 'Post truth' çağ diye adlandırılan dönemin esas itibarıyla zeminini teşkil etmektedir. Hakikatin önemini yitirmesi ve yalanın sıradanlaşması. Bugün önümüzdeki en büyük tehlike budur. Çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. Yaşadığımız küresel salgın gibi büyük bir tehdittir. Dünyanın karşı karşıya kaldığı gıda krizi gibi çok büyük bir tehdittir. Dünyanın yine önümüzdeki dönem etkilerini çok daha göreceği enerji krizi gibi çok büyük bir kriz ve tehdittir. Bunu sizler iletişim fakültelerinde okuyan siz değerli arkadaşlarım mutlak suretle bilemeli ve bu farkındalıkla hareket etmelisiniz. Zira yalanın sıradanlaştığı ve hakikatin önemini yitirdiği bir yerde ne bilim, ne siyaset, ne de ticaret yapılabilir. Mutlak suretle hakikatin kazandığı bir iletişim nizamının küresel ortamda tesis edilmesi gerekir. Bunun için entelektüel alandan siyasal alana kadar çok geniş bir spektrumda mutlak suretle el birliğiyle mücadele etmek zorundayız. Biz Türkiye olarak bu noktada iletişim alanındaki küresel adaletsizlikle mücadele etmek için elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyoruz. Cumhurbaşkanımızın bu noktada küresel adaletsizlikle mücadele vizyonu bizim de iletişim alanındaki mücadelemizin temel kalkış noktasıdır. Nitekim son 20 yılda özellikle Türkiye’nin etkin olduğu bütün uluslararası platformları bu alandaki adaletsizliği gidermek için kullanmaya gayret ediyoruz. Gerek batılı örgütler; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütler, gerekse de İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda bu küresel adaletsizliğin giderilmesi için iletişim alanındaki, medya alanındaki küresel adaletsizliğin giderilmesi için gayret sarf ediyoruz. Batı dışı toplumların daha fazla temsil edilmesi, onların sesinin daha fazla duyulması için gayret sarf ediyoruz." 'HAKİKAT KRİZİ VE DEMOKRASI KRİZİ' Son dönemlerde dijital iletişim nedeniyle tüm dünyada hakikat krizi ve demokrasi krizinin ortaya çıktığını anlatan Fahrettin Altun, "Bugün bizim hala etkilerini insanlık olarak yaşadığımız iki temel kriz ortaya çıkmıştır. Bir demokrasi krizi, iki hakikat krizi. Bunlar birbirini besleyen, birbirini büyüten krizlerdir. Bugün içinde yaşadığımız dünya krizlerle malum bir dünyadır. Birçok bölgesel ve küresel krizle bizler uğraşıyoruz. Özellikle son dönemde küresel salgınla, pandemiyle birlikte bu krizlerin nasıl toplumları olumsuz etkilediğini ve artık krizlerin kurumsallaşma süreçlerinin çok önüne geçtiğini ve bu modernliğin vaatlerini yerine getirmekte ciddi anlamda bu modernliğin kurumlarını zora soktuğunu göstermiştir. Bugün finans krizleri, ham madde krizleri, sağlık krizleri artık sadece batı dışı ülkeler için değil, batılı ülkeler için de konuşulan temel krizlerdir. Fakat bunlarla birlikte bizim üzerinde durmamız gereken iki temel kriz daha vardır; demokrasi krizi ve hakikat krizi. Demokrasi krizinin merkezinde enforme edilen, bilgilendirildiği söylenen birey vardır. Modern kitle iletişim araçları kendi faaliyetlerini meşrulaştırırken bireyleri, kitleleri doğru bilgilerle donattığını ifade etmekte ve bu doğru bilgilendirme de onların siyasal karar alma süreçlerine etki edeceğini varsaymaktadır. Fakat eğer bu bilgilendirme süreci doğru bir bilgilendirme süreci değilse, buradaki iletişim çarpıtılmış bir iletişim ise bu takdirde bugün yaşadığımız gibi doğru bilgilendirilmeyen, manipüle edilen bireylerin varlığından söz edebiliriz. Bu bireylerin varlığı esas itibarıyla bir elit grubunun yönettiği bilgilendirme süreçlerinin etkisindeki bireylerin yine demokrasi süreçlerindeki varlığı bir demokrasi krizini beraberinde getirmektedir. Bu dijital dönemde, dijital iletişim döneminde daha da derinleşen bir krizdir. Diğer kriz yine buna bağlı olarak ortaya çıkan hakikat krizidir. Manipüle ediliş bireylerin ve kamuoyunun varlığından bahsediyoruz. Giderek yine dijital iletişim döneminde hakikatin önemsizleştiği, yalanın sıradanlaştığı bir evreden bahsediyoruz. Bu evrede aslında bir hakikat kriziyle karşılaşıyoruz. Hakikat krizi, demokrasi krizini, demokrasi krizi de hakikat krizini büyüten iki kriz olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu. 'HER BİRİMİZİN FARKINDALIK İÇERİSİNDE OLMASI GEREKİR' Dijital iletişim endüstrisi ile geleneksel medyanın birbirlerinden ayrılmaması gerektiğini vurgulayan Altun, "Geleneksel medyanın hikayesi, dijital medyanın da hikayesi. Dijital medya birçok yorumcu ve analistin söylediği gibi, geleneksel medyadan tamamıyla bir kopuşu ifade etmiyor. Aksine arada çok ciddi bir süreklilik ve devamlılık var. Bu devamlılığı anlamamız, bugün dijital medya kültürüyle baş etmemiz, dijital medya kültürü içerisinde özgür bireyler olarak var olabilmemiz için hayati bir unsur. Bu nedenle dijital iletişim endüstrisini, geleneksel medya kültürü ve endüstrisinden ayırmaya dönük, kalın çizgilerle ayırmaya dönük çok ciddi gayretler var, bu gayretleri ben sorunlu buluyorum. Bu noktada her birimizin bir farkındalık içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu. 'BURADA ADALETSİZLİK SÖZ KONUSUDUR' Batının iletişim ve medya alanında çeşitli sorunları olduğunu ifade eden Altun, şöyle konuştu: "Sürecin olmazsa olmazı bir diğer unsursa batıcı bağımlılık sistemidir. Batılı sömürge düzeni, batıcı bağımlı sistemi olmadan varlık gösteremez. Yani batıcı bağımlı sistemi; bir batılı sömürge düzenini kuran aktörler, bunu devam eden aktörler, bir de batı dışı dünyada batıcılığı temel siyasal motivasyonu olarak gören ve bu eksende hareket eden, mutlak suretle batı ekseninde gidilmesini tavsiye eden elitlerin varlıklı olduğu bir sistemdir. Bu noktada Türkiye’nin son dönem hikayesi batıcı sömürge düzenine karşı çıkmak, batılı sömürge düzeninin dışına çıkmak, batı dışı toplumları bu anlamda bir farklılığa davet etmek ve diğer taraftan da Türkiye’yi içeride batıcı bağımlı sisteminden özgürleştirmek gayreti. Bunu da dipnot olarak belirtelim. Küresel alandaki adaletsizlik, siyasal ve ekonomik alanda kendisini gösteren adaletsizlik, 19’uncu yüzyılda, 20’nci yüzyılda bugün farklı örneklerini gördüğümüz adaletsizlik elbette iletişim alanında da varlığını gösteriyor. Kültür alanında bunun adına, 'Kültür emperyalizmi' diyoruz. Batının kültürel kodlarının batı dışı toplumlara dayatılma süreci. Benzer bir süreç medya alanında da yaşanmaktadır. Bu nedenle biz bir iletişim emperyalizminden, bir medya emperyalizminden bahsediyoruz. Batılı ülkelerin batı dışı toplumlar bir anlamda sömürdüğü bir başka mekanizmadan bahsediyoruz. Burada bir adaletsizlik söz konusudur. Batı dışı toplumlar, batılı merkezler tarafından üretilen ve batı dışı toplumlar tarafından tüketilen bir iletişim akışından bahsediyoruz. Bu anlamda istisnalar dışında batı dışı toplumların ürettiği, batılı toplumların tükettiği süreçlerden bahsedemeyiz. Buradaki akış hala çok açık ve nettir." 'KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA MEDYAYI ŞEKİLLENDİRMEYE GAYRET EDİYORLAR' Batılı toplumların medyayı toplumu yönlendirme alanında kullandığını anlatan Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İletişim alanında hepimiz dijital iletişim kültürünün bir parçasıyız. Yaşanan dönüşümün merkezinde internetin yaygın olarak kullanılması vardır. İnternet yaygın olarak kullanılmaya başlandıktan sonra bir iletişim alanında büyük devrim hissiyatı baş gösterdi. Her birimiz büyük bir umutla, büyük bir iyimserlikle internetin yeni yapısı dolayısıyla artık iletişim alanındaki batı hegemonyasının kırılabileceğini varsaydık. Çünkü internet merkezsiz bir yapı, öyle varsaydık. İnternet teknolojisi içerisinde haber akışlarında 'eşik bekçileri' denen aktörlerin, editörlerin, filtre sahiplerinin olmadığı bir haber akışı mekanizması. Yine herkesin katılabildiği, çoğulcu bir etkileşim, iletişim ortamının varlığı. Nitekim bütün bunlar internete yönelik olumlu, iyimser bir yaklaşımı ortaya çıkardı. Çok yoğun bir şekilde internet enformasyon akışının olduğu ve hızlı bir şekilde enformasyon enflasyonu doğuran bir iletişim teknolojisi olarak karşımıza çıktı. Çok hızlı bir şekilde bu iyimser noktadan yavaş yavaş biz daha eleştirel bir noktaya doğru evrilmeye başladık. Çünkü hızlı bir şekilde gördük ki bu enformasyon enflasyonu aynı zamanda bir başka sorunu beraberinde getirdi. Bilginin kaynağı, bilginin güvenilirliği sorunu. Bu sorunu nasıl çözeceğiz, her yerde bilgi var. Her yerde enformasyon var. Hangi bilgi güvenilir, hangi bilgi doğru? Bir kriter yoksunluğu karşımıza çıkıyor. Dahası yine süreç içerisinde gördük ki bu enformasyon enflasyonu aynı zamanda dezenformasyon ihtimallerini de artıran, dezenformasyona daha fazla zemin hazırlayan bir dizi gelişmeyi de beraberinde getirdi. Yeni iletişim teknolojileri ile birlikte önce enformasyon savaşlarından bahsetmeye başladık ve hızla enformasyon savaşlarından dezenformasyon savaşlarına doğru yol aldık. Dün nasıl batılı şirketler ve devletler analog medyayı kitleleri yönlendirmek, manipüle etmek, etkilemek için kullanıyorlarsa bugün de yine kendi çıkarları doğrultusunda dijital medyayı şekillendirmeye, kullanmaya gayret ediyorlar." '2O YIL ÖNCESİNDEN ÇOK DAHA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE VAR' Türkiye’nin her geçen gün her alanda güçlenerek yoluna devam ettiğini söyleyen Altun, "Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak. Güçlü devletleri olan milletler medeniyet üretecek, güçlü devletleri olan milletler geleceği şekillendirecek. O nedenle güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir. Elbette bu devlet de bu dijital iletişim alanının regülasyonu ve kendi iletişim teknolojilerimizin inşası çok önemli bir unsurdur. Bugün elhamdülillah 20 yıl öncesinden çok daha güçlü bir Türkiye var ve önümüzde de bu noktada bir Türkiye Yüzyılı var. Bu Türkiye Yüzyılı’nda bizler imkanlarımızın farkında, karşı karşıya kaldığımız tehditlerin bilincinde bireyler olarak ne olursa olsun aktif, umutlu, iddialı bir şekilde yol almalıyız" dedi. 

Sinan Ateş davasında şok gelişme! Haber

Sinan Ateş davasında şok gelişme!

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Doç.Dr. Sinan Ateş cinayetine ilişkin olarak yürütülen soruşturmada önemli bir gelişme yaşandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmada ikinci bir savcı görevlendirirken, dosya milliyetçi kesime yakınlığıyla bilinen Başsavcıvekili Durdu Özer’in koordinatörlüğüne verildi. Soruşturmanın emniyet ayağına ilişkin olarak da önemli bir iddia gündeme geldi. MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alındıktan sonra hızla serbest bırakılan Tolgahan Demirbaş hakkında savcılığın “polis eşliğinde getirilmesi” talimatı verdiği, buna karşın emniyetin Demirbaş’ın “adresinde bulunamadığı” yanıtı verdiği öne sürüldü. Yaşanan kriz sonrası dosya için önceki gün ikinci savcı görevlendirilmesinin ardından, “tetikçillik”le suçlanan firari Eray Özyağcı’yı cinayet sonrası Ankara dışına çıkardığı iddia edilen Demirbaş, bugün adliyeye getirildi. Yeni savcı tarafından ifadesi alınan Demirbaş, adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Demirbaş’ın yanı sıra bir kişinin daha adliyeye getirildiği belirtildi, ancak savcılık kaynakları bu isme ilişkin bilgi vermedi. Eray Özyağcı’nın aranmasına ise devam edildiği kaydediliyor. Tutuklu sayısı 13 oldu Doç.Dr Sinan Ateş’in geçen 30 Aralık Cuma günü Ankara’nın en merkezi yerlerinden Çukurambar’da silahla vurularak öldürülmesine ilişkin olarak yürütülen soruşturma kapsamında, bugüne kadar aralarında tetikçiyi taşıyan motosikleti kullanan Vedat Balkaya ile MHP İl Yönetimi listesinden çıkarılan Ufuk Köktürk’ün de bulunduğu 13 kişi tutuklanmıştı. Tutuklananlar arasında “firari tetikçi Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan bir transporter araçla Ankara’ya getirdikleri” ortaya çıkan iki Özel Harekât polisi de yer almıştı. Tolgahan Demirbaş krizi Soruşturma sürerken, eski Ülkü Ocakları genel merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un kullandığı bir evde gözaltına alındığı, ancak adliyeye getirilmeden savcılık kararıyla serbest bırakıldığı ortaya çıkmıştı. Bu gelişmelerin ardından “firari tetikçi Eray Özyağcı’yı cinayet sonrasında Ankara dışına çıkardığı” öne sürülen Demirbaş konusunda adliye ve emniyet arasında kriz çıktığı öne sürüldü. İddiaya göre savcılık, emniyetten, olay yerinde keşif yaptığı da öne sürülen Demirbaş’ın polis eşliğinde adliyeye getirilmesini talep etti. Ancak emniyet Demirbaş’ın adresinde bulunamadığı yanıtı verdi. Demirbaş’ın ifadesini yeni savcı aldı Bunun üzerine dosyada ikinci bir savcı görevlendirilirken, olayın başından beri soruşturmaya bakan savcı ise izne ayrıldı. Yeni savcının dosyayı devralmasının ardından Demirbaş, bugün polis eşliğinde adliyeye getirildi. Demirbaş’ın ifadesi de yeni savcı tarafından alındı. Dosya için yeni görevlendirilen savcı, “tetikçiyi Ankara dışına çıkardığı” öne sürülen Demirbaş hakkında tutuklama talep etmedi. Savcı, Demirbaş’ı “adli kontrol” talebiyle hâkimliğe sevk etti. Dosya üzerinden talebi değerlendiren nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği de Demirbaş’ı “adli kontrol” kararı vererek serbest bıraktı.

Başkan Tanış doğal gaz ateşinde ilk çayı demledi Haber

Başkan Tanış doğal gaz ateşinde ilk çayı demledi

Seçim döneminde vaat ettiği projeleri tek tek yerine getiren Başkan Tanış, en son Gürpınar için hayal olarak görülen doğal gazı ilçeye kazandırdı. Aksa Van Şirket Müdürü Musayip Akyüz ve belediye meclis üyeleriyle birlikte Akbulut ailesine konuk olan Başkan Tanış, burada doğal gaz ateşinde ilk çayı demledi. Gürpınar'ın tarihi bir anına tanıklık ettiklerini söyleyen Başkan Tanış, “2019 yılında müracaat ettiğimiz, 2022 yılının Eylül ayında altyapı çalışmalarına başladığımız ve en son geçen hafta meşalesini yaktığımız doğal gaz enerjisini bugün evlerimizde kullanmaya başladık. Tabi benim bu konuda bir sözüm vardı. Doğal gazın bağlandığı ilk evde çay demleyeceğimi söylemiştim. İlçemiz adına önemli bir projeyi hayata geçirdik. Bu konuda emeği geçen tüm dostlarımıza, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımıza, milletvekillerimize ve Aksa Doğal Gaz Bölge Müdürü Musayip Bey’e çok teşekkür ederim. İlçemiz için hayal ettiklerimizin gerçekleşmesi için doğal gaz önemli bir adımdır. Gürpınar’ın büyümesi yönünde iki engelimiz vardı. Biri doğal gaz bir diğeri de konut. İnşallah mart ayında konutların temelini atarak ilçemizi büyüteceğiz ve hak ettiği yere getireceğiz” ifadelerini kullandı. Aksa Van Şirket Müdürü Musayip Akyüz ise ilçeye 16 Ocak itibariyle doğal gaz arzını sağladıklarını ifade etti. Altyapı çalışmalarının 2 ay sürdüğünü belirten Akyüz, “Burada Belediye Başkanımız Hayrullah Bey’in emeği ve desteği çok fazla, kendisine çok teşekkür ediyoruz. Misafir geldiğimiz Akbulut ailemizde ilk çayımızı demledik. Bundan sonra tüm Gürpınar halkının, doğal gazın sunduğu ekonomik refah seviyesine ulaşması için elimizden gelen desteği sağlayacağız” dedi. Ev sahibi Murat Akbulut da, doğal gazın Gürpınar için uzun yıllardır eksikliği hissedilen bir proje olduğunu söyledi. İlçede bulunan memurların doğal gaz olmadığı için il merkezinde kaldıklarını belirten Akbulut, “Başta Cumhurbaşkanımız ve Belediye Başkanımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim. Ellerinden gelen bütün fedakârlığı ortaya koyan belediye başkanımız tabiri caizse Gürpınar için bir hayali gerçekleştirdi. İnanıyoruz ki konut projesiyle birlikte ilçemiz ekonomik ve sosyal açıdan kalkınacak ve gelişecektir” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.