Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Myanmar

Herkes Duysun - Myanmar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Myanmar haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Myanmar'ın 2024 yılı nüfusunda düşüş kaydedildi Haber

Myanmar'ın 2024 yılı nüfusunda düşüş kaydedildi

Bangkok Post'un haberine göre, Myanmar, ordunun seçilmiş sivil hükümeti devirdiği ve demokrasi yanlısı protestoları şiddetle bastırarak ülke çapında silahlı bir isyana yol açtığı 2021'den bu yana iç çatışmalar ve şiddet eylemleriyle gündeme gelirken, askeri yönetim, normalleşme adımları çerçevesinde 2025'te seçimlere gitmeyi planlıyor. Çatışma ve gerginlik ortamının devam ettiği Myanmar'da seçimler öncesinde nüfus sayımı yapıldı. 2024 yılı sayımlarında ülke nüfusunun 10 yıl öncesindeki 51,5 milyondan 51,3 milyona gerilediği ortaya çıktı. Nüfus verilerinin 2025 seçimlerinde seçmen listelerinin oluşturulmasında kullanılması bekleniyor. Öte yandan, ülkedeki Arakanlı Müslümanların önceki yıllarda da olduğu gibi 2024 nüfus sayımına dahil edilmediği ifade ediliyor. Askeri yönetim lideri General Min Aung Hlaing, yeni yıl konuşmasında "Devlet İdare Konseyi'nin nihai hedefi olan özgür ve adil bir seçimi başarıyla düzenlemek için çabalıyorum." dedi. MYANMAR'DAKİ ASKERİ DARBE Myanmar ordusu, 2020'deki genel seçimde hile yapıldığı iddialarının ortaya atılması ve ülkede siyasi gerilim yaşanmasının ardından 1 Şubat 2021'de yönetime el koymuştu. Ordu, ülkenin fiili lideri ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii başta olmak üzere pek çok yetkili ile iktidar partisi yöneticisini gözaltına almış ve 1 yıllığına olağanüstü hal ilan etmişti. Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu, Budist Arakan Ordusu ve Ta'ang Ulusal Kurtuluş Ordusundan silahlı grupları bünyesinde toplayan "Üç Kardeşler İttifakı", Myanmar ordusuna karşı silahlı eylemler başlatmıştı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi Sözcüsü Liz Throssell, 17 Eylül 2024'te yaptığı açıklamada, Myanmar'da askeri darbenin gerçekleştirildiği 2021'den bu yana en az 5 bin 350 sivilin öldürüldüğünü ve 3,3 milyondan fazla kişinin yerinden edildiğini bildirmişti.

Myanmarlı aktivist, UCM Savcılığının tutuklama talebini Arakanlı Müslümanlar için yeterli bulmuyor Haber

Myanmarlı aktivist, UCM Savcılığının tutuklama talebini Arakanlı Müslümanlar için yeterli bulmuyor

Zarni, AA muhabirine, UCM Savcılığının Min hakkında Arakanlı Müslümanlara yönelik suçlar nedeniyle istediği tutuklama emrinin olumlu bir adım olduğunu dile getirdi. Zarni, tek bir general için çıkarılacak tutuklama emrinin, bir milyondan fazla Arakanlı Müslüman'ın atalarının topraklarına güvenli şekilde geri dönüşü ve toplumlarını yeniden inşa etmeleri amacıyla yeterli olmadığını vurguladı. GERÇEK ADALETİN ÜÇ TEMEL ŞARTI Arakanlı Müslümanlar için gerçek adalete ulaşılmasının sadece bir tutuklama talebiyle olmayacağını düşündüğünü anlatan Zarni, "Soykırım mağdurları için gerçek adaleti arıyorsak komuta sorumluluğu olan bir, iki hatta yarım düzine askeri lideri yargılamak yeterli değil. Arakanlı Müslümanlar için adalet, sadece soykırımı düzenleyen birkaç üst düzey komutanı hapsetmek değil." dedi. Zarni, Arakanlı Müslümanlar için adaletin 3 temel şartını sıralayarak, "Öncelikle atalarının toprakları Kuzey Arakan'a güvenli dönüş, ardından topraklarını geri alma ve sonra da güvenlik içinde toplumlarını, yaşamlarını, okullarını, hastanelerini, işletmelerini ve camilerini yeniden inşa edebilme imkanı. Bu üç temel unsur, onların ekonomilerini, toplumlarını ve diğer kültürel ve entelektüel kurumlarını yeniden inşa etmelerini sağlayacak." diye konuştu. Soykırımın devlet eliyle yapıldığına dikkati çeken Zarni, "İnsanlığa karşı suçlar ve soykırımlar, genellikle siyasi devletler ve rejimler tarafından ordu, paramiliter gruplar, milis grupları ve kolluk kuvvetleri hatta hukuk sistemi kullanılarak işleniyor. Arakanlı Müslümanların durumu, soykırım ders kitabı örneği olacak bir durum." ifadelerini kullandı. Zarni, UCM'nin tutuklama talebinde bulunduğu Myanmar askeri yönetiminin lideri General Min Aung Hlaing'in rolünü, "O, Myanmar'ın Milosevic'i, Myanmar'ın Netanyahu'su. 2017'de ordusunun Arakan eyaletindeki tüm öldürme, toplu tecavüz, katliam ve yıkımlarının ortasında, askeri birliklere ve halka yönelik meşhur konuşmasında Arakanlı Müslümanların varlığının, yaşamlarının ve Myanmar topraklarındaki mevcudiyetinin İkinci Dünya Savaşı'ndan 'yarım kalmış bir iş' olduğunu söyledi. Böylece bu yarım kalmış işi bitirme sinyalini açıkça verdi. Soykırım bunun aracıydı. General Min, Netanyahu kadar kötücül, ırkçı, şiddet yanlısı ve soykırımcı olarak görülmeli." değerlendirmesinde bulundu. "SOYKIRIM, 1970'LERDEN BERİ DEVAM EDİYOR" Komuta sorumluluğu bulunan kişilerin bireysel hesap verebilirliğinden ziyade soykırımın kurumsal boyutuna dikkati çeken Zarni, şunları kaydetti: "Bir milyon Arakanlı Müslüman'ın 6 ay ila 2 yıl içinde toplu olarak sürgün edilmesi bir kitle suçu ancak Arakanlı Müslümanlara yönelik kurumsal zulüm 1970'lere kadar uzanıyor. Bu yüzden buna 'kademeli uygulanan soykırım' diyoruz. UCM savcısının yaptığı olumlu ve içtenlikle destekliyorum ancak hukuku adaletle karıştırmamak gerekir." Zarni, soykırım suçlarının genellikle devletler tarafından ırkçı toplumun desteğiyle işlendiğini belirterek, "Nazi rejiminin Yahudilere ve diğer azınlıklara karşı soykırımı, Alman halkının desteğiyle gerçekleşti. Myanmar Budist toplumu da soykırım ırkçılığı alanına girdi. Sözde demokratik devrimcilerden bile Arakanlı Müslümanları Myanmar'ın insanları olarak kabul etmeye hazır olduklarına dair bir içten değişimi görmedim." diye konuştu. UCM'nin yaklaşımını da eleştiren Zarni, "Mahkemenin tek bir Myanmar generali için tutuklama talebinde bulunmak amacıyla 5 yıl beklemesi endişe verici. 6 gün önce Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarılması olumlu. Mahkemeyi ve savcıları bu cesur adımlarından dolayı takdir ediyorum. Myanmar generalini de yargılamalarını destekliyorum ancak Arakanlı Müslümanlar için adalet, mahkemenin sağlayabileceğinin ötesine geçmeli." ifadelerini kullandı. "TOPLUMSAL ÖN YARGILAR DEVAM EDİYOR" Zarni, Arakanlı Müslümanların geri dönüşlerinin önündeki iki temel engeli şöyle açıkladı: "Birinci engel Myanmar toplumu. Farklı etnik gruplar, farklı dinler, ana akım Budistler hatta bazı Myanmar Müslümanları, Arakanlı Müslümanların oraya ait olmadığına inandırıldı. İngiliz döneminde mevsimlik tarım işçisi olarak geldikleri ve İngilizler gittikten sonra ülkede kaldıkları propagandası yapıldı. Myanmar ordusu tarafından üretilen bu propaganda, Aung San Suu Çii dahil siyasi parti ve liderler, rahipler ve diğer etnik azınlıklar tarafından kabul gördü." Demokrasi, federal özerklik ve insan hakları isteyen bazı grupların, Arakanlı Müslümanların da aynı haklara tabi olduğunu kabul etmeye hazır bulunmadığını anlatan Zarni, “Bu iç engelin değişmesi için tüm Myanmar kanaat önderleri, gazetecileri, eğitimcileri ve devrim liderlerinin bir araya gelip 'Arakanlı Müslümanları geri kabul ediyoruz, onlar toplumumuzun parçası, onlar bizim kardeşlerimiz.' demeleri gerekiyor ancak bu olmuyor." değerlendirmesinde bulundu. Zarni, Arakanlı Müslümanların topraklarına dönüşünün önündeki ikinci engelin uluslararası toplumun aktif rol almaması olduğunu söyleyerek, "2016-2017'den bu yana ülkelerinden zorla çıkarılan bir milyon Arakanlı Müslüman'a Bangladeş dahil komşu ülkelerde gereken koruma sağlanamadı. Bangladeş, onları 'Myanmar'dan zorla yerinden edilmiş kişiler' olarak tanımlıyor. Hayır, onlar soykırım mağduru ve mülteci sözleşmesi kapsamında Arakanlı mülteciler." ifadelerini kullandı. "ARAKAN ORDUSU DA IRKÇI" Arakan eyaletinin Myanmar'da orduyla çatışan silahlı isyancı gruplardan Arakan Ordusu'nun kontrolünde bulunduğunu anlatan Zarni, "Arakanlı Müslümanların toprakları, şu an ‘Arakan Ordusu’ adlı silahlı milislerin kontrolünde. Arakan Ordusu da Arakanlı Müslümanlara karşı aynı derecede ırkçı, soykırımcı ve şiddet yanlısı olduğunu defalarca gösterdi." dedi. Zarni, çözüm önerisi olarak Arakanlı Müslümanlara mülteci statüsünün verilmesi ve ardından Türkiye, Çin, Hindistan ve diğer bölge ülkelerinin bir araya geldiği devletler arası konferans düzenlenmesinin gerektiğini belirterek, “Konferansın tek odağı, Arakanlı Müslümanların gönüllü şekilde evlerine dönüşü olmalı. Bangladeş, Hindistan, Çin, Tayland ve diğer ASEAN ülkelerinin oluşturacağı uluslararası koruma gücü eşliğinde bu gerçekleşmeli." diye konuştu. Myanmar'daki askeri ve idari durumun uluslararası müdahale için uygun olduğunu belirten Zarni, "BM'nin 198 üye devletinin tamamının değil sadece Myanmar ordusu için önemli olan birkaç komşu ülkenin müdahalesi yeterli. Özellikle Hindistan, Çin, Tayland ve Bangladeş bir araya gelmeli. Bangladeş, halihazırda topraklarındaki bir milyon Arakanlı Müslüman mülteciyle en büyük yükü taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.

BM'den Myanmar kararı Haber

BM'den Myanmar kararı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, askeri cunta tarafından yönetilen Myanmar'da şiddetin sona ermesi ve eski lider Aung San Suu Kyi dahil keyfi olarak tutuklanan tüm mahkumların serbest bırakılması çağrısı yapan kararı onayladı. 1 Şubat 2021'de yapılan askeri darbenin ardından cunta tarafından yönetilen ve sık sık insan hakları ihlalleri ile gündeme gelen Myanmar'la ilgili BM Güvenlik Konseyi'nden yeni bir hamle geldi. BM Güvenlik Konseyi, Myanmar'da şiddetin sona ermesi ve eski lider Aung San Suu Kyi dahil keyfi olarak tutuklanan tüm mahkumların serbest bırakılması çağrısı yapan kararı onayladı. Ülkenin mevcut yönetimini "Demokratik kurumları destekleme ve insan haklarına saygı duymaya" çağıran karara konseyin 12 üyesi lehte oy verirken, Çin, Rusya ve Hindistan çekimser kaldı. "Mesaj gönderdik" BM Sözcüsü Stephane Dujarric oylamadan önce yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Myanmar'da kötüleşen durum ve insan hakları konusunda "son derece endişeli" olduğunu söyledi. İngiltere'nin BM Büyükelçisi Barbara Woodward ise ülkesinin hazırladığı taslağa ilişkin oylamanın ardından yaptığı açıklamada, "Bugün orduya kesin bir mesaj gönderdik. Bu kararın tam olarak uygulanmasını bekliyoruz" dedi. Woodward, Myanmar halkına da "Hakları, talepleri ve çıkarlarını savunduklarına dair açık bir mesaj gönderdiklerini" ifade etti.   "Sorunun çözümü Myanmar'a bağlı" Çin'in BM Büyükelçisi Zhang Jun, oylamanın ardından yaptığı açıklamada ülkesinin hala Myanmar'a dair endişelerinin olduğunu söyledi. "Kısa bir yolu olmayan bu sorunun çözümü temelde ve yalnızca Myanmar'ın kendisine bağlıdır" diyen Zhang, ülkesinin BM Güvenlik Konseyi'nden bir karar değil, Myanmar hakkında resmi bir bildiri kabul etmesini istediğini sözlerine ekledi. Rusya'nın BM Büyükelçisi Vassily Nebenzia ise Moskova'nın Myanmar'daki durumu uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit olarak görmediğini ve bu nedenle BM Güvenlik Konseyi tarafından ele alınması gerektiğini düşünmediğini dile getirdi.   "İlk adım" Darbeden önce ülkenin demokrasi yanlısı yönetimi tarafından atanan Myanmar'ın BM Büyükelçisi Kyaw Moe Tun, kararı "yalnızca bir ilk adım" olarak nitelendirdi. Moe Tun, BM Güvenlik Konseyi'nin cunta yönetimini ve suçlarını sona erdirecek daha güçlü adımlar atması gerektiğini ifade etti. 74 yıl sonra ilk Son kararın BM Güvenlik Konseyi'nin 74 yıl sonra Myanmar ile ilgili kabul ettiği ilk karar olduğu öğrenildi. BM Güvenlik Konseyi tarafından Myanmar ile ilgili kabul edilen diğer tek karar, BM Genel Kurulu'nu adı o dönem Burma olan ülkeyi üye olarak kabul etmeye çağıran 1948 yılındaki tavsiye kararıydı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Herkes Duysun En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.