Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İtü

Herkes Duysun - İtü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İtü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

5N1K kuralı ile Bursa Afet Yönetimi Haber

5N1K kuralı ile Bursa Afet Yönetimi

İTÜ Mezunları Derneği Bursa Şubesinin düzenlemiş olduğu “5N1K ile Bursa Afet Yönetimi” basın toplantısında, açılış konuşmaları gerçekleştirildi. Programa, Türk Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da katıldı. Toplantıda konuşan Hasan Tuğcu “Ülkemizin çoğu fat hattı ve bu da depremler hakkında büyük önlemler almamız gerektiğini söyler. Kahramanmaraş merkezli deprem de bu konuyu garantilemiştir. Deprem önlemleri hakkındaki çalışmalarımızı arttırmamız gerekmektedir. Ve Bursa da deprem riski taşıyan illerimiz arasındadır. Bu konuda toplumumuzun bilinçlenmesi gerekmektedir. Bilinçlenmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak alabileceğimiz en büyük önlemlerdendir. Bu noktada kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve yönetime büyük bir pay düşmektedir. Zaman kaybetmeden işe başlamaları gerektiğini bildiriyorum.” dedi. "HAZRETİ NUH’U ÖRNEK ALMAMIZ GEREKİYOR" Afet yönetiminin acil durum yönetiminden daha farklı bir durum olduğunu belirten Türk Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu "Acil durum yönetimi her gün olabilir. Afet yönetimi ise deneme-yanılma yöntemiyle öğrenilmeyen, öğrenilemeyen bir konudur. Ülkemizde dil ve fikir birliği yok. Bütün sorunlar bundan kaynaklanıyor. Profesörler toplanıyor, her dalın uzmanı kendi gözünden bir afet yönetimi yaratıyor. Herkes ortak bir akılda birleşip orta yol bulmuyor. Bu yüzden ülkemizin afet yönetim sistemi ucube şekildedir. Her önüne gelen bir afet yönetimi planı getiriyor. Bunlar tekil projeler ve hiçbir işe yaramıyor. O yüzden her projeye bir master plan yapılmalıdır. Öncesi, sonrası, nasıl yapılacağı belirlenmek, tartışılmak zorundadır. Olayı bütün olarak görmemiz lazım. Master plan yapılmadığı takdirde, olduğunuz yerde sayar, takılırsınız. Biz hep tehlikelerle uğraşıyoruz. Ve bu tehlikeye maruz bırakılma konusunu kimse konuşmuyor. Örneğin fay hattını değiştiremeyiz. Fay hattı varsa vardır. Ama onun yerine değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirmeliyiz ki işe yaralıyım. E tabii bunu da kimse yapmıyor. Tüm tehlikeler tek başına değildir. Deprem olduğumuz zaman yangın da oluyor, yollar da kapanıyor, toprak da kayıyor. O yüzden afet yönetimini tek bir konu üzerinden değil, bir bütün halinde yapmak gerekiyor. Afetten sonra arama kurtarma yapmak, binaları kaldırmak, yardım etmek erzak vermek. Bunlar afet yönetimi değil müdahaledir. İnsanlar bunu çok karıştırıyor. Riski, kontrol edilebilir bir seviyeye indirmeden yeniden yapılanmayı geliştirmek mantıklı değildir. Şu an İstanbul’da 100 bin tane bina yerle bir olacak, kadayıf olacak. Bu sayıyı biliyoruz, ama bu konu hakkında bir şey yapmıyoruz. O 100 bin binayı arayıp kurtaracak eleman ülkemizde yok. Ne yaparız da insanlar binaların altında kalmaz? Doğru soru budur. Birleşmiş milletler Afrika’da bile risk yönetimi, afet yönetimi birimleri kurmuş. Hazreti Nuh, sel olacağını daha yağmur yağmadan önce biliyordu. Ve daha sel olmadan gemisini yapmaya başladı. Bu hikaye bizim örnek almamız gereken bir olaydır. Aynı şekilde depremler olmadan önce tedbirlerimizi olmamız gerekiyor.” ifadelerine yer verdi.

Kentlerin havasını katleden tehlike: Trafik Haber

Kentlerin havasını katleden tehlike: Trafik

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kuzu, "Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftası" kapsamında yaptığı açıklamada, hava kirliliğinin; insan kaynaklı emisyonlar ile kentlerdeki sanayi, evsel ısınma ve trafikten kaynaklandığını söyledi. Çöl kaynaklı toz taşınımı, deniz yüzeyinden saçılan aerosoller, bitki örtüsünün saldığı bazı gazların atmosferde verdiği tepkimeyle oluşan ince parçacıkların doğal kaynaklı emisyonlar olduğunu belirten Kuzu, "Bunlar için ortak olan enerji ihtiyacıdır. Enerji ihtiyacı ise çoğunlukla çeşitli fosil yakıtların yakılması ile elde edilmektedir. Yanma işlemi neticesinde ürün olarak ısı enerjisi açığa çıkarken yan ürün olarak da hava kirliliğini oluşturan çeşitli gaz ve parçacıklar açığa çıkmaktadır." diye konuştu. "HAVA KİRLİLİĞİ SAĞLIK GİDERLERİNİ ARTTIRMAKTADIR" Havadaki kirleticilerin doğrudan insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisinin olduğunu, bir kişinin günde ortalama 15 metreküp hava soluduğunu belirten Kuzu, "Dolayısıyla kirleticilerin solunum yolu ile maruziyeti söz konusudur. En fazla etkileri de solunum sistemi üzerinde gerçekleşmektedir." dedi. Kuzu, hava kirliliğinin ekonomik etkilerinin de söz konusu olduğunun altını çizerek, "Kişilerin sağlıklarının bozulması neticesinde sağlık giderlerinde artış olmaktadır. Bunun yanında iş gücü kaybı da oluşabilmektedir. Hava kirliliği malzemelerde de çeşitli deformasyon ve korozyon gibi etkiler gösterebilmektedir. Bu sebeple malzemelerin kullanım ömürlerinde kısalmalar meydana gelmektedir. İlave olarak hava kirliliğinin bitki örtüsü üzerine de etkisi vardır." şeklinde konuştu. "PARTİKÜL MADDE KİRLETİCİSİ (PM10) BEŞİKTAŞ'TA NİSAN 2020'DE 15 MİKROGRAM ÖLÇÜLMÜŞTÜR" İstanbul'da doğalgaz kullanımından önce ciddi hava kirliliği problemi yaşandığını hatırlatan Kuzu, özellikle kükürt dioksit gibi bazı parametrelerin 1990'lı yılların başında şu anki ortalama değerlerin 10 katından fazla havada bulunduğunu, kademeli olarak evsel kullanımda doğalgaz tüketimine geçilmesiyle şehir merkezlerinde evsel ısınmanın hava kirliliğine katkısının oldukça azaldığını aktardı. Prof. Dr. Kuzu, hava kirliliğinin trafik kaynaklı etkisini görmek için Kovid-19 kapanma dönemiyle kıyaslama yapılabileceğini anlatarak, şunları kaydetti: "Her ne kadar kısa vadeli ölçümlerle uzun vadeli değerlerin kıyaslanması meteorolojik farklılıklar sebebiyle doğru olmasa da bir gösterge olarak değerlendirilebilir. PM10 konsantrasyonları İstanbul Beşiktaş'ta -Nisan 2020 tam kapanma zamanlarında- ortalama olarak metreküpte 15 mikrogram ölçülmüştür. Bu periyotta insan kaynaklı emisyonlar sıfıra yakındır. Ölçülen neredeyse sadece doğal kaynaklı emisyonlardan oluşmaktadır. Aynı istasyonda 2021'den bu yana ölçülen yıllık ortalama PM10 konsantrasyonlarının metreküpte 32 ile 38 mikrogram arasında değiştiği görülmektedir." "KENTLERDE HAVA KİRLİLİĞİNİN ASIL NEDENİ TRAFİKTİR" İstanbul'da trafiğe kayıtlı yaklaşık 5,4 milyon aracın bulunduğunu, yerleşimin çok katlı yapılardan oluştuğu için birim alan başına düşen araç sayısının fazla olduğunu söyleyen Kuzu, "Bunun yanında genellikle insan hareketliliği işe gidiş ve işten çıkış zamanlarında yoğun olmakta. Bundan sebep trafiğin sıkışması ile beraber daha fazla hava kirleticisine maruz kalmaktayız." diye konuştu. Kuzu, Avrupa'da dizel araçlardan kaçınıldığının altını çizerek, "Benzin yanması neticesinde 20-40 nanometre boyutunda parçacıklar oluşurken dizel motorunun emisyonları 60-120 nanometre boyutunda parçacıklar oluşturmaktadır. Bunlar benzinli araçlardan farklı olarak dizel otomobillerde dizel partikül filtresi ile tutulmaya çalışılmaktadır. Dizel yakıtlı araçların kullanımının azaltılması hava kalitesinin korunmasına katkı sağlayacaktır." ifadelerini kullandı. Trafiğin artık hava kirliliğinin nedenlerinin en başlarında yer aldığını dile getiren Kuzu, şöyle devam etti: "Kentlerde hava kirliliğinin asıl nedeni trafiktir. Araç çokluğunun yanında trafik sıkışıklığı havayı oldukça kirletiyor. Çünkü bu durumda olması gerekenden daha fazla yakıt tüketiyor. Bu da karşımıza hava kirliliği ve ekonomik kayıp olarak çıkıyor. Dikey yapılaşma ile binaların arasında kalan trafiği yoğun caddelerde oluşan emisyonların dağılması kolay olmuyor. Bu durumda cadde üzerinde bulunan kişiler bu kirleticilere daha fazla maruz kalıyor. Yani günümüz için şehir merkezlerinde asıl insan kaynaklı hava kirliliğinin sebebi trafik emisyonlarıdır. Hava kirliliğinin azaltılması için toplu taşıma gibi alternatifler ile kişi başına düşen hava kirletici emisyonların daha az olması sağlanabilir. Bunun yanında yakın mesafe seyahatlerde elektrikli bisiklet, skuter gibi mikromobilite olarak adlandırılan çözümlerin kullanılması da hava kirliliği azalmasına önemli katkı sağlayacaktır." Kuzu, raylı sistem ve elektrikli araçlardan egzoz emisyonları gerçekleşmediğini, bu sebeple hava kirliliğinin şehir içinde azalabileceğini ifade etti. "ELEKTRİKLİ ARAÇLARIN İLERLEYEN ZAMANLARDA SAYISININ ARTMASI BEKLENMEKTEDİR" Taşıtlardan kaynaklanan hava kirleticilerinin ilk bakışta egzoz emisyon olarak insanın aklına geldiğini vurgulayan Kuzu, fakat egzozun yanında fren balataları ile araç lastiklerinin yolla sürtünüp aşınmasıyla hem lastikten hem de yoldan parçacıkların havaya karıştığını aktardı. Prof. Dr. Kuzu, şunları kaydetti: "Ayrıca yakıt dolumu esnasında benzin istasyonlarında çeşitli uçucu organik bileşikler kaçak emisyon olarak havaya karışmaktadır. Elektrikli araçların ilerleyen zamanlarda sayısının artması beklenmektedir. Bu sebeple yoğun nüfus bulunan kent merkezlerinde egzoz kaynaklı hava kirletici emisyonlar azalacaktır fakat diğer bahsettiğimiz parçalardan kaynaklanan emisyonlar atmosfere salınmaya devam edecektir."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.