Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Uludağ Üniversitesi

Herkes Duysun - Uludağ Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uludağ Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bursa'da Prof. Halis Akalın'dan maymun çiçeği açıklaması Haber

Bursa'da Prof. Halis Akalın'dan maymun çiçeği açıklaması

Prof. Dr. Halis Akalın, M-Pox hastalığında Covid-19 gibi bir salgın beklemediklerini fakat korunmak açısından hijyen kurallarının önem taşıdığını belirtti. MAYMUN ÇİÇEĞİ NASIL GELİŞTİ? M-Çiçeği Hastalığı nadir görülen zoonotik bir hastalık olduğunu belirten Prof. Akalın, “Zoonotik hastalıklar hayvanlardan insanlara bulaşan mikroorganizmaların oluşturduğu hastalıklardır, bununla birlikte bu virüs insandan insana da bulaşır. Hastalığın etkeni Maymun Çiçeği (Monkeypox) virüsüdür. Virüs, Çiçek Hastalığı(Smallpox) virüsü ile benzerlikler gösterir ve Çiçek Hastalığına benzer bir hastalık tablosuoluşturur. Virüs çift sarmallı bir DNA virüsüdür ve RNA virüslerine göre(örneğin COVID-19 hastalığı etkeni olan SARS-CoV-2) çok daha nadir mutasyona uğrar. Virüsün Orta Afrika(soy I) ve Batı Afrika(soy II) olmak üzere iki genotipi vardır.” dedi.   MAYMUN ÇİÇEĞİ 1959 YILINDA BİR MAYMUNDA 1970 YILINDA İSE İNSANDA RAPOR EDİLDİ Hastalığın ilk olarak 1959 yılında Danimarka’da maymunlarda saptandığını açıklayan Prof. Dr. Halis Akalın, insanlarda ise ilk olgunun 1970 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde 9 aylık bir bebekte rapor edildiğini ve çiçek hastalığındakine benzer bir tablo (deride içisıvı dolu kesecikler) bildirildiğini dile getirdi. Akalın, 1970-1971 yıllarında Liberya, Nijerya ve Sierra Leone’den toplam 6 olgu, 1970 yılından 2022 yılı başına kadar 15 ülkeden(11’i Afrika ülkesi, ABD, İngiltere, İsrail, Singapur) yaklaşık birkaç bin olgu bildirildiğini söyledi.   TEMMUZ 2023’TE ‘ACİL DURUM UYARISI’ YAPILDI 24 Mayıs 2022 tarihi itibariyle Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) tarafından Afrika dışındaki ülkelerden 131 doğrulandığını ve 106 şüpheli olgu bildirildiğini kaydeden Prof. Akalın, “Hastalığın endemik olmadığı ülkelerden bildirilen bu olguların önemli bir kısmı İspanya, Portekiz ve İngiltere’den rapor edilmiştir. Ayrıca Avustralya, Belçika, Kanada, ABD, İsveç, İtalya ve Fransa’dan da olgular bildirilmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalarda bu salgındaki sorumlu virüsün Batı Afrika soyuna ait olduğu(soy IIb) belirlenmiştir. DSÖ tarafından M-Çiçeği için Temmuz-2022’de ‘Halk Sağlığını Tehdit Eden Acil Durum’ uyarısı yapılmıştır. Bu uyarının amacı hastalığın salgına dönüşme olasılığı nedeniyle diğer ülkelerin tanı, korunma ve tedavi açısından gerekli önlemleri alma konusunda hazırlık yapmalarını sağlamaktır.” şeklinde konuştu. MAYMUN ÇİÇEĞİ HAYVANDAN İNSANA BULAŞIYOR, İNSANDAN HAYVANA BULAŞMIYOR Maymun çiçeği virüsünün hayvandan insana ve insandan insana bulaşabildiğinin altını çizen Prof. Dr. Akalın, insandan hayvana bulaşın bildirilmediğini kaydetti.  Hayvandan insana bulaşta(zoonotik geçiş) enfekte hayvan ile doğrudan temas edilmesi veya enfekte hayvanın tüketilmesinin rol aldığın dile getiren Prof. Dr. Akalın, “Enfekte hayvanın kanı, vücut sıvıları veya deri lezyonlarına temas ile de bulaşma olabilir. İnsandan insana bulaşta cinsel temas, enfekte kişinin deri lezyonlarına, vücut sıvılarına ya da kullandığı eşyalara(çarşaf, giysiler, battaniye vb.) temas edilmesi rol oynar. Orta Afrika soyunun(soy I) bulaşıcılığı daha fazladır. Virüs vücuda girdikten sonra hastalık belirti ve bulgularının ortaya çıkması için geçen süre(inkübasyon süresi) 7-17(5-21) gündür. Hastalık genellikle hafif seyirlidir. Başlangıçta ateş ile birlikte genel bir baş ağrısı, kas ağrıları ve bitkinlik ile seyreden başlangıç(prodrom) dönemi mevcuttur. Bunu daha sonra döküntü ve hastaların çoğunda lenf bezlerinin büyümesi(koltuk altında, boyunda ve kasıkta) izler.” ifadelerini kullandı.   MAYMUN ÇİÇEĞİ NE KADAR SÜRÜYOR VE NASIL BULAŞIYOR? Hastalığın 2 ila 4 hafta arası sürdüğünü açıklayan Prof. Dr. Halis Akalın, “Döküntüler en sonunda kabuklanır ve kabuklara temas edenlere de virüs bulaşabilir. 2022 yılı öncesinde Afrika’dan bildirilen Batı Afrika virüsünün(soy II) neden olduğu hastalıkta ölüm oranı yüzde 3.6 - 4.6, Orta Afrika virüsünün(soy I) neden olduğu hastalıkta ise ölüm oranı yüzde 10.6 olarak bildirilmiştir. 2024 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki son salgında yüzde 3 ölüm oranı bildirilmiştir.” dedi. ÇİÇEK AŞISI MAYMUN ÇİÇEĞİ VİRÜSÜNE KARŞI YÜZDE 80 KORUMA SAĞLIYOR Dünyada çiçek aşısı 1980 yılından bu yana uygulanmadığını, çiçek hastalığının 1970’li yıllarda eradike edildiğini dile getiren Prof. Dr. Akalın, çiçek aşısı yapılmış olan kişilerin yüzde 85’e varan oranlarda M-Çiçeği hastalığına karşı da korunduğu bildirdi. Çiçek aşısı olanların olmayanlara göre hastalığa yakalanma riskinin 5 kat daha azaldığına dikkat çeken Porf. Dr. Halis Akalın, “Çiçek Hastalığı ve M-Çiçeği’nin önlenmesi için 2019 yılında JYNNEOS aşısı FDA onayı almıştır. Yapılan çalışmalarda temas öncesi aşılama yapılan kişilerde %82 oranında koruyuculuk bildirilmiştir. Günümüzde rutin aşılama önerisi yoktur. Ancak bazı özel risk grupları için aşılanma önerisi mevcuttur.” ifadelerini kullandı. MAYMUN ÇİÇEĞİ’NDEN NASIL KORUNACAĞIZ? Virüse maruz kaldıktan sonraki ilk 4 gün içinde aşı yapılmasının hastalığın gelişmesini önleyebileceğini belirten Prof. Dr. Halis Akalın, virüse maruz kaldıktan sonraki 4 ila 14.günler arasında aşı yapılmasının hastalığı önlemediğini fakat daha hafif geçmesini sağlayabileceğini açıkladı. Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Akalın şu ifadeleri kullandı: “Korunmak için hasta ya da hastalık şüphesi olan kişilerle doğrudan ya da bu kişilerin kullandığı eşyalarla temas etmekten kaçınmalıdır. Kemirgenlerle, maymunlarla ve diğer yabani hayvanlarla temastan kaçınılmalıdır. El hijyeni ve genel hijyen kurallarına uyulmalıdır. M-Çiçeği Hastalığının endemik olduğu Afrika ülkeleri dışında ortaya çıkması ve Afrika ülkelerindeki artışın altında yatan nedenler içinde iklim değişikliği, çiçek aşısının kaldırılmasıyla toplumsal immünitenin azalması, yağmur ormanlarına zarar verilmesi, hastalığın endemik olduğu Afrika ülkelerindeki jeopolitik ve silahlı çatışmalar ve insanların mobilitesinin fazla olması gibi durumlar öne sürülmektedir. M-Çiçeğinin, COVID-19 pandemisi gibi bir pandemiye yol açma olasılığı mümkün görünmemektedir.”

BUÜ'de 'Filistin' hassasiyeti: Rektör Yılmaz, Filistinli Öğrenciler Topluluğunu ağırladı Haber

BUÜ'de 'Filistin' hassasiyeti: Rektör Yılmaz, Filistinli Öğrenciler Topluluğunu ağırladı

Önceki ay gerçekleştirilen “Öğrenciler Kampüste İntifada” etkinliğine ev sahipliği yaparak Filistin’e destek mesajları gönderen BUÜ Rektörlüğü, üniversitede eğitim gören Filistinli öğrencilerle bir araya gelmeye devam ediyor. Filistinli Öğrenciler Topluluğu ve diğer topluluklardan temsilcileri makamında ağırlayan Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, İsrail’in düzenlediği saldırıların boyutunun insanlık dışı bir soykırıma dönüştüğünü vurguladı. Filistinlilerin topraklarındaki varlığından ve Müslümanlıklarından taviz vermeden onurlu şekilde mücadele ettiğini söyleyen Prof. Dr. Ferudun Yılmaz; “Mücadelenize tüm dünya şahit oluyor. Allah, sizinle beraber. Topraklarınıza sahip çıkmakta ve zulme karşı var gücünüzle savaşmaktasınız. İnşallah, eninde sonunda zafer de sizlerin olacaktır” diye konuştu. FİLİSTİNLİ ÖĞRENCİLER: ÜNİVERSİTEMİZ VE REKTÖRÜMÜZ HEP YANIMIZDA Filistinli Öğrenciler Topluluğu Başkanı MohannadAhmadDodeen ise üniversite yönetiminin kendilerine gösterdiği yakın ilgiden ötürü her zaman müteşekkir olduklarını söyledi. Akademik ve idari personelin yanı sıra öğrenci arkadaşlarından da büyük bir destek gördüklerini aktaran Dodeen; “Rektör Hocamızı yakından tanıma fırsatı bulduk. Kendisinin iyi niyetinden ve desteklerinden yana hiçbir şüphemiz yoktur. Bizlere ilgisinden razıyız ve samimiyetine de güveniyoruz. Sadece Filistinli öğrencilerin değil, tüm öğrencilerin yanında olan ve onlarla yakın ilişkiler kurmaktan geri kalmayan bir hocamız. Allah ondan razı olsun” dedi. Öğrenciler, görüşme sonrasında Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz’a üzerinde Türk ve Filistin bayrakları olan atkı ile Mescid-i Aksa Camii maketi hediye etti.

Bursa'da "21. Yüzyılda Öğretmen Olmak" konuşuldu Haber

Bursa'da "21. Yüzyılda Öğretmen Olmak" konuşuldu

Programa Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ahmet Alireisoğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Çepni, Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şeref Tan, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan, İl Milli Eğitim Müdürlüğü idarecileri, akademisyenler ve öğretmenler katıldı. Panelin açılışında konuşma yapan Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ahmet Alireisoğlu şunları söyledi: "20. yüzyılın başında Cumhuriyetin temel dinamiğini, temel enerjisini sağlamış olan öğretmenlerdi. Bunu eğitim tarihi okumalarımızdan biliyoruz. Yeni bir yüzyılın başındayız, coğrafyada yalnızız ve güçlü olmak zorundayız. Çocuklarımızı daha iyi ve nitelikli yetiştirmek zorundayız. Aramızdaki iletişimi ve anlaşma şekillerini güçlendirmek durumundayız. Okullarımızda, çalışma iklimlerimizde, iyi bir iletişim platformu içerisinde çocuklarımıza güçlü bir değeri ulaştırmak zorundayız. Bunun için güçlü olmak ve kendimizi yenilemek durumundayız. Ülkemizdeki çalışma sektörleri arasında kendini sürekli geliştiren, kararlılık, istek ve heves içerisinde olan en fazla kitlenin öğretmenlerimizin olduğunu düşünmekteyim. Bu anlamda gerçekten diğer çalışma alanlarından farklıyız, daha istekliyiz, daha hevesliyiz. Dolayısıyla ciddi anlamda kültürel dönüşüm, insanların şehre ayak uydurmaları, yeni çocukların, yeni insanların sürekli içerisinde varoluşlarını tamamlamak bunların tamamı bizlerden geçiyor. Bu anlamda güçlü olmak durumundayız. Türkiye'nin önemli büyükşehirlerinden, önemli kurucu başkentlerinden birindeyiz. Dolayısıyla bu etkinlik çok değerli. İnanıyorum ki yapılacak tüm çalışmalar, Bursa'mızın eğitiminin daha nitelikli, daha güzel, öğretmeninin daha mutlu olmasına katkı sunacak. Bugün burada panelist olarak aramızda bulunan değerli üniversite hocalarımıza ve çalışmamızda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." dedi. Panelde konuşma yapan Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Çepni, "Uludağ Üniversitesi olarak gerçekten Türkiye'ye örnek olabileceğimiz iş birlikleri yapıyoruz. Sizlerin eğitim öğretim sürecinde problem olarak gördüğünüz her şeyi biz eğitim fakültesinde bir proje olarak kabul edip sizlerle birlikte projeleri yürütüyoruz. Bugün burada Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzün kurmuş olduğu Öğretmen Akademisi ile güzel bir çalışma içindeyiz. Fakültemize yeni bir program geldiğinde o programdaki tüm becerileri, tüm kavramları bizler akademik olarak çalışıyoruz. Öğretmen Akademisi kapsamında yürütülen çalışmaları da çok gecikmeden, geciktirmeden Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzle iş birliği içerisinde yürüterek Bursa'mızın öğretmenlerine bu konuda kısa sürede farkındalık kazandırmış olacağız. Bursa İl Milli Eğitim Müdürümüz Ahmet Alireisoğlu başta olmak üzere projede emeği geçen herkese teşekkür ediyor, başarılar diliyorum." dedi. Panelde "Geçmişten Günümüze Geleceğe Öğretmen Olmak" konusu üzerine konuşma yapan Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan 20. ve 21 yüzyılında eğitim, öğretim ve öğretmenliğin gelişim süreçlerinden, Prof. Dr. Şeref Tan ise Türk Milli Eğitim Sisteminde Gelişimsel Ölçme ve değerlendirmeden bahsetti. Panel, etkinliğin düzenlenmesinde vermiş olduğu desteklerden dolayı ‘Özel Arena Eğitim Kurumları ve Kurucusu Celal Arslan ‘a teşekkür edilmesi, konuşmacılara çiçek ve plaket takdiminin ardından sona erdi.

BUÜ akademisyenleri kanser hücresini araştıracak Haber

BUÜ akademisyenleri kanser hücresini araştıracak

BUÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferda Arı’nın yürütücülüğünü yaptığı ve 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında destek almaya hak kazanan “Ölümden Yaşama Uzanan Yol: Anastazis Mekanizmasının Akciğer Kanserindeki Rolü ve Moleküler Biyobelirteçlerin Aydınlatılması” başlıklı projenin tanıtım toplantısı gerçekleşti. Toplantıya BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cafer Çiftçi, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilgen Osman, proje ekibi, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Fakülte binasında düzenlenen toplantıda konuşan Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Araştırma Üniversitesi misyonu içerisinde önem verdikleri başlıca konunun nitelikli proje üretilmesi olduğunun altını çizdi. Destek alan çalışmaların akademik performans ve bilimsel değer noktasında üniversiteye değerli katkıları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, “Böylesi özel projeler, yer aldığımız araştırma üniversiteleri liginde bizi daha üst seviyelere taşımaya destek olacaktır. Proje konusunun da daha önce ele alınmamış olması ve nihayetinde sonuçlarının da bilimsel anlamda ses getirecek olması bizi ayrıca mutlu ediyor. Başta Prof. Dr. Ferda Arı hocamıza ve ekibine emeklerinden ötürü teşekkür ediyoruz. Böylesi değerli projelerin sayısının artmasını istiyoruz. Yönetim olarak destek vermeye çalışıyoruz. Desteklerimizin de artarak devam edeceğini her seferinde dile getiriyoruz. Akademisyenlerimize bu anlamda çok güveniyoruz. Proje sayılarımızın artacağına, katma değerli sonuçlar elde edeceğimize inanıyoruz. Bugün dinlediğimiz akciğer kanserine yönelik yürütülecek olan çalışmanın da hepimize hayırlı olmasını diliyoruz” şeklinde konuştu. Proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ferda Arı ise, “Temel ve klinik bilimlerden araştırmacıların disiplinler arası iş birlikleriyle yürütülecek olan projemizde, akciğer kanserinde ölmekte olan kanser hücrelerinin anastazis mekanizması ile nasıl tekrar yaşama döndükleri araştırılacaktır. Proje çalışmamızda anastazis mekanizması grubumuz tarafından özel biyosensörler ile hücresel boyutta takip edilecektir. İn-vivo hayvan modellerinde hücresel seviyede takip yapılarak anastazis mekanizması literatürde ilk defa canlı hayvan modellerinde araştırılacaktır. Bu sayede klinik öncesi kanıtların ortaya konmasıyla akciğer kanserinde tedavi sonrası bir hücrenin ölümden kaçarak tekrar nasıl yaşama doğru dönebildiğinin moleküler temelleri aydınlatılacaktır. Böylece, belirlenecek biyobelirteçler sayesinde tedaviye yönelik yeni hedefler ortaya konabilecektir” dedi. Tanıtım toplantısının ardından proje kapsamında alınan desteklerle hazırlanan 'Organoid Modelleme Laboratuvarı’nın açılışı gerçekleştirildi. 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı çerçevesinde kabul edilen proje, BUÜ Moleküler Kanser Araştırma Laboratuvarı’nda (BUMKAL) görev yapan güçlü bir akademik ekip tarafından sürdürülecek. Prof. Dr. Ferda Arı yürütücüsü olduğu çalışmada Moleküler Biyoloji doktora öğrencisi Oğuzhan Akgün ve MSc. Halime Akgün, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’ndan Dr. Öğr. Ü. Elif Ertürk görev alıyor. Multidisipliner bir çalışmanın yürütüleceği projede BUÜ Tıp Fakültesi İmmunoloji Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Ü. Didem Yöyen Ermiş, Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Özgür Özyiğit, Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Gıyaseddin Özcan da araştırmacı olarak yer alacak.

Bursa Uludağ Üniversitesi'nden bir ilk! Haber

Bursa Uludağ Üniversitesi'nden bir ilk!

Özbekistan’ın önde gelen devlet üniversiteleri arasında yer alan Ali ŞirNevai Taşkent Devlet Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi, Türkiye’de ilk kez Özbek dili ve kültürü hakkında çalışmalar yürütecek bir merkez açtı. BUÜ Görükle Kampüsü’ndeki Türk Devletleri ve Akraba Toplulukları Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜDAM) içerisinde yer alacak olan Ali ŞirNevai Özbek Dili ve Kültürü Merkezi’nin açılış törenine Ali ŞirNevai Taşkent Devlet Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi Rektörü Ordinaryüs Prof. Shuhrat Sirojiddinov, BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Türkiye Özbekistan Büyükelçiliği Siyasi İşler Daire Başkanı Avazbek Hojimetov, Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim Daire Başkanı İsmet Çördük, Özbekistan Fahri Konsolosu Ali Baklan, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Törende konuşan Ali ŞirNevai Taşkent Devlet Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi Rektörü Ordinaryüs Prof. ShuhratSirojiddinov, Türk kültürünün kadim merkezlerinden biri olan Bursa’da ve Bursa Uludağ Üniversitesi’nde tarihi bir güne tanıklık etmekten dolayı büyük bir memnuniyet duyduklarını söyledi. Ali ŞirNevai’nin Türk dünyası açısından son derece değerli ve saygın bir kişilik olduğunu vurgulayan Ordinaryüs Prof. ShuhratSirojiddinov; “Bugün açılan merkezin Ali ŞirNevai’nin hayalini kurduğu Türk halklarının birlik olması fikrinin bir tezahürü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu merkez, iki büyük halk olan Özbeklerin ve Türklerin tarihinin, dilinin ve edebiyatının ve sanatının ortaklığını anlatan özel bir yer olacaktır. Burada Türk kardeşlerimizin ve Türk gençlerinin Özbekistan’ın tarihi, bugünü ve geleceği hakkında geniş bilgi edinmeleri için her türlü imkân oluşturulacaktır. Burası araştırma yapan genç bilim insanları için de önemli bir kaynak merkezi olacaktır. Aynı zamanda bilimsel işbirliklerinin hayata geçirilmesine hizmet edecektir. Hayırlı olmasını diliyoruz” dedi. “İLK OLMANIN HAKKINI VERECEĞİZ” BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz ise heyecanlı ve gururlu olduklarını belirterek; “Öteden beri hayalini kurduğumuz bir merkezi bünyemizde açmış bulunuyoruz. Türk Devletleri ve Akraba Toplulukları Uygulama ve Araştırma Merkezi’miz hali hazırda kardeş olarak gördüğümüz Türk devletlerine yönelik çalışmalar yürüten bir yer. Özbek Dili ve Kültür Merkezi’ni de burada hayata geçiriyor olmak bizleri ayrıca mutlu ediyor. Bin yıllık kardeşliğimizin ve ortak kültürümüzün yayılması adına böyle bir merkezi açmak bizlere nasip oldu. Bu konuda bizlere destek ve katkı sunan herkese teşekkür ediyoruz. İlk olmanın hakkını vermek için gayret edeceğiz. Güçlü bir altyapımız var. Öğrencilerimizin toplam yüzde 10’u yabancı öğrencilerden oluşuyor. Biz onlara yabancı değil, misafir diyoruz. Bu öğrencilerimizin önemli bir bölümü de Türk Cumhuriyetlerden gelen öğrencilerimizden oluşuyor. Merkezimiz Türkiye-Özbekistan ilişkilerinin daha da geliştirilmesi adına özel bir yer tutacaktır. Merkezimiz; ülkelerimize, üniversitelerimize ve öğrencilerimize hayırlı olsun” şeklinde konuştu. YETKİLİLERDEN TAM DESTEK Programda konuşan Türkiye Özbekistan Büyükelçiliği Siyasi İşler Daire Başkanı AvazbekHojimetov, açılan merkezin Özbek dili ve kültürünün tanıtımında büyük katkıları sunacağına inandıklarını söyledi. Büyükelçilik nezdinde merkezin faaliyetlerinin her zaman destekleneceğini kaydeden AvazbekHojimetov, açılışta emeği geçen herkese teşekkürlerini iletti. Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim Daire Başkanı İsmet Çördük de Özbekistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin her geçen gün artmaya devam ettiğini vurguladı. Eğitim ve kültür paylaşımı anlamında da son yıllarda kayda değer bir gelişme gözlemlendiğini belirten İsmet Çördük; “Türk Devletler Teşkilatı’nın istenen hedef doğrultusunda ilerlemesi ve bu amaca uygun olarak işlevsel hale gelmesi ancak eğitim ve kültür temelinde gerçekleşecektir. Merkezin açılışında Milli Eğitim Bakanlığı olarak her türlü desteği verdik. Burada ayrıca güzel bir bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Türk dili ve kültürünü öğretme amacına hizmet eden ve ülkemizin önemli kuruluşlarından biri olan Yunus Emre Enstitüsü’nün bir şubesinin Taşkent’te açılmasına Özbekistan makamları tarafından olumlu yanıt verilmiştir. Merkezin açılacağı yer olarak da Ali ŞirNevai Taşkent Devlet Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi belirlenmiştir. Ülkelerimize hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu. Ali ŞirNevai Özbek Dili ve Kültürü Merkezi kesilen kurdelenin ardından hizmete açıldı. Merkezi gezen davetliler, yürütülecek çalışmalar hakkında yetkililerden bilgi aldı.

Bursa Uludağ Üniversitesi niteliğine nitelik katıyor Haber

Bursa Uludağ Üniversitesi niteliğine nitelik katıyor

YÖKAK tarafından 2022 yılı Kurumsal Akreditasyon Programı çerçevesinde yapılan denetimler sonucunda akredite edilmeye hak kazanan BUÜ, düzenlenen törenle belgesini aldı. Törene YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak, Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Rektör Yardımcıları ile çok sayıda akademik ve idari personel katıldı. 2027 YILINA KADAR TÜM ÜNİVERSİTELER AKREDİTE EDİLECEK Programda “Yükseköğretimde Kalite Güvence Sistemleri ve Akreditasyon” konulu kapsamlı bir sunum da yapan YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak, gecikmeli de olsa alınan akreditasyon belgesini takdim etmek için üniversiteye gelmek istediğini aktardı. Kurumda yoğun bir akreditasyon süreci bulunduğunu açıklayan Prof. Dr. Ümit Kocabıçak, “Bursa Uludağ Üniversitesi de bu belgeyi almaya hak kazanan 30 üniversitemiz arasında yer aldı. İlk yıl olduğu için bir denetim yapılmayacak ancak şimdiden ikinci yıl gerçekleştirilecek denetimlere şimdiden hazırlanmanızı sizlerden rica ediyorum. Üniversitenizde yürütülen çalışmaları ve emeği görüyoruz. Bir sonraki süreçte 5 yıllık kapsamlı akreditasyon belgesi almaya hak kazanacağınıza inanıyoruz. Kalite konusu hepimiz adına büyük bir önem taşıyor. Dünyada da bu işe özel bir önem veriliyor. Bizim de amacımız tüm üniversitelerimizi 2027 yılına kadar akredite etmektir” dedi. Üniversitelerde kalite güvence kültürünün yaygınlaştırılması ve veri girişlerinin tek elden yürütülmesi için yeni çalışmalar yaptıklarını da sözlerine ekleyen YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak, BUÜ yöneticilerini ve tüm çalışanlarını alınan akreditasyon belgesinden ötürü bir kez daha tebrik etti. “ELİMİZDEN GELEN GAYRETİ GÖSTERECEĞİZ” Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz ise belgenin kazanılma sürecinde yoğun bir çalışma temposunda olan herkese teşekkür etti. 2 yıllık bir belge aldıklarının ve bunu 5 yıllık kapsamlı bir akreditasyona dönüştürmek istediklerinin bilgisini veren Prof. Dr. Ferudun Yılmaz; “İnşallah yeni YÖKAK Başkanımızla birlikte tam akreditasyon hedefimize yönelecek ve bunun gerçekleşmesi için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Üniversitemizin güçlü ve köklü bir kalite geçmişi var. Aynı zamanda bir Araştırma Üniversitesiyiz. Orada çok daha yukarılara çıkabilmemiz için akreditasyon konusunda daha kalıcı sonuçlar almamız gerekiyor. İnşallah hep birlikte çalışacak ve çok daha yüksek hedeflere ulaşacağız. Bir kez daha akreditasyon sürecinde emeği bulunan herkese teşekkür ediyor, akreditasyon belgemizin üniversitemize hayırlar getirmesini diliyorum” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak, akreditasyon belgesini BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz’a takdim etti.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.