Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Müfredat

Herkes Duysun - Müfredat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Müfredat haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yeni eğitim modeli uluslararası standartlarda Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yeni eğitim modeli uluslararası standartlarda

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni müfredat için yapılan tanıtım töreninde konuştu. Erdoğan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin milletin köklü tarihini ve kültürünü merkeze aldığını söyledi. “Modelimiz, uluslararası standartlar gözetilerek günümüz dünyasının ileri bilim ve teknolojiye duyduğu ihtiyacı karşılama amacı taşımaktadır.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni müfredatla birlikte düşünen, araştıran nesiller yetiştirmeyi hedeflediklerini söyledi. Eğitim konusunun günlük siyasi tartışmaların konusu olmaması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evlatlarımıza kazandırdıklarına bakmadan, sadece ön yargılarından dolayı yeni modelimize karşı çıkanların yapıcı davranmasını ümit ediyoruz. Eğitim öğretimde yılların hatta on yılların ihmallerini telafi etmenin çabasındayız. Öğrencilerimizi okumaya, araştırmaya, düşünmeye sevk eden bir eğitim öğretim sistemini yerleştirmeye çalışıyoruz.” şeklinde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle: "Her yıl bütçeden aslan payını eğitime ayırdığımız gibi, bu yıl da geleneği bozmayarak yaklaşık 1 trilyon 620 milyar lirayı eğitime tahsis ettik. Eğitime harcanın her kuruşun Türkiye’nin aydınlık yarınlarına yapılan muazzam bir yatırım olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Şartlı eğitim yardımından, barınma ve bursların artırılmasına, ücretsiz yemek hizmetinden, ücretsiz ders kitapları ve yardımcı kaynaklara kadar çok kapsamlı adımlar attık. Sadece son bir yılda 19 milyon 600 bin öğretim materyalinin baskı ve dağıtımı yapıldı. Yine bu sene 20 milyon 385 bin adet yardımcı kaynak kitabı öğrencilerimize ulaştırdık. "OECD ORTALAMASINI YAKALAMIŞ BULUYORUZ" 2003 yılından bu güne kadar toplam 372 bin 995 adet yeni derslik yapımını tamamlayarak, eğitim camiamızın hizmetine sunduk. Geride bıraktığımız 1 yılda 13 bin 715 yeni dersliği ülkemize kazandırdık. Derslik başına düşen öğrenci sayısını ilköğretimde 23’e, ortaöğretimde ise 22’ye indirdik. Bu oranlarla OECD ortalamasını yakalamış bulunuyoruz. Bu sene atayacağımız 20 bin yeni öğretmenle eğitim ordumuzu daha da güçlendireceğiz. Milli Eğitim Bakanlığımız süreci şeffaf bir şekilde yürütüyor. Sadece atama boyutunda değil, özlük hakları ve mali imkanlar açısından da öğretmenlerimizi destekliyoruz. Söz verdiğimiz üzere öğretmenlerin ek göstergelerini 3600’e çıkardık. Fatih Projesi'yle 619 bin etkilişimli tahtanın kurulumunu yaptık. Üniversiteye girişteki katsayı farklılıklarını giderdik. Meslek okullarına üvey evlat muamelesi uygulamasına son verdik. Mesleki eğitim politika belgesini oluşturduk. ÖĞRETMENLİK AKADEMİSİ MECLİS'E GELİYOR Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi kurulmasıyla ilgili kanunun hazırlıklarını tamamladık. İnşallah yakında Meclisimizde görüşmeleri başlayacak. "AİLE BİZİM İÇİN HAYATİ ÖNEME SAHİP" Bu sene seçimlik dersler havuzunu biraz daha genişlettik. Nezaket ve görgü kuralları, Türk toplumsal yapısında aile gibi dersleri ilave ederek ailelerimizden gelen talebi karşıladık. Aile konusu son günlerde altını çizdiğim üzere bizim için hayati öneme sahiptir. Çok erken yaşlardan itibaren çocuklar, küresel kültürün dayatmalarına maruz kalmaktadır. Bunların en başında da cinsiyetsizleştirme projeleri vardır. Çizgi filmlerden, sinema yapımlarına, dijital oyunlardan, sosyal medyaya kadar pek çok alanda evlatlarımız bu projelerle sık sık karşılaşıyor. Amerika başta olmak üzere birçok batı ülkesinde ailelerin temel endişe kaynağı, çocukları objeleştiren bu sapkın akımlardır. "KENDİNİ YENİLEMEYEN ÜLKELER YARIŞIN DIŞINDA KALMAYA MAHKUM" Değişimi kaçıran, gerisinde kalan değil, değişimi yakalayan bir anlayışla hareket etmek gerekir. Dünya değiştirken, Türkiye nasıl aynı kalmıyorsa bütün unsurlarıyla eğitim sistemimizin de yerinde sayması beklenemez. Her gün yeni bir gelişme oluyor, yeni fikirler, buluşlar, yöntemler ortaya çıkıyor. Yapay zeka ve insansız teknolojiler giderek günlük hayatımızın bir parçası haline geliyor. Teknoloji devrimi karşısında kendini yenilemeyen ülkeler dünyadaki yarışın dışında kalmaya mahkumdur. Eğitimin ömür boyu devam eden, yaşayan, canlı ve dinamik bir süreç olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Burada mühim olan yenilenmekle birlikte köklerden kopmamaktır. Önemli olan, bu ülkenin varlığını borçlu olduğu değerlerle olan bağının her şart altında muhafaza edilmesidir. "EN ÇETİN MÜCADELEYİ BASKICI ANLAYIŞA KARŞI VERDİK" Daha önce eğitimin alt yapısı gibi, temel değerlerinde de sorunlar vardı. Cumhuriyet tarihimizin önemli bir bölümünde bizi yansıtan bir eğitim modelimiz malesef olmadı. Eğitim sistemimiz daha çok ezbere ve ezberciliğe dayanıyordu. Hayata hazırlamak yerine, sınava hazırlamayı önceleyen bir anlayış sisteme damgasını vurdu. Sanata, spora, kültüre, edebiyata hak ettiği değeri vermeyen, soru sormayı yeterince teşvik etmeyen bir eğitim sistemiyle uzun yıllar idare ettik. Yasakçılık ve tek tipleştirme bu dönemin bir başka özelliğiydi. Meslek liselerinin ve imam hatip okullarının katsayı engeliyle önü kesildi. Başörtüsü sadece lisede değil, üniversitede, kamuda bile yasaktı. İktidarlarımız döneminde en çetin mücadeleyi yasakçı ve baskıcı anlayışa karşı verdik. Birileri bu ülkede yasakların kalkmasını istemediler. Adaletsizliklerin giderilmesini istemediler. Göbeğini kaşıyan adam diyerek aşağıladıkları insanların çocuklarını, kendileriyle aynı imkanlara sahip olmasını hiçbir zaman istemediler. "KİMSEYİ ZORLAMA YOK, GÖNÜLLÜLÜK ESAS" İş dünyasından, siyasete, medyadan, akademiye uzanan bir yelpazede bu çevrelerin halen kümelendiğini biliyoruz. Eskisi kadar sesleri çıkmasa da bunlar buldukları her fırsatı kullanıyor. Buna geçtiğimiz günlerde Ankara’da yeniden şahit olduk. Öğrencilerimizin bir sınav öncesinde velileriyle birlikte camiye davet edilmesi, birilerini son derece rahatsız etti. Burada kimseyi zorlama yok. Sadece gönüllülük esasına göre bir davet var. Ama aralarında gazeteci, siyasetçi, sendikacı olan kimi çevreler buna bile tahammül edemiyor. Güya laiklik maskesiyle kendi zihin dünyalarındaki faşizmi gizlemeye çalışıyorlar. Laikliği din ve inanç karşıtlığı gibi anlayan ve bunu herkese dayatan 28 Şubat artıklarına biz bugüne kadar boyun eğmedik, eğmeyiz. "KENDİLERİNİ SORGULAMAYA DAVET EDİYORUZ" Eski Türkiye’nin kötü alışkanlıklarının tekrar nüksettirilmesine müsade etmeyiz ve etmeyeceğiz. Şöyle geriye doğru baktığımızda inanın bazen içimiz kan ağlıyor. Geçmişte yapılan yanlışları düşündüğümüzde bu millete çektirilen acılara üzülüyoruz. Evlatlarımızın yıkılan hayallerine, karartılan geleceklerine üzülüyoruz. İnanç değerleriyle okulları, kariyerleri arasında tercihe zorlanan gençlerimizin yürek burkan hikayelerine üzülüyoruz. İnşallah milletimizin ve yarınlarımız olan evlatlarımızın haklarına, hukuklarına ve özgürlüklerine el uzatılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Herhangi bir kısıtlama olmadan herkes eleştirisini, düşüncesini, kaygılarını özgürce ifade etti. Hiç kimse ben yaptım oldu anlayışıyla hareket etmedi. Tüm bu gerçekler ortadayken aynı zihin dünyasının ürünü olan argümanların tedavüle konulmasını iyi niyetli görmüyoruz. Maarif, bu kavramdan nem kapacak kadar milletle ve milletin kökleriyle bağlarını koparmış olanlara söyleyecek söz bulamıyoruz. Pedagojik değil tamamen ideolojik kaygılarla eğitim hamlemize karşı çıkanları bir an önce kendilerini sorgulamaya davet ediyoruz. "EĞİTİM KONUSUNU SİYASİ TARTIŞMALARDAN UZAK TUTALIM" Eğitim, öğretim konusunu günübirlik siyasi tartışmaların çekişme alanından uzak tutalım, yıpratmayalım istiyoruz. Bunda da samimiyiz. Evlatlarımıza kazandırdıklarına bakmadan, sadece ön yargılarından dolayı yeni modelimize karşı çıkanların yapıcı davranmasını ümit ediyoruz. Eğitim öğretimde yılların hatta on yılların ihmallerini telafi etmenin çabasındayız. Öğrencilerimizi okumaya, araştırmaya, düşünmeye sevk eden bir eğitim öğretim sistemini yerleştirmeye çalışıyoruz. Maarif modeli, milletimizin köklü tarihini, kültürünü merkeze alan bir bakış açısıyla hazırlandı. Modelimiz, uluslararası standartlar gözetilerek günümüz dünyasının ileri bilim ve teknolojiye duyduğu ihtiyacı karşılama amacı taşımaktadır. Yeni müfredatımızla öğrencilerimizin milli, manevi değerler istikametinde okuyan, düşünen, araştıran şahsiyetler olarak yetiştirilmesini hedefliyoruz. Çocuklarımızı demokrasiye, cumhuriyete, bizi millet olarak bir arada tutan temel değerlere sahip çıkan bireyler olarak geleceğe hazırlamayı hedefliyoruz."

Bakan Tekin'den 'mezuniyet baloları' açıklaması: Yükü minimize ettik Haber

Bakan Tekin'den 'mezuniyet baloları' açıklaması: Yükü minimize ettik

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, katıldığı NTV canlı yayınında, eğitim gündemine ilişkin soruları yanıtladı. Müfredat değişikliği konusunda her kesime, birçok kez katkı verme konusunda çağrıda bulunduklarını, o dönemde az sayıda geri dönüş aldıklarını ifade eden Tekin, bunların üzerine nisan ayının sonunda metni kamuoyuyla paylaştıklarını aktardı. Milli Eğitim Bakanı Tekin, yeni müfredat metni hazırlanmadan önce yaptığı çağrılara dönüşün az olduğunu kaydederek, "(Buyurun gelin yapalım) diyorum, hiçbiriniz gelmiyorsunuz sonra hazırlanan metni eleştiriyorsunuz. Kullandıkları üslup 'yok şunlarla hazırladılar' alakası yok, 'Burada bilim adamı yok', yalan söylüyorlar. Türkiye'nin en saygın üniversitelerinden akademisyen arkadaşlarımız var. Şimdi bu eleştirileri yaparken o isimlere yönelik saygısızlıklarını da ortaya koyuyorlar." diye konuştu. Tekin, yeni müfredat taslağı için 67 bin civarında görüş ve öneri geldiğini aktararak, tüm bunların sisteme yüklendiği an ilgililere iletildiğini, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı'nın son incelemesinin ardından kendisinin müfredatı onayladığını anlattı. "67 bin görüşün ne kadarı metne yansıtıldı?" sorusuna Tekin, "67 bin görüş ve önerinin 10 bin 756'sından doğrudan faydalanıldığını söylüyor arkadaşlarımız. Oran olarak da toplam görüşlerin yüzde 16'sı. Ama tekrar söylüyorum, en başından itibaren çok katılımcı ve demokratik bir mantıkla süreci yürütmeye çalıştık. Bu konudaki eleştirilerin tamamını reddediyorum." yanıtını verdi. Bakan Tekin, müfredata ilişkin eleştirileri nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, demokrasi, laiklik ve Cumhuriyet üzerine yapılan eleştirilerin hiçbirisini kabul etmediğini söyledi. Müfredattaki, "Türkiye Yüzyılı" ibaresi nedeniyle AK Parti propagandası yapmakla eleştirildiklerini anımsatan Tekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14-28 Mayıs seçimlerinden önce "Önümüzdeki yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapmak istiyorum" ifadesini kullandığını hatırlattı. Milli Eğitim Bakanı Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Cumhurbaşkanımız seçildi ve ben Cumhurbaşkanımızın atadığı bir Bakanım, Sayın Cumhurbaşkanımızın vatandaşa taahhüt ettiği ve vatandaştan da oy almasını sağlayacak olan bir ideali hayata geçirmek için çaba sarf edeceğim. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Programı'nda yer alan bir kavramdan bahsediyoruz. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız bunu deklare etmiş. Tekrar söylüyorum yani bir siyasi partinin seçim propagandası olmaktan çıktı konumuz artık. Önümüzdeki yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapmak istiyoruz. Bunu nasıl yapabiliriz? Çocuklarımızı dünyadaki muadilleriyle en iyi şekilde rekabet edebilecek, çağın ihtiyaç duyduğu insan profiline en iyi şekilde kendilerinin yetişmesini sağlayabilecek bir program ortaya koyarak bunu yapmaya çalışıyoruz." Tekin, eğitim öğretimin başlamasıyla yeni müfredatta küçük dokunuşlar olabileceğini dile getirerek, "Sahadaki öğretmen arkadaşlarımızın fark ettiği veyahut içinde yaşadığımız konjonktür gereği çok hızlı gelişen bir dünyada yaşıyoruz, bir yenilik ortaya çıkabilir, bir doğal afet, başka tür konular ortaya çıkabilir. Onlar mutlaka müfredatın içerisine yeniden dercedilir." değerlendirmesinde bulundu. MÜFREDATTA OSMANLI DÖNEMİ "Müfredatta, Osmanlı'nın duraklama döneminin 'dönüşüm', çöküş döneminin 'savaşlar sarmalında Osmanlı' olarak yer almasıyla ilgili eleştiriler var. Nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna karşılık Tekin, "Osmanlı kötü, Cumhuriyet iyi" veya "Cumhuriyete karşıyız, Osmanlı'yı seviyoruz." şeklindeki ikilemlere karşı olduğunu vurguladı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, şöyle devam etti: "Programlarımıza yaptığımız şey şu, eski Türk devletlerinden, Türkistan devletlerinden, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e bir devamlılık. Bir kopuş değil. Bu devamlılığın çocuklarımız tarafından içselleştirilmesini istiyoruz. İntegral dışındaki konuların odağında burası var. Çocuklarımız bu kopuşu, sanki Cumhuriyet öncesi dönemi başka bir ülkenin tarihiymiş gibi algılasınlar istemiyorum. Bu devamlılığı algılasınlar ki bu ülkenin, bu devletin, bu milletin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü ve gelecek kuşaklara aynı kararlılıkla sahip çıkılması anlamında eğitim verelim istiyoruz." ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU ÇALIŞMALARI Tekin, Öğretmenlik Meslek Kanunu'na ilişkin soru üzerine de Anayasa Mahkemesinin iptal kararının ardından hem bu karar doğrultusunda düzenleme yapmayı hem de öğretmenlerin, sendikaların ve ilgili akademik camianın beklediği bir meslek kanunu hazırlamayı amaçladıklarını aktardı. Bu konuda da kamuoyuna çağrıda bulunduklarını ve önemli geri dönüşler aldıklarını anlatan Tekin, taslak metnin ortaya çıktığını, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde komisyonlara havale edilmesini beklediklerini belirtti. Yusuf Tekin, bir başka soru üzerine de velilerinden izni almadan öğrencilerini sosyal medyada paylaşan öğretmenlere açılan davalarla ilgili konuştu. Tekin, öğretmenleri bu tür yargılama süreçlerinden kurtarmak için konuyu bir disiplin mekanizmasına dönüştürdüklerini ifade etti. "DÜNYADA ARTIK BU MODELE DOĞRU GEÇİLİYOR" Öğretmen yetiştirme programlarına ilişkin soru üzerine Tekin, geçmiş dönemlerde sürekli farklı mekanizmalarla öğretmen ihtiyacının giderilmeye çalışıldığını anımsattı. 1993'teki 14. Şura'dan itibaren 2021'deki 20. Şura'ya kadar her şurada bir Milli Eğitim Akademisi kurulmasının tartışıldığını hatırlatan Tekin, "Şu anda yaptığımız şey lisans programlarının dışında, Milli Eğitim Bakanlığı kendi ihtiyaç duyduğu öğretmeni, kendi ihtiyaç duyduğu profile göre, okul türü, öğrenci türü açısından, pedagojik açıdan veya bakanlıkla iletişim açısından ihtiyaç duyduğu şekilde yetiştirmek üzere bir akademik yapı oluşturacak." dedi. Milli Eğitim Bakanı Tekin, Kariyer Basamak Sınavlarıyla ilgili soruyu ise "Başından beri söylüyorum, öğretmen arkadaşlarımıza bir test sınavla kariyer unvanı verilmesini ben içime sindiremiyorum ve bunu da doğru bulmadığımı söylemiştim. Ama dediğim gibi bu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tartışılacak, oradan çıkan yasal düzenlemeye saygı duyacağız." diye yanıtladı. HEYBELİADA RUHBAN OKULU Tekin, Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılıp açılmaması konusundaki soru üzerine de şunları kaydetti: "Olayın iki boyutu var, bir tanesi siyasal boyutu. O boyutu da Sayın Cumhurbaşkanımız ve dış politikamızı yöneten Bakanımız birlikte belirlerler. Onların verecekleri kararları biz hayata geçirmiş olacağız. Kişisel olarak ben Heybeliada Ruhban Okulu'nun hem Türkiye'nin sahip olduğu demokratik birikimi yansıtması açısından hem laiklik uygulamasıyla ilgili olarak bakış açımız açısından okulun açık olmasını kişisel olarak bunu arzu ederim. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizden istediği şey, bu konudaki kararımızı verdiğimizde hangi yöntemlerle çalışabiliriz veya nasıl bir usul izleyebiliriz, onun araştırmasını yapmamızı bizden istemişti. Dolayısıyla bu rezervi koyarak ben cümlelerimi söylemek isterim. Nihayetinde açılıp açılmayacağına karar verecek kişi Milli Eğitim Bakanı olarak ben değilim. Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız ve ilgili kurullar bunun kararını verecekler. Biz de hayata geçirmekle mükellefiz." "MEZUNİYET BALOLARINI YASAKLAMADIK" Yusuf Tekin, "Mezuniyet baloları yasaklandı mı?" sorusu üzerine, çocukların ve velilerin üzerindeki yükü minimize edecek adımlar attıklarını dile getirdi. Mezuniyet balolarını yasaklamadıklarını, sadece velilerin şikayetleri üzerine, onlara maddi bir külfet olmadan yapılmasını istediklerini aktaran Tekin, "Bu tür etkinlikler okul idaremizin kontrolünde, okullarımızın uygun salonlarında, okulumuzun yoksa yanındaki ya da Milli Eğitim Bakanlığının ildeki, ilçedeki başka bir alanında bu rahatlıkla organize edilebilir. Bizim yasakladığımız şey bu anlamdaki çocuklarımızın üstüne ilave yükler getirebilecek konular. Sanki her şeyi yasaklamışız gibi algılıyor ama öyle bir şey yok." ifadesini kullandı.

Yeni matematik müfredatında hedef: En merkezi matematiksel becerinin geliştirilmesi Haber

Yeni matematik müfredatında hedef: En merkezi matematiksel becerinin geliştirilmesi

Matematik müfredatı komisyonlarında, sahadan gelen geri bildirimler, ulusal ve uluslararası değerlendirmelerin sonuçları, farklı ülke programlarının yaklaşımları, güncel araştırmaların sonuçları dikkate alınarak yaklaşık 100 uzman görev aldı. Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) kamuoyunun görüşüne sunulan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırlanan yeni matematik müfredatında görev alan eğitim uzmanları ve akademisyenler, yeni programın hazırlanması sürecindeki ihtiyaç analizleri ve integral gibi bazı konuların müfredattan çıkarılıp bazı konuların eklenmesine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Akademisyenler, tüm komisyonlarda olduğu gibi matematik müfredatı için kurulan komisyonlarda matematik eğitimi, rehberlik, program, ölçme ve değerlendirme gibi farklı uzmanlığa sahip akademisyenler ile önemli bir bölümü yüksek lisans veya doktora derecesine sahip çok sayıda deneyimli matematik öğretmeninin yer aldığını anlattı. İlkokul, ortaokul ve ortaöğretim matematik komisyonlarında toplamda 100'e yakın uzmanın görev aldığına işaret eden akademisyenler, matematik programlarını tasarlarken "sahadan yani matematik öğrenme ve öğretme süreçlerinden gelen dönüşler, ulusal ve uluslararası değerlendirmelerin sonuçları, farklı ülke programlarının içerikleri ve yaklaşımları, güncel matematik eğitimi araştırmalarının sonuçları ve Maarif Modeli programlarının yapısı"nı dikkate aldıklarını anlattı. Komisyondaki akademisyenlerden biri, yürüttükleri müfredat çalışmalarını şöyle anlattı: "Öncelikle genel durum değerlendirmeleriyle işe başladık. Bu süreçte, her bir düzeyin öğretim programında tespit edilen eksiklikler, yapılması gereken iyileştirmeler, eklenmesi gereken yeni konular masaya yatırıldı. Farklı ülke programlarının içerik ve yaklaşımları incelendi, daha önceden oluşturulan beceri çerçevesi bağlamında değerlendirildi. Program değişikliğinin omurgasını oluşturacak temel noktalara titizlikle, bazen günlerce veya haftalarca yüz yüze veya online toplantılarda tartışarak karar verildi. İlkokul, ortaokul ve ortaöğretim matematik konuları arasındaki geçişler, aşamalılık ve bağlantılar, bizler için çok önemliydi. Bu nedenle komisyonlarımızın hem yatayda hem dikeyde uyum içinde çalışmasına büyük önem verildi." 5 MATEMATİK ALAN BECERİSİ ODAĞA ALINDI Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde, matematik alan becerilerinin ilkokul, ortaokul ve lise düzeyini kapsayan ve süreç bileşenleriyle modellenebilen beceriler dikkate alınarak belirlendiğine işaret eden bir akademisyen, "Programın benimsediği beceri odaklı, anlam ve ihtiyaç temelli yaklaşımın matematiğin korkulan ve ezberlenen değil sevilen ve keşfe açık bir ders olmasına hizmet etmesi amaçlandı." ifadelerini kullandı. Yeni müfredatta yer verilen "matematiksel muhakeme", "matematiksel problem çözme", "matematiksel temsil", "veri ile çalışma ve veriye dayalı karar verme", "matematiksel araç ve teknoloji ile çalışma" olarak belirlenen 5 matematik alan becerisinin tüm öğrencilere kazandırılmasını hedeflediklerini belirten akademisyenler, bu süreçte ilkokul, ortaokul ve lise matematik komisyonlarının Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin bütüncül yapısı gereğince birlikte çalıştığını aktardı. 12 YILIN MATEMATİK PROGRAMLARI İÇİN YATAY VE DİKEY KOMİSYONLAR KURULDU Komisyon akademisyenleri, her düzeyde "sayılar", "geometri", "istatistik ve olasılık" gibi yatay komisyonların kurulduğunu ve sonrasında da dikey komisyonların oluşturulduğunu aktardı. Komisyonların, her hafta gerçekleştirdikleri çalışmaları, genel grup toplantılarında sunduklarını; bunların sonuçlarını değerlendirmelerle karara bağlandığını aktaran bir akademisyen, "Tüm bu süreçte gerçekleştirilen çevrim içi toplantılara ek olarak, Milli Eğitim Bakanlığının organizasyonunda her birisi bir hafta süren ve tüm komisyonların katıldığı yüz yüze çalıştaylar yapıldı. Bu çalıştaylarda sadece matematik komisyonlarında değil diğer komisyonlarla da fikir alışverişinde bulunma ve gerekli yerlerde disiplinler arası bağlantıları kurma fırsatı yakalandı." ifadelerini kullandı. Tüm içeriklerin alan uzmanı akademisyenler, öğretmenler, program, ölçme ve rehberlik uzmanları ile geliştirildiğine ve defalarca incelendiğine işaret eden bir akademisyen, "Çalışmalar, daha sonra Talim ve Terbiye Kurulu'na sunuldu, kurulun uzmanları ile üç ayrı çalıştay yapıldı. Ortaya çıkan görüş ve öneriler doğrultusunda tüm programlar tekrar gözden geçirildi." değerlendirmesini yaptı. İHTİYAÇ VE BEKLENTİLERE DÖNÜK SADELEŞTİRME YAPILDI Matematik programlarındaki sadeleştirmelerle ilgili soru üzerine akademisyenler, matematikte beceri edinim sürecinin "daha fazla bilgi yerine", "daha iyi ilişkilendirilmiş ve öğrenenin ihtiyaç ve beklentilerine dönük" bir öğretim programıyla mümkün olacağını belirtti. Bir akademisyen, yeni müfredattaki sadeleştirmeye ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: "Matematik öğretim programlarımızın yoğunluğu ve ders saatlerinin yetersizliği sürekli gündeme gelen bir konuydu ve program çalışmalarımıza başladığımızda sahadan aldığımız geri bildirimlerde bu konunun sıklıkla dile getirildiğini tespit ettik. Örneğin, ortaöğretim matematik öğretmenlerimiz, doğal olarak 'Matematik ders saati artırılsın talebinde bulunmakta', benzer talep diğer branş öğretmenlerinden de gelmekteydi. 'Bu durumda öğrencilerimizin haftanın kaç saatini okulda geçirmeleri gerekecek?' sorusu önemliydi. Haftalık ders saatini 60-70 saate çıkarmadan veya öğretim içeriklerinde bir azaltmaya gidilmeden bu soruna çözüm bulmak mümkün değildir. Kaldı ki beceri temelli bir yaklaşımda, konuda derinleşme esas olduğundan bir konuya ayırdığınız süre bilgi odaklı bir programa göre önemli oranda artmaktadır. Bu anlamda, matematik programlarının içeriklerinin sadeleştirilmesi, öğrencilerimiz veya öğretmenlerimiz, 'Derslere daha az zaman ayırsın veya öğrencilerin zorlandığı konular çıkarılsın' gibi basit bir bakış açısıyla değil, beceri temelli yaklaşımın gerekliliği olarak düzenlenmiştir." MATEMATİK MÜFREDATLARI DÜNYADA DA MERAK UYANDIRIYOR Matematiğin tüm eğitim sistemlerinde temel bir ders olduğuna işaret eden akademisyenler, bu dersin program değişikliklerinin Türkiye'de olduğu gibi tüm dünyada da merak uyandırdığını vurguladı. Özellikle Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli matematik programlarının da kamuoyunun dikkatini çektiğine işaret eden bir akademisyen, şu ifadelere yer verdi: "Önceki programlara oranla yeni programlar, net bir şekilde beceri temelli bir yapıda kurgulandı. Programın her türlü beceri gelişimiyle ilgili beklentileri programın sadece giriş metnine sıkıştırılmadı, her bir matematik konu veya kavramı öğretilirken hangi becerinin nasıl gelişeceği planlandı. Matematik alan becerileri ve süreç bileşenleri ilk defa bu programlarda bu şekilde detaylı ele alındığı için eski programlardan oldukça farklı bir dil ve terminoloji ortaya çıktı." KANADA ONTARİO'DA TÜREV VAR İNTEGRAL YOK Akademisyenler, programları hazırlarken onlarca veriyi veya değişkeni dikkate aldıklarını ifade etti.  Önceki müfredata ilişkin yaptıkları analizlerde, "limit-türev-integral" olarak adlandırılan konuların öğrenciler için işlemden öteye geçmeyen kavramlar olarak kaldığını tespit ettiklerini belirten akademisyenler, bunun için programı "beceri geliştirme" odaklı olarak yeniden ele aldıkları bir yaklaşımla geliştirdiklerini ifade etti. Modern matematik öğretimi yaklaşımlarının, analiz yani limit-türev ve integralin, değişimleri inceleme aracı olarak öğretilebilmesi için sayılar, cebir ve fonksiyonlarla ilgili çalışmaların iç içe yürütülmesi gerektiğini gösterdiğini bildiren bir akademisyen, şu ifadeleri kullandı: "Mevcut programda, yalnızca en temel fonksiyonların integral alma kurallarına ve belirli integral ile bu fonksiyonların eğrilerinin altında kalan alanın hesabına yer verilmekteydi. Ortaöğretim düzeyinde türev ile ilişkisi gerçek anlamda kurulamayan integral, belli kurallar çerçevesinde ezbere yapılan bir hesaplamadan öteye geçmemekteydi. Bu sınırlı hesapların da gerçek anlamda herhangi bir uygulamaya hizmet ettiğini söylemek güçtür. Nitekim evrensel anlamda gözlemlenen türev-integral ilişkisini anlamlandırma güçlüğünün önüne geçmek için pek çok ülkenin programında ya integral seçmeli derslerde verilmekte, ya öğretimi üniversiteye bırakılmakta ya da integralden önce basit düzeyde diferansiyel denklemlerin öğretilmesi gibi yaklaşımlar benimsenmektedir." Akademisyenler, dünyadaki bu yaklaşımları örnek verirken, hem ortaöğretim düzeyindeki matematik eğitimi hem de üniversite düzeyindeki mühendislik eğitiminin kalitesiyle bilinen Kanada Ontario eyaletinin 2007'den bu yana uyguladığı matematik öğretimi programında türeve yer verildiği halde integral konusunun hiçbir şekilde yer almadığını bildirdi. "İNTEGRAL ÜNİVERSİTEYE BIRAKILDI" Ortaöğretim düzeyinde öğrencilerin en çok kavram yanılgısı yaşadıkları analiz konularının etkin ve kalıcı bir biçimde öğretilmesini amaçladıklarını kaydeden bir akademisyen, şu ifadeleri kullandı: "Beceri temelli program yaklaşımının bir gerekliliği olarak yeni programımızda, mekanik ve işlemsel bir süreç şeklinde integral konusuna yer vermek yerine buradaki ders saati fonksiyon, limit ve türev kavramlarının daha iyi anlamlandırılmasına ayrılmıştır. Bu anlamda mevcut durumda daha iyi yapılandırılması veya daha fazla ders saati ayrılması mümkün olmayan integral kavramının öğretimi, ihtiyacı olacak öğrenciler için üniversite eğitimine bırakılmaktadır." ÜNİVERSİTEDE GERÇEK SAYI KAVRAYIŞI VE FONKSİYON BİLGİSİ İSTENİYOR Komisyon akademisyenleri, üniversitelerin fen ve mühendislik fakültelerinde her öğrencinin "analiz" derslerini zorunlu aldığına ve bu derslerde tüm analiz konularının gerçek sayı ve gerçek sayılarda tanımlı fonksiyon kavramlarından başlamak üzere anlatıldığına dikkati çekti. Bu dersleri veren öğretim üyelerinin, öğrencilerin türev ve integral kavramını öğrenmiş olarak gelmelerini ön koşul olarak görmediğini belirten bir akademisyen, şu değerlendirmeleri yaptı: "Pek çok öğretim üyesi, sınırlı ve işlemsel bir türev ve integral bilgisi yerine öğrencilerin sağlam bir gerçek sayı kavrayışı ve gerçek sayılarda tanımlı fonksiyon bilgisiyle gelmesini tercih etmektedir. Bu anlamda ortaöğretim programından integral konusunun çıkarılması bu konunun matematik veya mühendislik için öneminin küçümsenmesi olarak değil tam tersine bu konuya verilen önemin bir göstergesi olarak okunmalıdır. Tekrar altını çizmek gerekir ki programımız, her yıl gelişen ilişkili bir içerikle ortaokuldan üniversiteye kadar analiz konu ve kavramlarının anlamlı, kalıcı ve kullanışlı bir gelişimini sağlayacak şekilde titiz, çağın gerekliliklerine uygun ve yenilikçi bir anlayışla kurgulanmıştır." "TÜREVİ FORMÜLLER OLMAKTAN ÇIKARMAYA ÇABALADIK" Limit ve türev konularına "değişimin matematiği" olarak adlandırdıkları temalarda kapsamlı şekilde yer verdiklerine işaret eden bir akademisyen, şu ifadelere yer verdi: "Limiti sadece limit bulma gibi bir işlem bağlamından çıkarmak için limitin fonksiyonların bir nokta civarındaki ve sonsuzdaki davranışını inceleme aracı olarak kullanımına yer verdik. Türev kavramı ve uygulamalarını daha geniş kapsamda ele aldık. Türevin anlamlandırılması için mevcut programlarımızda da yer alan yorumlara ek olarak 'diferansiyel kavramı' ile türevin hem kavramsal hem de işlemsel anlamının desteklenmesini hedefledik. Türev kurallarının ispatlarına yer vererek türevi öğrenciler için ezberlenecek formüller olmaktan çıkarmaya çabaladık. Bazı türev teoremlerine yer vererek hem türevin anlamının öğrenciler tarafından daha iyi yorumlanmasını hem de gerçek yaşam problemlerini türevi kullanarak etkin şekilde çözebilmelerini sağlamaya çalıştık." ORTAÖĞRETİMDE "İSPAT' KAVRAMI SADECE İKİ DEFA GEÇERKEN 165 DEFA YER VERDİK" Komisyonda görev alan eğitim uzmanlarından biri ise "Matematik programlarımız, sadece belli meslek gruplarının ihtiyaçlarına yönelik olarak değil tüm öğrencilerimizin ihtiyaçları olan matematiksel bilgi ve beceriler odağa alınarak hazırlandı." ifadelerini kullandı. Buna örnek olarak matematiksel muhakeme becerisi etrafında bir olayı, durumu çözümleyip yorumlayabilme, varsayımlardan matematiksel önermelere giden bir çıkarım sürecini işe koşabilme, bir fikri, iddiayı, önermeyi doğrulayabilme veya ispatlayabilme süreçlerine programlarda çok büyük bir önem verdiklerini belirten bir eğitim uzmanı, şunları kaydetti: "Somut bir şey söylemek gerekirse önceki ortaöğretim programında 'ispat' kelimesi sadece iki defa geçerken yeni programımızda 165 defa yer verildiğini gördük. Diğer yandan ispatı, mantık ve algoritmik yapılar ile ilişkilendirerek tüm alanlar için artık önemi yadsınamaz olan algoritmik düşünme için matematik programlarında önemli bir değişimi başlattık." "GÜNÜMÜZDE MAKİNE ÖĞRENMESİ VE YAPAY ZEKA ÖNE ÇIKTI" Matematik programlarında öne çıkan diğer değişikliklerle ilgili bir eğitim uzmanı, şu değerlendirmede bulundu: "Bilgi iletişim çağının hızla geliştiği ve makine öğrenmesi, yapay zeka gibi kavramları çocukların bile konuştuğu günümüzde iki alan öne çıkmaktadır. Bunlar bilgisayar bilimleri ve istatistiktir. Bu alanların temelinde matematik olmasına rağmen şimdiye kadar programlarımız bu alanların gelişimini destekleyecek bir matematik eğitimi vizyonu sunmadığı gibi bu alanlardaki gelişimlerden de yeterince yararlanmamıştır. Bizler yeni matematik programıyla hem ilk defa algoritma ve bilişime bir tema olarak yer verdik hem de istatistik ve olasılık konularının ağırlığını artırarak veriyle çalışma becerisinden yapay zeka çalışmalarına kadar uzanan bir alanın beklentisini desteklemeyi hedefledik."

Bakan Tekin'den 'müfredata katkı' çağrısı Haber

Bakan Tekin'den 'müfredata katkı' çağrısı

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Mogan MTAL Uygulama Oteli'nde düzenlenen Eğitim Fakültesi Dekanları İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, akademik, bilimsel bilgi üreten üniversitelerle kamu politikalarını yapanlar ve uygulayıcılar arasında bir kopukluk olduğunu, daha önceki bürokratik görevi ve rektörlük sürecinde tespit ettiği bu kopukluğun giderilmesi gerektiğini söyledi. Tekin, sadece Milli Eğitim Bakanlığı ile değil ilgili tüm üniversitelerle bakanlıklar arasında böyle bir koordinasyon mekanizmasının kurulmasının önemine değindi. MEB'de son 22 yıldır yapılan çalışmalara değinen Tekin, derslik sayısının 2002'ye göre ikiye katlandığını, depreme yönelik çalışmalar da dikkate alındığında mevcut yapı stoğunun 3 katına çıktığını anlattı. Tekin, yeni projelerin akıllı bina konseptine uygun şekilde planlandığını, okulların hemen hemen tamamının geniş bant internet altyapısıyla donatıldığını, sınıflara da akıllı tahtalar kurulduğunu anlattı. Bakanlıkta görev yapan yaklaşık 1 milyon 100 bin öğretmenin 800 bininin atamasının 2003'ten sonra yapıldığına dikkati çeken Tekin, "Tüm bu göstergeler eğitim öğretimindeki temel istatistikler anlamında Türkiye'de dünyada örneği çok az görülecek şekilde bir altyapı devrimi yapıldığını gösteriyor. Derslik başına düşen öğrenci sayıları, öğretmen başına düşen öğrenci sayıları itibarıyla OECD ortalamalarıyla hemen hemen aynı durumdayız." diye konuştu. DEKANLARA, 3 KONU BAŞLIĞINDA SUNUM YAPILACAK Bakan Tekin, eğitim fakültesi dekanlarına bakan yardımcılarının eğitim gündemi konusunda 3 konuda sunum yapacağını belirterek, bunlardan birinin Anayasa Mahkemesi'nin kararının ardından bütün paydaşların görüşleri doğrultusunda revize ettikleri Öğretmenlik Meslek Kanunu'na ilişkin taslak çalışma olduğunu bildirdi. Tekin, taslakla farklı yasal düzenlemelerin tek kanunla bir araya getirilmesini hedeflediklerine işaret etti. "Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda bizim beklentimiz çok üst düzeyde." diyen Tekin, dekanların fikirlerinin yol haritası çizerken önemli ipuçları vereceğini dile getirdi. Dekanlara, yeni müfredat taslağına ilişkin bir bilgilendirmenin de yapılacağını dile getiren Tekin, bu konuda dekanların görüş ve önerilerinin önemini vurguladı. Bakan Tekin, önümüzdeki yıl düzenlemeyi planladıkları Milli Eğitim Şurası'nın taslak konu başlıkları konusunda da dekanları bilgilendireceklerini kaydetti. "'YAPTIRMAYIZ' DİYENLERİN BİZE ULAŞTIRDIĞI HİÇBİR ALTERNATİF ÖNERİ YOK" Bakan Yusuf Tekin, çalıştığı hiçbir kurumda sorunları halının altına süpürmeyi tercih etmediğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz şu konuda kararlıyız. Birikmiş her ne tür problem varsa, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde atılması gereken her ne adım varsa, çağın gereklerine uygun bir biçimde eksik kaldığımız, geri kaldığımız konular her neyse onların hepsini masaya yatırmayı tercih ediyoruz. O yüzden bu toplantının hem gelenekselleşmesini hem de rutin dışında toplantılar haricinde bize katkı verecek arkadaşlar varsa, bizim göremediğimiz bir sorun alanı varsa bizimle de paylaşmanızdan gerçekten mutluluk duyacağız." Bu tür çalışmaları yaparken karşılarında farklı tepkilerin bulunduğunu ifade eden Tekin, "Demokratik kültürü içselleştirmemiş yapıların, aktörlerin, kişilerin bizim önümüze koydukları argümanlar var." dedi. Bunlardan birinin "Yaptırmayız" söylemleri olduğunu aktaran Tekin, "Böyle bir demokratik kültür yok. Bir siyasi yapı, 'Yaptırmayız' diliyle hareket edemez. Sorun alanından şikayet edeceksiniz, sonra da ürettiğiniz çözüme böyle diyeceksiniz. Bu demokratik siyaset açısından doğru değil." diye konuştu. Bu konuda "Evet bu bir problemdir, Çözümü için ürettiğiniz formül eksik, şunu yapmanız lazım" dilini kullanmanın doğru olduğunu belirten Tekin, şunları kaydetti: "Demokratik olgunluk, demokratik siyaset bunu gerektirir. Farklı muhalif gruplardan, anayasal demokrasilerin beklediği şey de budur zaten. Demokratik literatürdeki siyasi parti gruplarının demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez unsuru olarak kabul edilmelerinin sebebi de budur. Biz bu anlamda farklı her türlü öneriye açık olduğumuzu, çözüm önerileriyle ilgili bize sunulacak rapor, analiz, değerlendirme, teklif hepsinin açık olduğumuzu defalarca söyledik. Bugün 'Yaptırmayız, müsaade etmeyiz' diyen kişilerin bize ulaştırdığı hiçbir alternatif öneri yok. Haziran ayından beri söylüyorum; Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili Anayasa Mahkemesinin kararını bekliyoruz, bu konuda sözü olan herkes raporlarını, analizlerini hazırlasın, bize sunsunlar, biz de bunu kamuoyunun beklentilerini karşılayabilecek bir Öğretmenlik Meslek Kanunu'na dönüştürelim." Tekliflerini kamuoyuna açıkladıklarını dile getiren Tekin, "Hiçbir teklifte bulunmayıp sonra da 'Bunu yaptırtmayız, buna müsaade etmeyiz' dili hukuki anlamda bir kaos üretmekten başka bir şey değildir." ifadesini kullandı. Tekin, öğretmen atamaları konusunda norm fazlası, norm ihtiyacı bilinmeden yapılan isteklerin doğru olmadığını dile getirdi. Meslek liselerinde iş başı eğitimlerini sağlıklı bir düzene oturtmaya çalıştıklarını ancak bu konuda da tutarsız eleştiriler aldıklarını ifade eden Tekin, "Tutarlı dille gelirseniz, politika önerisini destekleyecek veyahut da geliştirecek bir öneriyle gelirseniz gayet doğal bunu yaparız." dedi. "İYİ NİYETTEN YOKSUN ELEŞTİRİLERLE İLGİLİ DE YAPACAK BİR ŞEYİMİZ YOK" Eğitimin popülist ve tutarsız dili kaldıracak bir alan olmadığını söyleyen Tekin, "Kamuoyunda bizi zenginleştirecek, bize katkı verecek her türlü öneriye açığız. Ama iyi niyetten yoksun eleştirilerle ilgili de yapacak bir şeyimiz yok." dedi. Müfredat taslağı için bir çalışma grubu oluşturulduğunu bildiren Tekin, sadece son dönemdeki çalışmalara 1000'e yakın akademisyen ve eğitim uzmanının katkı verdiğini belirterek, "Gerçekten iyi niyetle katkı vermek isteyen her türlü öneriye açık olduğumuzu bir kez daha söylemek istiyorum." dedi. Bakan Tekin, eğitim fakültesi dekanlarına şu çağrıda bulundu: "Milli Eğitim Bakanlığı olarak Türkiye'deki üniversitelere, yükseköğretim sistemine ve bu sistemle kamu bürokrasisi, kamu siyasetini uygulayanlar arasında bir köprü kurarak bir örnek teşkil edebiliriz. Ben bu örnekliği oluşturacak ilişkinin kurulmasına açığım, bunu gelin kuralım. Milli Eğitim Bakanlığı, sizin bakanlığınız. Aklınıza gelebilecek her türlü konu, çalıştığınız her türlü konu bizim açımızdan bir politika önermesine dönüşüyorsa bizim açımızdan değerlidir ve uygulanmaya açıktır."

Yeni müfredatta matematik dersleri Haber

Yeni müfredatta matematik dersleri "algoritma-bilişim" ilişkisine odaklanacak

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde, matematik alan becerileri ilkokul, ortaokul ve lise düzeyini kapsayan ve süreç bileşenleri ile modellenebilen beceriler dikkate alınarak belirlendi. Programın benimsediği beceri odaklı, anlam ve ihtiyaç temelli yaklaşımın matematiğin korkulan değil sevilen, ezberlenen değil keşfedilen bir ders olmasına hizmet etmesi amaçlandı. Öğretmenlerin programın yeni yaklaşımını anlamlandırmalarını sağlayacak ve sınıf içi uygulamalarına ışık tutacak her türlü açıklama program metninde yer aldı. 5 ALAN BECERİSİ PLANLANDI Yeni müfredatta yer verilen 5 matematik alan becerisi, "matematiksel muhakeme", "matematiksel problem çözme", "matematiksel temsil", "veri ile çalışma" ve "veriye dayalı karar verme", "matematiksel araç ve teknoloji ile çalışma" olarak planlandı. Matematik dersi öğretim programları hazırlık sürecinde ilkokul, ortaokul ve lise komisyonları Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin bütüncül yapısı gereğince birlikte çalıştı. Öncelikle "sayılar", "geometri" ve "istatistik ve olasılık" konularının ilkokuldan liseye kadar ilişkisel ve tutarlı bir biçimde nasıl yerleştirilmesi gerektiğine odaklanıldı. Sonrasında komisyonlar yatayda çalışarak düzeyin matematik öğrenme hedeflerine ilişkin içerikleri belirledi ve bu içeriklere ilişkin tema düzenlerini oluşturdu. Bu sayede, örneğin ortaokul matematik dersi öğretim programında işlemsel yönüyle öğrencileri zorlayıcı içerikler ortaöğretime taşındı ve bu sayede ortaokul düzeyinde daha kavramsal ilişkilere yer verildi, disiplinler arası ilişkileri destekleyecek içerik ve yaklaşımlar daha çok ön planda tutuldu. İLKOKUL MATEMATİK MÜFREDATI Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli çerçevesinde yeni hazırlanan ilkokul matematik müfredatında, öğrenme hedefleri tahmin, zihinden işlem ve prosedür şeklinde devam eden öğrencinin matematiksel muhakeme gücünü ve düşünme becerilerini öğretme-öğrenme uygulamalarını öne çıkaran bir aşamayla verildi. Daha önceki programlarda ayrı ele alınan 4 işlemden, toplama çıkarma bir arada toplamsal durumu vermek; çarpma ve bölme bir arada çarpımsal durumu vermek için ilişkisel olarak verildi. Mevcut öğretim programında sezgisel karşılaştırma toplama ve çıkarma işleminden sonra verilirken yeni öğretim programında sezgisel karşılaştırma 4 işlemden önce verilerek öğrenenlerin 4 işlem becerileri ile alakalı öğrenme hedefleri arasında köprü kurmaları sağlandı. Ayrıca yeni program çocuklardaki sayı hissi ve sayı kavramının gelişimi dikkate alınarak tasarlandı. Yeni öğretim programının öğrenme hedefleri, ilkokul öğrencilerinin geometrik düşünce düzeylerinin görsel düzeyde olmasından dolayı buna göre yapılandırıldı. Bu kapsamda gelişimsel süreç dikkate alınarak parça-bütün ilişkisi ön plana çıkarıldı ve öğrencilere farklı nesne modelleri ile nesnelerin geometrisinin kavratılması amaçlandı. Öğretme öğrenme süreci daha somut bir yapıda ilerletildi ve öğrencilerin algılayabildikleri geometrik cisimlerden yola çıkılarak şekillerin anlamlandırılması hedeflendi. Veriye dayalı araştırma temasında bilim ve teknolojinin de artmasından dolayı ilkokul 1. sınıftan itibaren istatistiksel araştırma sürecinin tüm adımları kullanıldı. Olasılık konusu da çocukların bilişsel ve duyuşsal özellikleri dikkate alınarak basitten karmaşığa doğru ilkokul 4. sınıftan itibaren verilmeye başlanarak ortaokuldaki olasılık gerektiren içeriklere temel oluşturuldu. Programda, içerik çerçevesinde yapılan sadeleştirmeler kapsamında, ilkokul 1. sınıfta öğrencilerin birinci sınıfta güçlük yaşamaları nedeniyle "kesirler, zaman, sıvı ölçme, standart ölçme araçları ile işlem süreçleri, takvim okuma" konuları 1. sınıftan kaldırılarak ikinci sınıftan itibaren verilmeye başlandı. İlkokul 3. sınıfta Romen rakamları öğrenme hedefi olarak verilmedi, zaman ölçme ile ilgili olarak öğretme-öğrenme uygulamalarına yansıtıldı. Sütun grafiği 5. sınıfa aktarıldı, alan ölçme tamamen ilkokuldan kaldırıldı. 4. sınıftaki ışın doğru parçası düzlem konuları 5. sınıfa aktarıldı. İlkokul 1. sınıflara, şipşak (nokta sayılama) sayma, şekil örüntüleri, kodlama ve algoritma aktiviteleri eklendi. İlkokul 3. sınıflara algoritma eklendi. İlkokul 4. sınıflara, denk kesir ve günlük yaşamda karşılaşılan olasılık durumları eklendi. Tema içerikleri ve öğrenme hedefleri öğrencilerin gelişim düzeyi dikkate alınarak, öncüllük-ardıllık, ön koşul ilişkisi gibi matematik disiplinin gerektirdiği ilkeler göz önünde bulundurularak yapılandırıldı. ORTAOKUL MATEMATİK MÜFREDATI Ortaokul matematik dersi öğretim programı geliştirilirken, parçalanmış kazanım yapısından çıkılarak bütüncül bir içerik yapısına geçildi, başta matematik alan becerileri olmak üzere bütünleşik beceriler, değer, okuryazarlık, eğilim, sosyal-duygusal beceriler odaklı bir program anlayışı benimsendi. Program, eleştirel düşünme, problem çözme ve karar verebilme üst düzey becerilerinin gelişimini de destekleyecek şekilde tasarlandı. Bu bağlamda programda işlemsel yönüyle öğrencileri zorlayıcı içerikler ortaöğretime taşındı, disiplinler arası ilişkileri destekleyecek içerik ve yaklaşımlar ön planda tutuldu. Örneğin, köklü ifadelerle işlemler ortaöğretime taşındı fakat köklü ifadeler bağlamında gerçek sayılar kümesinin anlamlandırılmasına ortaokulda önem verildi. Lisede büyük öneme sahip olan fonksiyon kavramına doğru ve doğrusal oran kavramlarının bir devamı niteliğinde 8. sınıftan itibaren yer verilmeye başlandı. Matematiksel kavramlar ilişkilendirilerek hemen her sınıf düzeyinde araç ve teknolojiden yararlanıldı; veri biliminin ve veri ile çalışma becerisinin gerçek yaşamda, bilim ve teknolojide artan öneminden ötürü, istatistik ve olasılık konularına daha fazla ağırlık verildi. Dijital çağın gereksinimleri doğrultusunda, öğrencilerin algoritmik düşünme becerilerini geliştirmek amacıyla matematiksel içeriklerle ilişkili algoritma konusu da programa eklendi. LİSE MATEMATİK MÜFREDATI Ortaöğretim Matematik Dersi Öğretim Programı, çağın bilimsel gelişmeleri ve beceri temelli program yaklaşımı doğrultusunda yeniden şekillendirildi. Öğrenciler için işlemsel yükü fazla olan, anlamlı öğrenmelere hizmet etmeyen ve programın genel amaçları doğrultusunda ortaöğretim düzeyinde ihtiyaç duyulmayan içerikler gözden geçirildi, bazıları çıkarılarak yerine yenileri eklendi. Bu bağlamda, matematik ve algoritma-bilişim ilişkisi ilk defa bu programda, matematik öğrenme ve öğretme süreçlerine hizmet edecek şekilde kurgulandı. İstatistik konuları "veri ile çalışma ve veriye dayalı karar verme becerisi" bağlamında yeniden ele alındı ve programdaki yeri önemli oranda artırıldı. Sayılar, cebir ve fonksiyonlarla ilgili konular, fonksiyonlar merkeze alınarak yeniden tasarlandı. Disiplinler arası bağlamda fonksiyonların değişimleri inceleme ve problem çözme aracı olma boyutları ön planda tutuldu. Soyut, sembolik ve işlem odaklı bir şekilde ele alınan kümeler ve mantık konuları diğer konulara entegre edilerek yeniden yapılandırıldı. Kümelerle ilgili işlemlerin yanı sıra mantık bağlaçları ve niceleyicilerin matematiksel dil ve sembolizm içindeki yeri ve öneminin fark edilip etkin şekilde kullanımı ile öğrencilerin matematiksel doğrulama ve ispat yapma becerilerinin aşamalı şekilde gelişimini sağlayacak bir program geliştirildi. Geometride araç ve teknoloji kullanımı öne çıkarıldı, muhakeme ve problem çözme temelli dinamik bir geometri öğretimi hedeflendi. Mevcut haliyle bir hesaplama aracından öteye geçmeyen oldukça sınırlı ve işlem odaklı şekilde sunulan integral kavramına yer verilmedi, değişimin matematiğinin temel araçları olarak limit ve türev konuları daha kapsamlı şekilde ele alındı. Türevle ilgili yorum ve çıkarımlara problem çözme odaklı bir yaklaşımla yer verildi. LİMİT VE TÜREV KAPSAMLI YER ALACAK İntegral kavramının programlardaki yeri süregelen revizyon çalışmaları ile önemli oranda daraltılmıştı ve mevcut haliyle anlamlı bir öğrenme gerçekleşmediği ve diğer ortaöğretim derslerinde de integral kavramının kullanılmadığı görüldü. Yeni Ortaöğretim Matematik Programında nicelikler arası değişimleri incelemenin temel araçları olarak limit ve türev kavramları ön plana çıkarıldı. Bu kavramlara beceri odaklı bir yaklaşımla önceki programlardan daha kapsamlı şekilde yer verildi. Lisede, halihazırda oldukça sınırlı ve işlem odaklı şekilde sunulan integral kavramına yer verilmedi, limit ve türev kavramları daha kapsamlı şekilde ele alındı. Yeni programda 4 yıl boyunca değişimlerin incelenmesi odaklı bir yaklaşım ortaya konuldu. Bu yaklaşımın üniversitedeki analiz dersleri için sağlam bir temel oluşturacağı ve sonraki eğitim ve kariyer yaşantılarında ihtiyacı olacak öğrencilerin integrali de tam anlamıyla öğrenebilecekleri öngörüldü.

Yeni müfredat taslağı bugün açıklanacak Haber

Yeni müfredat taslağı bugün açıklanacak

Milli Eğitim Bakanlığı, müfredat çalışmasını tamamladı. Yeni müfredat taslağı, bakanlığın internet sitesi üzerinden bugün kamuoyu ile paylaşılacak ve bir hafta boyunca görüş ve öneriler alınacak.  NTV'nin haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığının paydaşları ya da paydaş olmak isteyen herkese kapılarının açık olduğuna değinen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Herkesle ortak çalışmak istiyoruz. 'Bu ülkenin eğitim öğretim süreçlerine katkı vermek istiyorum' diyen her kim varsa üniversiteler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, eğitim alanında çalışan kuruluşlar, siyasetçiler, bürokratlar ve herkese açık bir çalışmayı kamuoyuyla paylaşmış olacağız. Paylaştıktan sonra biraz önce saydığım kişilerden her kim arzu ediyorsa 'https://gorusoneri.meb.gov.tr/' adresinden girerek görüş ve önerilerini paylaşabilir." diye konuştu.  Bakan Tekin, "İsmini "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" olarak tanımladık. Evrensel modellerden yararlanarak kendi değerlerimizi de sistemin içerisine yerleştirerek özgün bir mdeol üretmeye çaba sarf ettik." dedi.  Yeni müfredatta bilgi, dijital, finansal, görsel, kültür, vatandaşlık, veri, sürdürülebilirlik ve sanat olmak üzere 9 alanda öğrencilere okuryazarlık becerileri kazandırılması hedefleniyor.  Tekin, mevcut müfredatın konu yoğunluğuna dikkati çekti. Müfredatı yetiştirmek için haftalık ders saatlerini artırmak yerine, konularda sadeleştirmeye gittiklerini belirten Bakan Tekin, "Dünyada ne öğretiliyorsa onu öğretelim bunu müfredata koyalım, ön lisans, lisans, lisansüstü eğitimde kazanabileceği bilgilerin bizde yer almasının hiçbir karşılığı yok. Bütün bunları göz önünde bulundurarak müfredatta yüzde 35'lik bir seyreltme içerisine girdik." ifadelerini kullandı.  Bir haftalık askı süresinin sonunda Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı gelen eleştiri, görüş ve önerileri inceleyerek, müfredata son şeklini verecek.  Yeni müfredat 2024-2025 eğitim öğretim yılında her kademenin birinci sınıfında devreye alınacak. Okul öncesi, ilkokul birinci, ortaokul beşinci ve lise dokuzuncu sınıflar yeni müfredatla eğitim görecek. ÖĞRETMENLERE HİZMET İÇİ EĞİTİMLER BAŞLIYOR Öğretmenlerin yeni programı nasıl uygulayacaklarına ilişkin soruya Bakan Tekin, "Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Müdürlüğümüz, ilgili eğitim öğretim daireleri, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımız, programların kesin onay sürecini tamamladığımız andan itibaren başlamak üzere öğretmen arkadaşlarımızın hizmet içi eğitim sürecine tabi tutulmalarına dair bir takvim oluşturuyor. Programlar onaylandığı an, takvim hayata geçecek ve şu andan itibaren eylül ayına kadar öğretmen arkadaşlarımızı bu anlamda yeni programın mantığı, felsefesi ve uygulanmasıyla ilgili olarak çok ciddi bir hizmet içi eğitim sürecini başlatmış olacağız." cevabını verdi. Bakan Tekin, okullarda müfredatın uygulama programlarının hayata geçirilmesi için yeni alanlar ve atölyelerin planlanacağını, yeni okul planlarında da uygulama alanlarını biraz daha ağırlıklı hale getireceklerini belirterek, "İnşallah birkaç yıl içerisinde bu süreç tamamlanır ve çocuklarımız derslerde edindikleri teorik bilgileri uygulayabilecekleri uygulama atölyeleri, uygulama alanlarına da sahip olurlar." dedi.

Yeni müfredat taslağı ne zaman duyurulacak? Bakan Tekin açıkladı Haber

Yeni müfredat taslağı ne zaman duyurulacak? Bakan Tekin açıkladı

Yeni müfredata ilişkin sorularını yanıtlarken, çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı bir kez daha kutlayan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Bakanlığın bayramla ilgili hazırladığı yoğun etkinliklere değindi. Dün tarihi Birinci Meclis'te çocuklarla birlikte yaptıkları temsili iki özel oturumun önemine işaret eden Tekin, ilk olarak 23 Nisan 1920'deki oturumu yeniden canlandıran çocukların heyecanla, atalarına, büyüklerine, devletin kuruluş felsefesine sahip çıktıklarının gösterildiğini, öğleden sonraki "23 Nisan 2071" isimli ikinci oturumda ise yaklaşık 50 yıl sonrasında çocukların hayata bakışının ortaya konduğunu ifade etti. Çocukların gelecek için seçtikleri konu başlıklarının beklentilerini ortaya çıkartması açısından önemine dikkati çeken Tekin, Bakanlık olarak çocukların bu beklentileri veya yönelimlerinin gerisinde kalmamaları gerektiğini vurguladı. "Eğer biz onların arkasında kalırsak müfredatın, eğitimin bir anlamı kalmaz. Biz çocuklarımıza ufuk çizebilmeliyiz, gelecekle ilgili tahayyüllerini geliştirebilmeliyiz." diyen Tekin, bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde müfredatla ilgili çalışmaların bu yönelimi de gösterdiğinin altını çizdi. SİSTEM, BİLGİYE ERİŞMEKTEN ZİYADE BİLGİYİ ANALİZ EDEBİLMEYE EVRİLİYOR "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını taşıyan yeni müfredat çalışmalarının ana odağına ilişkin soru üzerine Bakan Tekin, müfredatların belli takvimler içerisinde revize edilmesinin gerekliliğine işaret etti. Dünyadaki ve ülkedeki gelişmelerin, bilgi edinme kaynakları üzerinde yaşanan kolaylıkların, bütün dünyada müfredatın tüm bu süreçlere uygun biçimde yeniden ele alınmasını gerekli kıldığına vurgu yapan Tekin, "Bunu yapmadığınız takdirde hem dünya skalasında mesafe kat edememiş hem de ülkedeki çocuklarımızın eğitimi konusunda geri kalmış olursunuz" değerlendirmesinde bulundu. Bakan Tekin, müfredat çalışmalarının ana eksenine ilişkin değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı: "Çocuklarımızın ileriye daha güvenle bakabilecekleri, kendilerini daha iyi geliştirebilecekleri ve elde ettikleri bilgileri, hayallerini geliştirecek, hayata geçirebilecekleri bir ortam oluşturabilmek. Buradan hareketle birinci felsefemiz, eğitim sistemimizin felsefesini bilgiye erişmekten ziyade, beceri kazandırarak eriştikleri bilgiyi analiz edebilecek ve bu hayallerinin gelişmesine katkıda bulunacak hale getirmek. Dolayısıyla müfredat çalışmalarının ana ekseni bu. Yani özüne, değerlerine bağlı ama dünyadaki örnekleriyle rekabet edebilen çocuklarımızın kendi hayallerini geliştirebileceklerini istiyoruz. Önümüzdeki yüzyılı, 'Türkiye Yüzyılı' haline dönüştürmek için çocuklardan hayal kurabilmelerini arzu ediyoruz. Müfredatımız dolayısıyla bu iki eksene oturuyor." Bakan Tekin, yeni müfredatın ismini bu sebeplerle "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" olarak tanımladıklarını belirterek, "Evrensel, uluslararası modellerden yararlanarak kendi değerlerimizi de sistemin içerisine yerleştirerek özgün bir model üretmeye çaba sarf ettik" dedi. "MÜFREDAT, SON 1 YILIN DEĞİL 10 YILLIK ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ" Müfredat hazırlık aşamalarının sorulması üzerine Bakan Tekin, bu konudaki çalışmaların başlangıç noktasının uzun yıllar öncesine dayandığını, 2017 müfredat değişikliğinin de bunun bir ilk adımı olduğunu anlattı. "Dolayısıyla 2013'ten itibaren başlayıp, bugün geldiğimiz noktada ulaştığımız metinlere bizi ulaştıran çok kapsamlı bir çalışma takvimi var." diyen Tekin, bu süreçte çok uzun görüş alışverişlerinin ve kamuoyundaki yansımalar üzerinden analizlerin yapıldığını, toplantılar düzenlendiğini aktardı. Geçen yıl yaz aylarında bütün bu birikimi bir veri olarak aldıklarını ve bu verileri sistematik hale getirecek çalışmalar yaptıklarını dile getiren Tekin, yürütülen hazırlıklara ilişkin şu bilgileri verdi: "Sadece bu süreçte nasıl bir müfredat değişikliği olmasına dair 20'nin üzerinde çalıştay düzenlendi. Sonrasında da her bir ders için oluşturulan ekipler yüzlerce toplantı yaparak ilan edeceğimiz müfredatın hazırlıklarını tamamladı. Toplam bu süre içerisinde yani önceki kısmı saymıyorum sadece yaz aylarından itibaren bugüne kadar 1000'den fazla öğretmen ve akademisyen ile toplantılar yaptık, 260 akademisyen 700'ün üzerinde de öğretmen arkadaşımız bu toplantılara sürekli olarak katıldı. Bunun dışında ilave olarak görüşlerine başvurduğumuz akademisyenler ve öğretmenler var. Bunların hepsini düşündüğümüzde 1000'in üzerinde arkadaşımız ortak çalıştı. Aynı şekilde Bakanlık merkez teşkilatındaki bütün birimler bu konuda bir seferberlik ilan etti." Bakan Tekin, çalışmalara emek veren özellikle Temel Eğitim, Ortaöğretim, Mesleki Teknik Eğitim, Din Öğretimi genel müdürlüklerine, hazırlanan programların incelenmesinde yoğun çaba sarf eden Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığına teşekkür etti. "YENİ MÜFREDAT YARIN ASKIYA ÇIKIYOR" Tekin, yeni müfredatı kamuoyu değerlendirmesine açacaklarını belirterek, "İnşallah yarın öğleden sonra kamuoyuyla paylaşmış olacağız." açıklamasında bulundu. Milli Eğitim Bakanlığının paydaşları ya da paydaş olmak isteyen herkese kapılarının açık olduğuna değinen Tekin, şöyle konuştu: "Herkesle ortak çalışmak istiyoruz. 'Bu ülkenin eğitim öğretim süreçlerine katkı vermek istiyorum' diyen her kim varsa üniversiteler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, eğitim alanında çalışan kuruluşlar, siyasetçiler, bürokratlar ve herkese açık bir çalışmayı yarın öğleden sonra itibarıyla kamuoyuyla paylaşmış olacağız. Paylaştıktan sonra biraz önce saydığım kişilerden her kim arzu ediyorsa 'https://gorusoneri.meb.gov.tr/' adresinden girerek görüş ve önerilerini paylaşabilir." Bakan Tekin, müfredatın ne kadar süreyle askıda kalacağına ilişkin soru üzerine, "Planımız bir hafta. Öneri ve görüşler, eğer yoğun bir şekilde gelmeye devam ederse süreyi uzatabiliriz. Ama uzun zamandır tartışıldığı için herkesin bence bu konuda birikimi ve hazırlığı olduğunu varsayıyorum. Bu süre içerisinde bizlerle paylaşırlarsa mutlu oluruz. Eğer yoğun bir şekilde görüş alışverişi devam ederse süreyi de uzatabilecek durumdayız. Planımız şu anda bir haftalık bir askı süresi. Bir haftanın sonunda da modeli Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımız son eleştiri, görüş, öneri ve paylaşımlar doğrultusunda revize edip uygulanmak üzere onaylamış olacağız." diye konuştu. "KATILIMCI BİR YAKLAŞIMI BENİMSEDİK" Bakan Yusuf Tekin, müfredat değişikliğinin 10 yıllık tedrici bir gelişmenin sonucunda nihai bir metin olduğunu belirterek, "Bunu bugün yapılanı, çok kapsamlı bir değişiklik olarak algılamamak lazım. Bu, bir sürecin sonucunda aşamalı olarak gelinen bir nokta. Daha önceki yıllarda yapılan tedrici değişikliklerin her birisi aslında bu süreci besleyen ve tamamlayan unsurlar. Tüm bu değişiklikler, onun üzerine inşa edilen kapsamlı ve son noktanın konulduğu değişiklik olacak" dedi. Müfredat çalışmalarına ilişkin defalarca toplantı yaptıklarını, içerik, felsefe ve inşa sürecinde "katılımcı" bir yaklaşımı benimsediklerini dile getiren Tekin, bu kapsamda geçmişini iyi bilen, bunu içselleştirmiş, dünyanın değerlerine sahip, dünya ile rekabet edebilecek özelliklerin bulunduğuna işaret ederek şöyle konuştu: "Kuşkusuz kamuoyunda bu konuda eleştiriler olacaktır, öneriler olacaktır. Eğitimle ilgili konu, üzerinde insanların çok rahat uzlaşabileceği bir konu değil. Ben, bakan olduğum tarihten itibaren, beni ziyaret eden gruplar içerisinde bile kendi aralarında muhalefet ettikleri, anlaşamadıkları konular oluyor. Hal böyle olunca bizim hazırladığımız metinde de itirazlı olanlar olabilir, eleştiriler olabilir. Bunları çok doğal karşılıyorum. Çünkü eğitim böyle bir alan. Bu da eğitimi aslında zenginleştiriyor. Bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum. Biz bütün bu düşüncelerden özümseyerek bir toplumsal fayda üretmeye çalışıyoruz. Ürettiğimiz toplumsal payda, aslında bütün bu görüşlerin üzerinde ittifak edebilecekleri asgari müşterekler üzerine inşa edilmiş. Öyle baktığımızda ben mutluyum. İnşallah çocuklarımız için hayırlara vesile olur." KADEMELİ UYGULANACAK Bakan Tekin, yeni müfredatın gelecek eğitim öğretim yılından itibaren kademeli şekilde uygulanacağını aktardı. Kapsamlı bir revizyon olan yeni müfredatın eğitim ve öğretim kademelerinin tamamında ve tüm sınıf düzeylerine geçilmesi halinde farklı mağduriyetlerin ortaya çıkmasını istemediklerini ifade eden Tekin, "Hazırladığımız program, her kademenin birinci sınıfında uygulanacak. 4 sınıf düzeyi olan okul öncesi, ilkokul birinci sınıf, ortaokul beşinci sınıf ve lise dokuzuncu sınıflarda önümüzdeki eylül ayından itibaren yeni programımızı uygulamaya başlamış olacağız" açıklamasını yaptı. Kademeli geçişin yapılacağı sınıflarla ilgili Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının bu yıl ders kitabı başvurusu kabul etmediğini bildiren Tekin, "Bu sınıfların kitaplarını doğrudan ilgili genel müdürlükler yazıyor. Yani bu eylül ayından itibaren başlattığımız bir sürecin doğal geldiği nokta" ifadesini kullandı. 9 OKURYAZARLIK TÜRÜ BELİRLENDİ Bakan Tekin, müfredattaki ortak bakış açısının sorulması üzerine, askıya çıkarılacak müfredatın teknik detaylarını lansman toplantısında paylaşacaklarını belirtti. Müfredatta okuryazarlık konusundaki yeniliklerin sorulduğu Bakan Tekin, bütüncül bir bakış acısıyla hazırlanan müfredattaki konuyu şöyle anlattı: "Bilgi okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, finansal okuryazarlık, görsel okuryazarlık, kültür okuryazarlığı, vatandaşlık okuryazarlığı, veri okuryazarlığı, sürdürülebilirlik okuryazarlığı ve sanat okuryazarlığı olmak üzere 9 okuryazarlık türü belirledik. Aslında burada kastettiğimiz şey, bilgiye erişim konusunda çocuklarımız zaten yeterince kaynağa sahipler ama o edindikleri bilgiyi doğru okuma anlamında çocuklarımıza biz beceri kazandırmak istiyoruz. Olayın temel felsefesi burada zaten." "Yeni müfredatla bilgi kazanımı temelinden beceri kazanımı temelli bir sisteme geçiyorsunuz. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?" şeklindeki soru üzerine Bakan Tekin, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından uygulanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) ve Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) gibi sistemler ile müfredatın kıyasladığında ortada ciddi bir problemle karşı karşıya kalındığını anlattı. Birçok konuda ülke bazlı yaptıkları karşılaştırmalarda, müfredatın muadillerinden 2 kata yakın bir düzeyde daha ağır olduğunu gördüklerini dile getiren Tekin, "Bunu doğal karşılıyorum. Çünkü bilgi erişiminin zor olduğu dönemlerde 'şu bilgiye de erişsin çocuklar' denilerek bunlar hep müfredatın içerisine yerleştirilmiş. Fakat zamanla bu ülkeler müfredatlarını revize ederken artık bilgi edinmedeki kolaylıklardan hareketle onları çıkartarak azaltmışlar, seyreltmişler. En son toplantımızda baktığımızda, Japonya ve İngiltere ile de kıyasladık ve bizdeki öğrenme çıktıklarının yüzde 50 fazla olduğunu tespit ettik. Bu, bizi çocuklarımıza edindirmek istediğimiz kazanımları sağlıklı edinememeleri sonucuna eriştiriyor" değerlendirmesinde bulundu. Bakan Tekin, müfredatın yüklü olmasının sonuca ulaşmada zorluklar yarattığını ifade ederek, kamuoyunda da "çocuklar bu konuyu öğrenemediler" gibi eleştirilerle karşılaştıklarını söyledi. DÜNYA ÖLÇEĞİNDE BİR MÜFREDAT Dünyada ne öğretiliyorsa bunun müfredatta bulunduğunu, bunun dışındakilerin ise ilerleyen eğitim süreçleri olan ön lisans, lisans, lisansüstü eğitime aktarılmasının da seyreltme anlamına geldiğini vurgulayan Tekin, bunun çocukların akademik bilgiyi kazanabilme yeteneklerine de uygun olmadığını kaydetti. Aylık rutin öğretmenler odası buluşmalarında, müfredatı yetiştirebilmek için haftalık ders saatlerinin artırılması gerektiği yönünde görüşler aldığını belirten Tekin, "Bunları üst üste koyduğumuz zaman da ortalama 60-70 saat haftalık ders yükü olması gerekiyor. Şimdi bu mümkün olmadığına göre yapılması gereken şey belli. Biz bu anlamda müfredatımızı, programlarımızı ciddi bir seyreltme sürecine de tabi tuttuk. Tekrarlanan bilgilerin çıkartılması, aynı konuları 12 yıllık zorunlu eğitim içerisinde 3-4 defa veya daha fazla tekrarlamanın çok bir anlamı yok. İkincisi çocuklarımızın akademik yetkinliklerinin veya akademik pozisyonlarının üstünde almakta zorlanabilecekleri bilgileri çocuklarımızla paylaşmanın da bir anlamı yok. O da gereksiz bir hale geliyor. Bütün bunları göz önünde bulundurarak müfredatta yüzde 35'lik bir seyreltme içerisine girdik." ifadelerini kullandı. Yeni müfredatla haftalık ders saatlerinde azalma olmayacağını belirten Tekin, "Şimdilik sadece programlarımızı bilgi edinmeden çok edindikleri bilgiyi beceriye dönüştürebilecek şekilde revize etmeye odaklandık." dedi. ÖĞRETMENLERE HİZMET İÇİ EĞİTİMLER BAŞLIYOR Öğretmenlerin yeni programı nasıl uygulayacaklarına ilişkin soruya Bakan Tekin, "Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Müdürlüğümüz, ilgili eğitim öğretim daireleri, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımız, programların kesin onay sürecini tamamladığımız andan itibaren başlamak üzere öğretmen arkadaşlarımızın hizmet içi eğitim sürecine tabi tutulmalarına dair bir takvim oluşturuyor. Programlar onaylandığı an, takvim hayata geçecek ve şu andan itibaren eylül ayına kadar öğretmen arkadaşlarımızı bu anlamda yeni programın mantığı, felsefesi ve uygulanmasıyla ilgili olarak çok ciddi bir hizmet içi eğitim sürecini başlatmış olacağız." cevabını verdi. Bakan Tekin, okullarda müfredatın uygulama programlarının hayata geçirilmesi için yeni alanlar ve atölyelerin planlanacağını, yeni okul planlarında da uygulama alanlarını biraz daha ağırlıklı hale getireceklerini belirterek, "İnşallah birkaç yıl içerisinde bu süreç tamamlanır ve çocuklarımız derslerde edindikleri teorik bilgileri uygulayabilecekleri uygulama atölyeleri, uygulama alanlarına da sahip olurlar." dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.