Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İşgal

Herkes Duysun - İşgal haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İşgal haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İsrail’in Suriye topraklarında bulunan tampon bölgeyi işgal etmesi gözleri Golan Tepeleri’ne çevirdi Haber

İsrail’in Suriye topraklarında bulunan tampon bölgeyi işgal etmesi gözleri Golan Tepeleri’ne çevirdi

Suriye'de 27 Kasım'da rejim karşıtı silahlı gruplar ile Beşşar Esed güçleri arasında çatışmalar yoğunlaştı. Gruplar, 30 Kasım-7 Aralık tarihlerinde Halep, İdlib, Hama ve Humus gibi en büyük illerde üstünlük kurdu. Başkent Şam'a 7 Aralık'ta girmeye başlayan gruplara halk kitlelerinin de destek vermesiyle Baas rejimi, Şam ve diğer birçok bölgede kontrolü tümüyle kaybederek çöktü. Baas Partisi'nin 61 yıllık iktidarı sona ererken, rejim lideri Esed başkentten kaçtı. Tüm bu gelişmeler olurken İsrail de Suriye toprağı olan Golan Tepeleri'ndeki işgalini genişletti. İsrail ordusu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın talimatı doğrultusunda işgal altındaki Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeye girdi. Netanyahu, Golan Tepeleri'nde yaptığı açıklamada işgalin geçici olduğunu savundu. İsrail ordusu, askerlerinin ve zırhlıların Golan'daki tampon bölgeyi işgaline ilişkin görselleri kamuoyuyla paylaştı. İŞGALE GİDEN SÜREÇ 1967'DE BAŞLADI Stratejik öneme sahip Golan Tepeleri'ndeki İsrail işgali 1967'de başladı. İsrail ordusu, 5 Haziran 1967'de başlayan ve "Altı Gün Savaşı" olarak bilinen muharebe İsrail, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Sina'nın yanı sıra Golan Tepeleri'ni de işgal etti. Mısır ile koordineli başlattıkları ve "Yom Kippur Savaşı" olarak bilenen 1973'teki muharebe Suriye, Golan Tepeleri'ni İsrail işgalinden kurtarmayı denedi ancak başaramadı. Tel Aviv ile Şam arasında da 5 Haziran 1974'te Kuvvetlerin Çekilme Anlaşması imzalandı. İsrail bu anlaşmayla Yom Kippur Savaşı'nda işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyi kabul ederken, 1967'de işgal ettiği Golan Tepeleri'nde kalmaya devam etti. Stratejik önemi nedeniyle bölgeden ayrılmak istemeyen İsrail, 1981'de Golan Tepeleri'ni tek taraflı olarak ilhak ettiğini açıkladı, ancak ABD hariç uluslararası toplum bu kararı bugüne kadar tanımadı. Golan Tepeleri'ndeki sorunun çözülmesi için birçok girişimde bulunuldu ancak bunların tamamı başarısız oldu. Onlardan biri de 2000'de ABD'nin arabuluculuğunda yapılmıştı. Golan Tepeleri'nin Suriye'ye iadesi hedefiyle, ABD'nin ara buluculuğunda başlatılan müzakereler başarısızlıkla neticelendi. Görüşmelerin başarısız olmasının nedeni ise İsrail'in, Celile Gölü yanında yer alan ve kilit öneme sahip su kaynağı olan bir toprak parçasını Suriye'ye bırakmaya razı olmamasıydı. Suriye ve İsrail, kapsamlı bir barış anlaşması sağlanması amacıyla 2008'de Türkiye'nin ara buluculuğunda yeniden dolaylı görüşmelere başladı. İsrail'in Gazze'ye saldırmasının ve dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın yolsuzluk davası nedeniyle istifa etmesinin ardından görüşmeler sonlandırıldı. Netanyahu, 2016'da Bakanlar Kurulunu Golan Tepeleri'nde toplayarak dünyaya burayı "İsrail toprağı" olarak tanıma çağrısında bulundu ancak uluslararası toplum buna olumlu yanıt vermedi, aksine tepki gösterdi. Donald Trump, 45. ABD Başkanı olduktan sonra 25 Mart 2019'da Suriye toprağı Golan Tepeleri üzerindeki "İsrail egemenliğini tanıdıklarını" açıkladı. İSRAİL'İN "GÜVENLİK VE SU" KAYNAĞI: İŞGAL ALTINDAKİ GOLAN TEPELERİ Golan Tepeleri'ni İsrail için önemli kılan etkenlerin başında güvenlik ve su geliyor. Bölge güvenlik açısından göz ardı edilemeyecek kadar jeostratejik bir konumda ve zengin su yataklarına sahip. İsrail toplam su ihtiyacının üçte birini Şeria Nehri ve Golan Tepeleri'ndeki su kaynaklarından temin ediyor. Bölgenin en yüksek noktalarından biri olan ve Şam'a sadece 60 kilometre uzaklıkta bulunan Golan Tepeleri'ni elinde tutan İsrail, bu sayede komşu ülkelere karşı büyük bir stratejik avantaj sağlıyor. Uluslararası hukuka göre Suriye toprağı olan ancak fiilen İsrail'in işgali altında bulunan Golan Tepeleri'nin bu iki ülke dışında Lübnan ve Ürdün'le de sınırı bulunuyor. Yahudilere ait kutsal metinlerde birçok kez Golan bölgesine atıfta bulunulması da bölgeyi çoğu dindar Yahudi'nin gözünde kutsallaştırıyor. Bu tür nedenlerle İsrail iç siyasetinde de önemli bir yer tutan Golan Tepeleri, İsrail tarafından "ülkelerinin vazgeçilmez bir parçası" olarak görülüyor. SURİYELİ DÜRZİ ARAPLAR VE YAHUDİ YERLEŞİMCİLER YAŞIYOR Golan Tepeleri'nde 30'dan fazla Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Buralarda 20 bin civarında Yahudi yerleşimci yaşıyor. Uluslararası hukuk, buradaki Yahudi yerleşimcilerin varlığını illegal olarak değerlendiriyor. Golan Tepeleri'nde ayrıca 25 bin civarında da Suriyeli Dürzi Arap yaşıyor. İsrail'in 1967'de işgal ve 1981'de ilhak ettiği Golan Tepeleri'nin eteklerindeki köylerde yaşayan Dürzi Araplar, anavatanları olan Suriye’ye bağlanıp karşı yakada kalan akrabalarıyla birleşmek istiyor. İsrail üniversitelerinde eğitim almayı büyük oranda reddeden Golanlı Dürziler, iç savaşın patlak verdiği 2011'e kadar, Golan Tepeleri'nde konuşlu bulunan BM Barış Gücü ve Uluslararası Kızılhaç Örgütü'nün gözetimindeki bölgelerden eğitim amacıyla Suriye'ye gidebiliyorlardı. Şimdi ise bu imkandan da mahrumlar. Golan Tepeleri'nin eteklerindeki Mecdel Şems, Mas'ada, Bukata, Ayn Kanya ve El-Gacar köylerinde yaşayan bu Dürzi Araplar hala evlerinin duvarlarına Suriye bayrakları asıyor. Köylerinin meydanlarına Arap geleneğine uygun anıt ve heykeller diken Golanlı Dürziler, coğrafyanın el değiştirmesine rağmen kültürlerini yaşamaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışıyor. İsrail'in 1981'de uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bölgelerini ilhak ettikten sonra vatandaşlığa geçirmek istediği Golanlı Dürzi Araplar, 1982'de kitlesel bir grevle İsrail'in bu adımına karşı çıkarak vatandaşlığa geçme senaryosunun uygulanmasına izin vermemişti. İsrail vatandaşlığına geçmeyen ancak daimi oturum hakkına sahip olan Golanlılar bugün tıpkı işgal altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinliler gibi "Laissez-passer" belgeleri (vatandaşlığı olmayan toplumlara verilen serbest geçiş belgesi) ile yurt dışına seyahat edebiliyor ve ticaret yapabiliyor.

İsrail ordusu, Gazze’nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi’ni tamamen kuşattı Haber

İsrail ordusu, Gazze’nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi’ni tamamen kuşattı

AA muhabirine konuşan görgü tanıkları, İsrail ordusunun yoğun ateş desteği altında Kemal Advan Hastanesi çevresine ilerlediğini ve hastaneyi dört bir taraftan kuşatma altına aldığını bildirdi. Tanıklar, hastane çevresinden silah ve topçu mermisi seslerinin duyulduğunu aktardı. Sağlık kaynakları, İsrail ordusunun ekim ayının başından bu yana yoğun saldırılar düzenlediği Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi'nde oksijen istasyonunun tamamen durduğunu, hasta ve yaralıların hayatının tehdit altında olduğunu duyurmuştu. Kaynaklar, İsrail dronlarının, hastane çevresine yoğun ateş açtığını, saldırılar nedeniyle istasyonun onarımının mümkün olmadığını ifade etmişti. İsrail ordusunun 3 Aralık’ta "Quadcopter" tipi dronlarla hastanenin avlusunu bombalaması sonucu sağlık personelinden 3 kişi yaralanmıştı. Kemal Advan Hastanesi Müdürü Husam Ebu Safiyye, saldırı üzerine yaptığı yazılı açıklamada, İsrail'in gün içerisinde hastaneyi 5 kez bombaladığını belirtmişti. İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana hastaneleri bombalaması, sağlık ekipleri ve ambulansları hedef almasının yanı sıra uygulanan sıkı kuşatma, sınır kapılarının kapatılması, gerekli sağlık malzemelerinin olmaması ve hastaların tedavi için bölgeden çıkışlarının engellenmesi sonucu Gazze Şeridi'ndeki sağlık şartlarının felaket seviyeye ulaştığı kaydediliyor.

Suriye rejiminin kaybettiği Hama, stratejik önemiyle dikkatleri çekiyor Haber

Suriye rejiminin kaybettiği Hama, stratejik önemiyle dikkatleri çekiyor

Suriye'nin en büyük kentlerinin, nüfus yoğunluğunun, verimli arazilerin, denize ulaşımın ve başkent Şam'ın bulunduğu batı kesimlerinde yer alan Hama, bu hattın ortasında olması nedeniyle Suriye rejimi için hem kuzey-güney hem de ülkenin kalan kesimleriyle bağlantısını sağlayan merkezi bir konumda yer alıyor. Halep'ten gelip Hama'dan geçen M5 karayolu, Humus ve ardından Şam’a ulaşarak ülkenin en büyük illerini birbirine bağlıyor. Hama'nın rejim karşıtı grupların kontrolüne girmesiyle başkent Şam'ın İdlib ve Halep'le bağlantısı da koparken, başkentin aynı zamanda rejim karşıtı grupların ilerleme istikametinde yer alması rejim açısından daha büyük bir tehlike anlamına geliyor. İç savaş boyunca Hama'nın Suriye rejimi açısından bir diğer önemi, merkezi konumu nedeniyle askeri gücünün ağırlık noktasını burada kurmuş olmasıydı. Havalimanları, silah üretim tesisleri, silah depoları gibi önemli bir altyapılar Hama ile Humus arasında konuşlandırılmıştı. Hama'nın bir diğer önemi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in memleketi olan ve ülkenin Akdeniz'e açılan kapısı durumundaki Lazkiye'ye açılan bir kapı olması. Rejim karşıtı grupların Hama'dan Humus'a ilerlemesi durumunda başkent Şam'ın bulunduğu bölgenin Akdeniz'le irtibatı kopabilir. HAMA KATLİAMLARLA TARİHE GEÇTİ Suriye'de 2011 yılında halkın özgürleşme talepleriyle başlayan hareketlerin rejim tarafından şiddetle bastırılmak istenmesi üzerine patlak veren iç savaş sürecinde, halk kitleleri ve daha sonraki aşamada ise silahlı muhalifler Hama'da oldukça etkili bir rol oynadı. Barışçıl gösterilere katılan sivillerden binlercesi rejim güçleri tarafından öldürüldü. Silahlı muhalefetin ortaya çıkmasının ardından, Hama kent merkezi kısmen rejim karşıtı grupların kontrolüne girdiği dönemler olsa da, ağır silahlara sahip rejim ordusu karşısında bu gruplar tümüyle hakimiyet sağlayamadı. Ancak Hama'nın adının katliamla özdeşleştiği asıl olaylar 1982'de cereyan etti. Şubat 1982'de dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed, Müslüman Kardeşler'e karşı geniş çaplı bir askeri operasyon başlatarak bunu en az 30 bin sivil öldürüldüğü bir katliama çevirdi. Rejimin alıkoyduğu en az 17 bin sivilden de haber alınamadı. Katliamda 88 cami, 3 kilise ve çok sayıda tarihi eser de tahrip edildi.

İsrail, işgal altındaki Batı Şeria'da kasım ayında 1396 saldırı gerçekleştirdi Haber

İsrail, işgal altındaki Batı Şeria'da kasım ayında 1396 saldırı gerçekleştirdi

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırı başlattığı 7 Ekim 2023'ten bu yana işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te Filistinlilere yönelik saldırılarda artış yaşanıyor. Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) bağlı Ayrım Duvarı ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyinden yapılan yazılı açıklamada, kasım ayında İsrail askerlerinin 1086, Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin ise 310 saldırı gerçekleştirdiği kaydedildi. Açıklamada, saldırılar kapsamında Filistin köylerine silahlı baskınlar ve sabotajlar gerçekleştirildiği, arazilere buldozerle zarar verildiği, ağaçların kesilip söküldüğü, mülklere el konulduğu, bariyerlerle yolların kapatıldığı belirtildi. El-Halil, Beytüllahim, Ramallah, Nablus ve Eriha kentlerinde toprakları gasbeden İsraillilerin, 8 yeni kaçak yerleşim kurma teşebbüsünde bulunduğu ifade edilen açıklamada, İsraillilerin ayrıca çoğunluğu zeytin olmak üzere 1806 ağacı söktüğü, İsrail güçlerinin de iki askeri emirle Nablus ve Selfit kentlerinde Filistinlilere ait 177 dönüm araziye el koyduğu aktarıldı. Açıklamada, İsrail ordusunun kasım ayında 27 konut, 2 boş ev, 17 tarım tesisinin bulunduğu 63 yapıyı hedef alan 52 yıkım gerçekleştirdiği belirtildi. İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail askerleri ile Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarında 167'si çocuk 803 Filistinli hayatını kaybetti.

İşgalci İsrail ordusu, Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da Filistinlileri zorla göç ettiriyor Haber

İşgalci İsrail ordusu, Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da Filistinlileri zorla göç ettiriyor

Yerel kaynaklar, İsrail ordusunun Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya bölgesine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığını belirtti. İsrail ordusunun gece Beyt Lahiya'da bir dizi hava saldırısı düzenlendiğini ve bölgede yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı okulun çevresini de topçu atışlarıyla hedef aldığı aktarıldı. Bu saldırıların ardından her türlü zorluğa rağmen topraklarından ayrılmak istemeyen Filistinlilerin İsrail askerlerince göçe zorlandığı kaydedildi. Al Jazeera muhabiri Enes El-Şerif'in aktardığına göre, İsrail askerleri insansız hava araçlarıyla yaptıkları anonslarla Beyt Lahiya'daki Filistinlilerden sığındıkları merkezleri terk etmelerini istedi. Şerif, İsrail askerlerinin silah zoruyla Beyt Lahiya'da binlerce kişiyi göçe zorladığını kaydetti. Sosyal medyada yer alan görüntülerde de çoğunluğu kadın ve çocuk yüzlerce Filistinlinin yıkıntılar arasında Beyt Lahiya'dan göç ettiği görülüyor. İsrail askerlerince göçe zorlanan Filistinlilerin yanlarına alabildikleri birkaç parça eşyayla bölgeden ayrıldığı, Beyt Lahiya'dan ise saldırılar nedeniyle siyah dumanların yükseldiği kameraya yansıyor. İsrail ordusunun saldırılar nedeniyle Beyt Lahiya'da oluşan ağır yıkım ise dikkati çekiyor. İSRAİL'İN GAZZE'NİN KUZEYİNDEKİ FİLİSTİNLİLERİ GÖÇE ZORLAMA PLANI İsrail ordusu, 6 Ekim'de başta Cibaliya Mülteci Kampı olmak üzere Gazze'nin kuzeyine yeniden kara saldırısı başlattı. Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve "generallerin planı" olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze'nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, saldırıların başlamasından bir gün sonra sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun, Cibaliya ve Beyt Lahiya'daki Filistinlilere uyarıda bulunarak, boşaltılması istenilen bölgelerin haritasını paylaşmıştı. Filistinlilere Gazze'nin güneyindeki Mevasi bölgesine gitme çağrısı yapan Adraee'nin paylaştığı haritanın, İsrail ordusunda eski Operasyonlar Bölümü Başkanı General Giora Eiland'ın girişimiyle hazırlanıp hükümete sunulan Filistinlilerin zorla göç ettirilmesine ilişkin "generallerin planına" benzerliği dikkati çekmişti. "Generaller Planı" adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılması, gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor. Bu durumda silahlı direnişçilerin "ölüm ya da teslim olma" arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de "düşman unsur olarak muamele edilmesini" içeriyor.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Herkes Duysun En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.