Kültürel miras "Sedef Atölyesi"nde geleceğe taşınıyor
Kültürel miras "Sedef Atölyesi"nde geleceğe taşınıyor
Milli Saraylar Başkanlığına bağlı 32 restorasyon ve konservasyon atölyelerinden biri olan Sedef Atölyesi'nde kasır, köşk ve müze eserleri, ustalıkla eski ışıltısına kavuşturuluyor.
Haber Giriş Tarihi: 31.10.2024 16:15
Haber Güncellenme Tarihi: 31.10.2024 16:27
Kaynak:
AA
Yıldız Sarayı Şale Köşkü içerisindeki yer alan atölyede restoratörler, eskimiş, zarar görmüş veya tahrip olmuş eserleri yeniden envantere kazandırmak adına, özgünlük ve en az müdahale gibi evrensel ilkelerle yeniden sergilenebilir hale getiriyor.
Milli Saraylar Sedef Atölyesi Sorumlusu Cemalettin Ünal, yaptığı açıklamada, atölyede Topkapı Sarayı'ndan gelen Harem Kapısı, Yıldız Sarayı'ndan gelen Abdülhamid Han'a ait olan tuğralı bir taht üzerine çalışmalar yaptıklarını belirterek, "Tamamen Milli Saraylar Başkanlığına ait piyano, kanepe, koltuk, kapı ve bunlar üzerindeki tüm süslemelerin restorasyonunu yapıyoruz. Genelde barok tarzında eserleri çalışıyoruz. Fakat üzerinde çalıştığımız piyano gibi boulle tarzında eserlerin de restorasyonunu gerçekleştiriyoruz." dedi.
ÇALIŞMALARDA ORGANİK MALZEMELER KULLANILIYOR
Ünal, şu ana kadar en çok Küçüksu Kasrı'ndaki altı adet şamdanın restorasyonunda zorlanıldığına işaret ederek, "En sevdiğim eser ise Dolmabahçe Sarayı'na ait Sedefli Oda'daki masaydı. 16 sütun süslemeli, tamamen sedeften yapılma güzel bir masaydı. Çok severek yaptım. Malzeme olarak sedef, pelesenk, abanoz, şimşir gibi organik ahşap malzemelerimiz var. Bunların dışında metal olarak gümüş süslemeleri de yapıyoruz. Fil dişi, bağ ve sedefi üzerindeki orijinal desenine göre kesiyoruz, biçiyoruz ve şekillendirerek yerine oluşturuyoruz." diye konuştu.
Plato marküterinin atölyenin alanına girdiğini aktaran Ünal, şunları kaydetti:
"Malzemelerimiz organiktir. Kimyasal ya da suni malzeme kullanılmamaktadır. 45 yıldır bu işi yapmaktayım. 32 yıldır Milli Saraylar'da görev yapıyorum. 5 yıl Topkapı Sarayı'nda çeşitli restorasyon alanlarında görev yaptım. Bu atölyede de dört kişi çalışıyoruz ve şu anda çalıştığımız üç tane eser var. Ortada Topkapı Sarayı'nın harem girişini girişinde bulunan kapı var. Yaklaşık olarak 400 yıllık bir kapıdır. Dönemin bütün özelliklerini taşımaktadır. Tabii ki üzerindeki sedef, fil dişi, bağ ve metal olarak gümüş süslemeler var."
"MALZEME HEM DOĞAL HEM DE ÇOK DEĞERLİ OLDUĞU İÇİN İSRAFA KESİNLİKLE YER YOK"
Cemalettin Ünal, restorasyon çalışmalarının odak isteyen bir iş olduğunu vurgulayarak, "Öncelikle severek yapmanız gerekiyor. Tabii ki biraz da tecrübe gerekiyor. Malzeme hem doğal hem de çok değerli olduğu için burada israfa kesinlikle yer yok. Ona göre her şey planlanıyor, ölçülüyor, biçiliyor." ifadelerini kullandı.
Tarihle direkt temas eden bir işte çalıştığı için çok şanslı hissettiğini söyleyen Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çoğu kişinin yapamayacağı hatta çok nadir eserlerin elimizden geçmesi ve sarayda çalışmamız bizi onore ediyor ve mutlu oluyoruz. Bu sebeple çok şanslı hissediyorum. Eserlerin sergilenmesi de ayrı bir mutluluk veriyor. Benden sonra gelenler, ailemden insanlar onları görünce ayrı bir mutluluk yaşıyorum. 32 yıl az bir süre değil. Köşk ve kasırlardaki hemen hemen bütün sedefli işlere elimizi sürdük. Bundan sonra da inşallah devam edecek."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kültürel miras "Sedef Atölyesi"nde geleceğe taşınıyor
Milli Saraylar Başkanlığına bağlı 32 restorasyon ve konservasyon atölyelerinden biri olan Sedef Atölyesi'nde kasır, köşk ve müze eserleri, ustalıkla eski ışıltısına kavuşturuluyor.
Yıldız Sarayı Şale Köşkü içerisindeki yer alan atölyede restoratörler, eskimiş, zarar görmüş veya tahrip olmuş eserleri yeniden envantere kazandırmak adına, özgünlük ve en az müdahale gibi evrensel ilkelerle yeniden sergilenebilir hale getiriyor.
Milli Saraylar Sedef Atölyesi Sorumlusu Cemalettin Ünal, yaptığı açıklamada, atölyede Topkapı Sarayı'ndan gelen Harem Kapısı, Yıldız Sarayı'ndan gelen Abdülhamid Han'a ait olan tuğralı bir taht üzerine çalışmalar yaptıklarını belirterek, "Tamamen Milli Saraylar Başkanlığına ait piyano, kanepe, koltuk, kapı ve bunlar üzerindeki tüm süslemelerin restorasyonunu yapıyoruz. Genelde barok tarzında eserleri çalışıyoruz. Fakat üzerinde çalıştığımız piyano gibi boulle tarzında eserlerin de restorasyonunu gerçekleştiriyoruz." dedi.
ÇALIŞMALARDA ORGANİK MALZEMELER KULLANILIYOR
Ünal, şu ana kadar en çok Küçüksu Kasrı'ndaki altı adet şamdanın restorasyonunda zorlanıldığına işaret ederek, "En sevdiğim eser ise Dolmabahçe Sarayı'na ait Sedefli Oda'daki masaydı. 16 sütun süslemeli, tamamen sedeften yapılma güzel bir masaydı. Çok severek yaptım. Malzeme olarak sedef, pelesenk, abanoz, şimşir gibi organik ahşap malzemelerimiz var. Bunların dışında metal olarak gümüş süslemeleri de yapıyoruz. Fil dişi, bağ ve sedefi üzerindeki orijinal desenine göre kesiyoruz, biçiyoruz ve şekillendirerek yerine oluşturuyoruz." diye konuştu.
Plato marküterinin atölyenin alanına girdiğini aktaran Ünal, şunları kaydetti:
"Malzemelerimiz organiktir. Kimyasal ya da suni malzeme kullanılmamaktadır. 45 yıldır bu işi yapmaktayım. 32 yıldır Milli Saraylar'da görev yapıyorum. 5 yıl Topkapı Sarayı'nda çeşitli restorasyon alanlarında görev yaptım. Bu atölyede de dört kişi çalışıyoruz ve şu anda çalıştığımız üç tane eser var. Ortada Topkapı Sarayı'nın harem girişini girişinde bulunan kapı var. Yaklaşık olarak 400 yıllık bir kapıdır. Dönemin bütün özelliklerini taşımaktadır. Tabii ki üzerindeki sedef, fil dişi, bağ ve metal olarak gümüş süslemeler var."
"MALZEME HEM DOĞAL HEM DE ÇOK DEĞERLİ OLDUĞU İÇİN İSRAFA KESİNLİKLE YER YOK"
Cemalettin Ünal, restorasyon çalışmalarının odak isteyen bir iş olduğunu vurgulayarak, "Öncelikle severek yapmanız gerekiyor. Tabii ki biraz da tecrübe gerekiyor. Malzeme hem doğal hem de çok değerli olduğu için burada israfa kesinlikle yer yok. Ona göre her şey planlanıyor, ölçülüyor, biçiliyor." ifadelerini kullandı.
Tarihle direkt temas eden bir işte çalıştığı için çok şanslı hissettiğini söyleyen Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çoğu kişinin yapamayacağı hatta çok nadir eserlerin elimizden geçmesi ve sarayda çalışmamız bizi onore ediyor ve mutlu oluyoruz. Bu sebeple çok şanslı hissediyorum. Eserlerin sergilenmesi de ayrı bir mutluluk veriyor. Benden sonra gelenler, ailemden insanlar onları görünce ayrı bir mutluluk yaşıyorum. 32 yıl az bir süre değil. Köşk ve kasırlardaki hemen hemen bütün sedefli işlere elimizi sürdük. Bundan sonra da inşallah devam edecek."
Kaynak: AA
En Çok Okunan Haberler
Ebru Şahin hem zayıflık hem güzellik sırrını paylaştı
Paris Çikolata Fuarı'nda mankenler podyuma çikolata elbiselerle çıktı
Mide gribi: Hijyen ve beslenmeye dikkat
Türkiye Cumhuriyeti 101. yaşını kutluyor
Yıllardır kanserle savaşan oyuncu ölüme meydan okudu
Burcu Özberk yaza veda etti, kırmızı takımıyla ortalığı yaktı
Dünyada yalnızlık salgını yayılıyor
Brüksel’de Şirinler Köyü
Aslışah Alkoçlar minik oğlu ile yeğenini paylaştı
Çocuğunuzda bu belirtiler varsa dikkat!
Yunuslar balıkçı teknesi ile yarışa girdi
1 kişi hayatını kaybetmişti! Metrobüs kazasında istenen cezalar belli oldu
Bursa CHP İl Başkanlığı adalet için bir araya geldi!
Bursa'da yedek anahtar ile eski dükkanını soydu
Narin davasında yeni detay! "Net bir şekilde tespit edildi"