Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kültür

Herkes Duysun - Kültür haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kültür haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı Mendoni ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Haber

Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı Mendoni ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, "Romeo ve Juliet" oyununu, Yunanistan'ın başkenti Atina'da birlikte izledi. Mendoni ve daveti üzerine Atina'ya gelen Ersoy, ikili görüşme gerçekleştirdi. Akropolis Müzesi'ni ziyaret eden iki bakan, burada ülkeler arasındaki kültürel işbirliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ersoy, Türk ve Yunan kültürlerinin çok fazla ortak unsura sahip olduğuna dikkati çekerek, "Her ziyaretimizde bu ortak kültür farkındalığı daha fazla oluşuyor. İki lider (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis) arasında son zamanlarda yapılan görüşmeler neticesinde, Türk-Yunan ilişkilerinin pozitif gündemle daha fazla ön plana çıkma kararı, ilişkilerdeki bu olumlu havayı da hızlıca tetikledi." diye konuştu. Turizm alanında işbirliği adına atılan adımların da her iki ülke halklarının birbirilerini ziyaretlerine ivme kazandırdığını ifade eden Ersoy, "Bugün yaptığımız ikili görüşmelerde de iki ülke arasındaki kültürel etkinlikleri daha da artırmaya karar verdik. Bununla ilgili adımları da çok kısa sürede atacağız." dedi. Mendoni ise, Miçotakis ve Erdoğan'ın Ankara’daki görüşmelerinin akabinde Ersoy'un Atina'yı ziyaret etmiş olmasının, iki lider arasında yaratılan olumlu havanın devamını teşkil ettiğini dile getirdi. İki bakan, akşam saatlerinde Megaro Musiki Kültür ve Sanat Merkezi'nde, Türk ve Yunan sanatçıların işbirliği ile sahnelenen Romeo ve Juliet oyununu izledi. İzleyiciler arasında Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı, Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Çağatay Erciyes, Atina-Pire Başkonsolosu Mustafa Somuncu, Türk ve Yunan vatandaşlar vardı. Türkçe, İngilizce ve Yunanca olmak üzere 3 dilde sergilenen oyun, 19 Mayıs'a kadar Megaro Musiki'de sanatseverlerle buluşacak. ROMEO İLE JULİET William Shakespeare'in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet"in prömiyeri 26 Nisan'da Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) gerçekleştirilmişti. Lefteris Giovanidis'in rejisiyle sahneye konulan eser, Türkiye'den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan'dan Megaro Musiki Kültür ve Sanat Merkezi ile ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle sanatseverlerle buluşmuştu. Yunanistan ve Türkiye'den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında bir köprü kurmayı hedefleyerek yola çıkmıştı. Proje, Shakespeare'in şiirsel yapıtını bugüne uyarlarken, diğer taraftan da Balkan şehrinde yaşayan iki aile üzerinden yeniden ele alıyor. Farklı kültür ve dinlere mensup insanlar, suç, günlük hayatın bir parçası haline gelen şiddet ve çılgınlıkların arka planında Türk Romeo ile Yunan Juliet'in aşk hikayesi filizleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:  Batının ikiyüzlü politikalarını ibretle takip ediyoruz Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batının ikiyüzlü politikalarını ibretle takip ediyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Demokratlar Birliği Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı katılımcılarına hitap etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar: "BİZLER, ÇALIŞMALARININ MERKEZİNE İSTİŞAREYİ YERLEŞTİRMİŞ BİR HAREKETİZ" Dört gün boyunca siyaset, bürokrasi, sivil toplum ve akademi dünyasından kıymetli isimlerle bir araya geleceksiniz. Böylece ülkemizin farklı alanlarda ulaştığı seviyeyi en yetkili isimlerden bizzat dinleme fırsatı bulacaksınız. Geleceğe dair yol haritalarının şekillendirilmesi noktasında da çalıştayınız önemli roller üstlenecektir. Kendi bünyenizde yapacağınız istişarelerin de sizlere yeni bir vizyon, ufuk ve bakış açısı kazandıracağına inanıyorum. Bizler, çalışmalarının merkezine istişareyi yerleştirmiş bir hareketiz. Peygamber efendimizin istişare eden pişman olmaz tavsiyesini bugüne kadar hep kendimize rehber edindik. Uluslararası Demokratlar Birliğimizin bu güzel programını ortak akla verilen önemin bir sembolü olarak görüyoruz. Bu anlamlı çalıştayın bir diğer özelliği, birliğin 20'nci kuruluş yıl dönümünde gerçekleştirilmesidir. "ULUSLARARASI DEMOKRATLAR BİRLİĞİ'NDEN BÜYÜK BEKLENTİLER VAR" Özellikle kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı, ayrımcılık hatta antisemitizmle mücadelede birlik, Avrupa'da daima en öne saflarda yer aldı. Uluslararası Demokratlar Birliği, Avrupa'daki kardeşlerimizin haklarının korunması, Avrupalı Türklerin entegrasyon süreçlerinin kolaylaştırılması, genç kuşakların asimile olmadan içinde yaşadıkları topluma katılımı, siyaset, ekonomi, sivil toplum ve akademide insanlarımızın desteklenmesi gibi çok geniş bir yelpazede gerçekten kıymetli faaliyetler yürüttü, yürütüyor. Avrupa'daki Türk diasporasının karşılaştığı sınama ve tehditler değiştikçe, birliğin faaliyet sahası da genişliyor. Uluslararası Demokratlar Birliği'nin son dönemlerde kendi insanımızla birlikte kardeş topluluklara da el uzatmasını çok kıymetli buluyorum. Hak ve adalet eksenli yürüttüğü çalışmalarla 20 yılda bir marka haline dönüşen birliğimizi canıgönülden tebrik ediyorum. Sizlerin şahsında birliğe maddi manevi destek olan, emek veren, daha iyi yerlere gelmesi için ter döken her bir kardeşime şükranlarımı sunuyorum. Geride bıraktığımız 20 yılda birlik çatısı altında görev almış ama şimdi aramızda bulunmayan kardeşlerimizi de burada rahmetle yad diyorum. Uluslararası Demokratlar Birliği, sene başında yaptığı kongreyle birlikte daha da güçlenmiş, gençleşmiş, dayanışmasını ev motivasyonunu artırmıştır. İç tartışmaları geride bırakan, birliğimiz demokrasi ve hukuktan sapmadan kuruluş misyonunu çok daha başarılı şekilde yerine getirecektir. Sadece bizim değil Avrupalı Türklerin yanı sıra kimliğini ve kültürünü koruma mücadelesi veren 10 milyonlarca kardeşimizin de Uluslararası Demokratlar Birliği'nden büyük beklentileri var. "HAK VERİLMEZ, ALINIR ŞİARIYLA MÜCADELE TEMPOMUZU BİRAZ DAHA ARTIRMALIYIZ" İslam düşmanlığından ırkçılığa, pek çok tehdidin Avrupa'da tırmandığı bir dönemde sizlerin omuzlarınızda gerçekten ağır bir yük bulunuyor. Çalışmak, daha çok çalışmak, daha fazla gayret etmek zorundayız. Hak verilmez, alınır şiarıyla mücadele tempomuzu biraz daha artırmalıyız. Avrupa Türk toplumu olarak saflarımızı sıklaştırmalı, her zamankinden daha dinamik, daha kuşatıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmeliyiz. Her zaman söylüyorum, biz nerede yaşarsak yaşayalım milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Asırlar boyu İslam'ın sancaktarlığını yapmış, tarihi şanlı zaferlerle dolu bir milletin evlatlarına zayıflık yakışmaz, geride olmak asla ve asla yakışmaz. Şu an burada bizimle olan her bir kardeşimin de bu yüksek özgüvenle ve sorumluluk bilinciyle hareket ettiğine ve edeceğine inanıyorum. Sizlerden yaşadığınız ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel hayatına daha fazla iştirak etmenizi, daha fazla katkı sunmanızı bekliyorum. "VATANDAŞLARIMIZ UZUN YILLAR HAKLARINI KULLANMA NOKTASINDA SIKINTI ÇEKTİLER" Bugün yaklaşık 7 milyon insanımız Avrupa'da yaşıyor. Avrupalı Türklerin neredeyse yarısı Almanya'da ikamet ediyor. Vatandaşlarımız uzun yıllar haklarını kullanma noktasında sıkıntı çektiler. Opsiyon modeli sebebiyle hakkaniyetli olmayan bir tercihe zorlandılar. Alman makamlarıyla olan görülmelerimizde sizden gelen taleplere göre biz de bu konuda yaşanan sıkıntıları pek çok kez gündeme taşıdık. Almanya'nın uzun yıllar direndikten sonra çifte vatandaşlığı kolaylaştıran düzenlemeleri kabul etmesini şu anda olumlu karşılıyoruz. Bu imkandan yararlanmanız, hak ve eşitlik mücadelenizde sizlere kuşkusuz fayda sağlayacaktır. Bu konudaki müspet yaklaşımımızı geçen hafta Külliye'de misafir ettiğimiz Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier'e de ifade ettim. Solingen faciasından 31 yıl sonra 25 Mart'ta yine aynı yerde ikisi çocuk 4 kardeşimize yönelik düzenlenen ırkçı saldırıyı gündeme getirdim. Bu saldırının hiçbir karanlık nokta bırakılmadan tamamen aydınlatılması ve sorumluların da mutlaka cezalandırılması gerektiğini kendisine söyledim. "BU MENFUR HADİSELER KARŞISINDA SESSİZ KALAMAYIZ" Yurt dışında yaşayan onlarca vatandaşını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu menfur hadiseler karşısında sessiz kalamayız. Vatandaşlarımızla birlikte soydaşlarımızın haklarını da korumak, devletimizin asli görevlerindendir. Büyükelçiliklerimizin ve konsolosluklarımızın kapıları sizlere daima açıktır. İnşallah ilgili kurumlarımız vasıtasıyla bu davanın takipçisi olacağız. Tabii burada şu hususu da açık ve net söylemek durumundayım. Nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa'da bir ayrım söz konusu. Bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade mağdurun kimliği daha fazla ön plana çıkıyor, daha çok belirleyici oluyor. Antisemitizme karşı gösterilen hassasiyet ne yazık ki İslam düşmanlığı ve ırkçılık kaynaklı saldırılardan esirgenmektedir. Hatta bu suçlar, güvenlik birimlerinin karıştığı NSU cinayetlerinde olduğu gibi dönerci cinayeti denilerek önemsiz hale getirilmeye çalışılıyor. "BATI DEMOKRASİLERİ ADINA TAM BİR FACİADIR, UTANÇTIR" Müslümanlara ve göçmenlere yönelik düzenlenen ırkçı saldırıların çoğunun daha soruşturma aşamasında örtbas edildiğini hepimiz biliyoruz. Kur'an-ı Kerim'i hedef alan terör eylemleri, fikir özgürlüğü parantezine alınarak görmezden geliniyor. Bu tarz çifte standart örneklerinin sayısını çoğaltmak mümkündür. Avrupa'daki gelişmeleri takip eden herkesin kabul edeceği gerçek şudur. Bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen Neonazi terörü, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Aşırı sağcı akımların, kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır. Meselenin daha vahim tarafı Türk ve Türkiye karşıtlığının son yıllarda bazı siyasetçiler ve medya eliyle körüklenmesi, teşvik edilmesi vatandaşlarımızın hedef tahtasına konulmasıdır. İçeride köşeye sıkışan hangi siyasetçi varsa, aklına önce bize ve Türkiye'ye ve bize saldırmak geliyor. Seçimde başarısız olan, kabahati kendinde aramak yerine bize ve ülkemize saldırarak temize çıkmaya çalışıyor. Bunu da açıktan değil, demokrasi, hak ve özgürlük kavramlarının arkasına saklanarak yapıyorlar. "FİLİSTİN DAVASINA VERDİĞİMİZ GÜÇLÜ DESTEĞİ HER ZEMİNDE AÇIKÇA İFADE ETTİK" Şahsımızı ve bizim üzerimizden ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değildir. Bu kampanyaların tek bir hedefi vardır. O da bizi ve Türkiye'yi susturmaktır. Çünkü Türkiye, sadece İslam ve yabancı karşıtlığı meselesinde değil, 7 aydır devam eden Gazze krizinde de dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir. Yaklaşık 50 bin tonla Gazze'ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail'in Gazzeli kardeşlerimize uyguladığı soykırımı daima gündemde tuttuk. Filistin davasına verdiğimiz güçlü desteği her zeminde açıkça ifade ettik. Küresel Siyonist lobinin tüm baskılarına rağmen bu tavrımızı koruyoruz. Kimliğine ve inancına bakmadan zalime zalim, mazluma mazlum demeye devam ediyoruz. "35 BİN FİLİSTİNLİNİN ÖLÜMÜNÜ SADECE SEYRETTİLER" Yıllardır bize demokrasi ve özgürlük dersi veren batılı yöneticilerin Gazze katliamlarında takındığı ikiyüzlü politikaları ise ibretle takip ediyoruz. Gösteri hakkı kutsal diyenlerin 7 Ekim'den sonra ilk icraatı kendi sokaklarında Filistin'e destek gösterilerini yasaklamak oldu. Sağa sola insan hakları karnesi düzenleyenler 15 bini çocuk toplam 35 bin Filistinlinin ölümünü sadece seyrettiler. Lafa her başladıklarında özgür basından dem vuranlar İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 140'tan fazla gazeteci hakkında tekbir cümle kurmadılar. Bugüne kadar İsrail güçleri hastaneleri bombaladı. Camileri, kiliseleri enkaz yığınına çevirdi. İnsanların sığındığı mülteci kamplarını vurdu. Okulları, üniversiteleri, gıda sırası bekleyen sivilleri hedef aldı. Toplu mezarların şahidi olduğu toplu katliamlar işledi. Ama tüm bu vahşet sahneleri yaşanırken bir avuç vicdan sahibi devlet adamı dışında hiçbir batılı lider tepki göstermedi, sesini yükseltmedi. İsrail'e artık yeter diyecek bir cesur yürek maalesef çıkmadı. "FİLİSTİN’E DESTEK VERDİKLERİ İÇİN REKTÖRLER, PROFESÖRLER İŞTEN ATILIYOR, LİNÇ EDİLİYOR" Aylarca ateşkes çağrısı yapacak cesareti dahi gösteremediler. Hiçbir şey olmamış, 35 bin masum insan ölmemiş gibi İsrail'in arkasında durmaya, diplomatik ve askeri destek sağlamaya devam ettiler. İnanıyorum ki sizler de takip ediyorsunuz. Bazı prestijli Amerikan üniversitelerinde, aralarında antisiyonist Yahudilerin de olduğu vicdanlı öğrenciler ve akademisyenler katliama tepki gösteriyor. Bu insanlar 'Gazze’de katliam dursun' dedikleri için şiddete, zulme, eziyete, hatta işkenceye maruz kalıyor. Sırf Filistin’e destek verdikleri için rektörler, profesörler işten atılıyor, linç ediliyor. Ancak söz konusu Türkiye olunca başımıza demokrasi havarisi kesilenlerin hiçbirinin bu hadiseler karşısında gıkı dahi çıkmıyor. Ne kadar meşhur demokrasi savunucusu, akademisyen, aydın, gazeteci ve siyasetçi varsa hepsi başını kuma gömmüş, olayların yatışmasını bekliyor. Niçin biliyor musunuz? Çünkü Batı demokrasisinin sınırlarını İsrail’in menfaatleri çizmektedir. İsrail’in çıkarına dokunulan her şey bunların gözünde antidemokratiktir, antisemitiktir. Oysa Müslüman'ı, Hristiyan'ı, Musevi'si ve diğer topluluklarıyla bölgemizdeki halkların güvenliğine en büyük zararı saldırgan ve şımarık tutumuyla mevcut İsrail yönetimi vermektedir. "TÜRKİYE’Yİ DÜŞMANLAŞTIRARAK HİÇBİR YERE VARAMAZSINIZ" Tüm bu gerçeklere rağmen halen bizi ve ülkemizi hedef alanlara şunu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Türkiye’yi düşmanlaştırarak hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız yapın antisemitik lekesi bize yapışmaz. İslam düşmanlığına, yabancı karşıtlığına ve kültürel ırkçılığın her çeşidine nasıl karşıysak antisemitizmi de aynı şekilde reddediyoruz. Coğrafyamızda kargaşa, savaş ve istikrarsızlık görmek istemiyoruz. Müslüman'ı ile, Hristiyan'ı ile, Yahudi'siyle, tüm inançların ecdat döneminde olduğu gibi barış ve huzur içinde yaşadığı bir bölge istiyoruz. Amacımız Gazze’de süratle kalıcı ateşkesin tesisi, akan kanın durması ve ardından da 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüme giden yolun açılmasıdır. Ne söylüyorsak bunun için söylüyor ne yapıyorsak böyle bir barış ikliminin bölgemizde hakim olması için yapıyoruz. Bundan sonra da tüm insanlığın selameti için doğru bildiklerimizi cesaretle dile getireceğiz. "TÜRK DİASPORASININ TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI 5 MİLYAR DOLARA ULAŞTI" Aziz kardeşlerim, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız ülkemize, ekonomi başta olmak üzere pek çok alanda ciddi katkılar sunmaktadır. Türk diasporasının Türkiye ekonomisine katkısı 5 milyar dolara ulaştı. Avrupalı Türkler kendilerine dayatılan kalıpların çok ötesine geçmişlerdir. Avrupa’ya ilk gittiklerinde emek yoğun işlerde çalışarak hayata tutunma mücadelesi veren kardeşlerimiz, önlerine çıkan tüm engellere rağmen bugün 40-50 yıl önce hayal dahi edilemeyecek konumlara geldiler. Sizlerin iş hayatından eğitime, akademiden sivil topluma, siyasetten sanata, farklı alanlarda elde ettiğiniz başarılarla biz gurur duyuyoruz. Yurt dışındaki insanlarımızın kimliklerini koruyarak, sağlıklı entegrasyonunu hedefleyen tüm çabaları destekledik, destekliyoruz. "DİL VE KÜLTÜR UNUTULUNCA DA ASİMİLASYON KAÇINILMAZ HALE GELİYOR" Türk diasporası 25 yaşın altında 2 milyonluk genç nüfusa sahip. Hatta kimi ülkelerde 5. kuşak evlatlarımızı görmeye başladık. Her yeni nesil ile birlikte maalesef anavatanla olan bağ da zayıflamaktadır. Türkçe okuma, anlama ve konuşma konusunda gençlerimiz giderek daha fazla zorluk çekiyor. Dil ve kültür unutulunca da asimilasyon kaçınılmaz hale geliyor. Asimilasyona karşı en büyük silahımız çocuklarımıza ana dillerini, kültürlerini ve medeniyet değerlerini öğretmektir. Avrupalı Türkleri Türkiye’ye bağlayan en sağlam köprü Türkçedir. Devletimizin resmi kurumlarının, yeni kuşakların Türkçemize hakim olmaları ve çift dilli eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla yürüttüğü çalışmaları sizler zaten biliyorsunuz. Ana okulundan başlayarak, üniversite eğitimine kadar her seviyeye uygun programlarla Türkçe öğretimini teşvik ediyoruz. Ayrıca gençlik kampları, gezi programları, diaspora gençlik buluşmaları, staj ve burs programlarıyla kültürel hareketliliği canlı tutuyoruz. "MAYIS SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE VERDİĞİMİZ SÖZLERİN HEPSİNİN ARKASINDAYIZ" Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’deki hayatını kolaylaştırmak adına da pek çok adım attık. Bizden önceki iktidarlar yurt dışındaki kardeşlerimizi sadece ülkenin döviz ihtiyacı olduğunda hatırlardı. Biz ise güçlü Türkiye, güçlü diaspora şiarıyla göreve geldiğimiz ilk günden beri sorunlarınıza çözüm üretmeye, dertlerinize derman olmaya çalışıyoruz. Bugün kabinemizde, partimizde, Meclis'te ve Cumhurbaşkanlığında sizlerin içinden gelen pek çok başarılı arkadaşımız görev alıyor. 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde verdiğimiz sözlerin hepsinin arkasındayız. İnşallah bu sözleri de daha öncekiler gibi aşama aşama hayata geçireceğiz. Bu vesileyle sizlerin şahsında Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde bize, partimize ve Cumhur İttifakı’na destek veren tüm kardeşlerimize yürekten teşekkür ediyorum. 14 Mayıs'ta yüzde 53,72, 28 Mayıs'ta yüzde 56,34'lük rekor katılım oranlarıyla Türk diasporası dünya çapında bir başarıya imza attı. Bu oy oranlarıyla sadece bizim gurur kaynağımız olmakla kalmadınız. Batılı ülkelere de çok anlamlı bir demokrasi mesajı verdiniz. Rabbim hepinizden razı olsun diyorum. "BİRLİĞİNİZE, BERABERLİĞİNİZE VE KARDEŞLİĞİNİZE ÇOK SIKI SAHİP ÇIKMANIZI İSTİYORUM" Türk diasporasının önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin geleceğinde daha güçlü ve belirleyici bir aktör olacağına inanıyorum. Bunun için sizlerden birliğinize, beraberliğinize ve kardeşliğinize çok sıkı sahip çıkmanızı istiyorum. Biliyorsunuz yakında Avrupa Parlamentosu seçimleri olacak. Sizin sesinizin o salonlarda yankılanması çok ama çok önemlidir. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanmayı ihmal etmeyin. Şimdiden sizler ve Avrupa’daki kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Hıdırellez ne zaman kutlanır? Hıdırellez bu yıl hangi tarihte kutlanacak? Haber

Hıdırellez ne zaman kutlanır? Hıdırellez bu yıl hangi tarihte kutlanacak?

Her yıl büyük bir coşku ile kutlanan ve neşeli görüntülere sahne olan Hıdırellez için geri sayım başladı? Peki Hıdırellez hangi tarihte kutlanacak? Türk dünyası ve Balkan yöresinde geçmişten günümüze gelen Hıdırellez geleneği, bahar ayının gelmesi ile birlikte araştırılmaya başlandı. Peki Hıdırellez nedir, ne zaman kutlanır? Hıdırellez tarihi nedir? HIDIRELLEZ HANGİ TARİHTE KUTLANIR? Hıdırellez, baharın müjdesi kapsamında kutlanan, yılda bir kez gelen mevsimlik bir bayramdır. Hıdırellez, Hızır ve İlyas adlarının birleşiminden ortaya çıkıp, yazın başlangıcı sayılan 6 Mayıs (Rumi 23 Nisan) gününe verilen addır. Hıdırellez Bayramı her sene 5-6 Mayıs günlerinde kutlanır.  HIDIRELLEZ UNESCO KÜLTÜREL MİRAS LİSTESİNDE Hıdırellez, 2017 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesine alınmıştır. Baharın gelişi, doğanın canlılığı ile hayatlarına bereket dolmasını dileyen insanlar, 5 Mayıs gecesinden 6 Mayıs sabahına kadar süren Hıdırellez’i çeşitli etkinlikler ile geçirirler. HIDIRELLEZ NASIL KUTLANIR? Hıdırellez kutlamaları genelde yeşil alanlarda, bol miktarda ağaç bulunan bölgelerde, su kenarlarında yapılır. Bunların yanı sıra Hıdırellez kutlamaları için türbe ve yatırların yakınları da tercih edilmektedir. Hıdrellez’de bahar mevsiminin taze bitkilerini, taze kuzu eti ve ciğeri yemek de adettendir. Ayrıca ‘S’ harfi ile başlayan 7 çeşit yemek yahut ürün tüketilmesinin yıl boyunca bereket getireceğine ve yılanlardan koruyacağına inanılır. Öte yandan baharın ilk kuzusunun yenmesinin de sağlık ve şifa getireceğine dair inanç, halk arasında çokça yaygındır. HIDIRELLEZ NEDİR? Hıdırellez Anadolu, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu’da kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak da bilinen Hıdırellez gününün, Hızır (as) ile İlyas’ın (as) yeryüzünde buluştukları gün olduğuna inanılarak halk tarafından kutlanır.

Malatya'da depremden zarar gören kültür varlıkları yenileniyor Haber

Malatya'da depremden zarar gören kültür varlıkları yenileniyor

Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 6 Şubat'taki 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler Malatya'da kültürel varlıklara da zarar verdi. Kent merkezinde bulunan ve zarar gören Atatürk Anı Evi, Etnografya Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve tarihi Malatya evleri olarak bilinen Beşkonaklar'da Temmuz 2023'te Kültür ve Turizm Bakanlığınca onarım çalışması başlatıldı. Söz konusu kültür varlıklarında çalışmalar sürerken restorasyonların yıl içerisinde tamamlanması hedefleniyor. BEŞKONAKLAR'IN PEYZAJ DÜZENLENMESİ DE YAPILIYOR Onarımı süren Beşkonaklar Etnografya Müzesi ve Geleneksel Malatya Evi'nde ilk önce binanın çatı örtüsü yenilenirken, bunun dışında yeni projeye uygun olarak güçlendirme işlemleri gerçekleştirildi. Binanın elektrik, su, doğalgaz gibi projeleri çizilip onaylanırken, konakların yıkılan duvarlarında onarım ile çevresinde peyzaj düzenlemesi işlemleri yürütülüyor. Kente gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgi gösterdiği tarihi bölgenin, restorasyonun tamamlanmasıyla çeşitli sanat ve kültür hizmetleri için tekrar kullanıma açılması planlanıyor. ATATÜRK ANI EVİ Kesme taştan yapılan ve 19'uncu yüzyıl Osmanlı yapısı olan Atatürk Anı Evi ve Etnografya Müzesi'nde ise binanın temel seviyesine kadar yapılan kazının ardından güçlendirme amacıyla beton dökümü gerçekleştirildi. Hasar gören duvarlara enjeksiyon uygulaması yapılan binada depremin hasarları ortadan kaldırılmaya çalışılırken, bodrum katta duvar örülmesi işlemleri devam ediyor. Arkeoloji Müzesi'nde de iç duvarların yenilenmesi işlemi yapılıyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.