Uzmanlar, halk arasında ‘küf' olarak bilinen mantarlar grubunun insan sağlığında kansere kadar yol açan zararları bulunuyor.
Haber Giriş Tarihi: 10.01.2025 09:44
Haber Güncellenme Tarihi: 10.01.2025 09:48
Kaynak:
İHA
Bir çok yiyecekte oluşan ve halk arasında ‘küf' olarak bilinen mantar gruplarının verdiği zararlara karşı uzmanlardan uyarı geldi. Küf mantarlarının doğada çok yaygın bulunmakta ve çok kolaylıkla üreyebilmekte olduğuna dikkat çeken İç Hastalıkları Uzm. Dr. Devrim Deniz, “Bunlar için uygun nem koşulları, uygun sıcaklık koşulları doğamızda çok kolay bir şekilde kendini buluyor. Uygun oksijen ortamıyla karşılaştığına ve kontamine gıdada bununla temas ettiğinde bu mantarlar kolaylıkla çoğalabiliyor. Genelde biz bu mantarları özellikle bazı gıdalarda daha çok görüyoruz. Bunların başında tahıl grubu, buğday, arpa, mısır gibi hububat gruplarında görebiliyoruz. Yine yer fıstığı, fıstık, ceviz, badem gibi kuruyemişlerde görebiliyoruz. Yine süt ürünlerinde, kakaoda görebiliyoruz. Ayrıca kurutulmuş meyvelerde de yoğun bir şekilde bunlar uygun ortamlar olduğunda gelişebiliyor” dedi.
“ÇOK YAYGIN BİR ŞEKİLDE KARACİĞER KANSERLERİ GELİŞEBİLİYOR”
Küf mantarları geliştiğinde sağlığa verdiği sorunları sıralayan İç Hastalıkları Uzm. Dr. Devrim Deniz, “Bunlar, öncelikle temas ettiği sisteme etkileri, duruma göre değişebiliyor. Solunum sistemini etkilediğinde alerjik hastalıklar, astım gibi hastalıklar artabiliyor. Yine mide bağırsak sistemi üzerinden giriş yaptığında özafagus kanserleri, yine özellikle aflatoksin ile gelişen çok yaygın bir şekilde karaciğer kanserleri gelişebiliyor. Böbreklerimizi etkilediğinde böbrek toksisiteleri ortaya çıkabilmekte. Cildimize temas ettiğinde cildimizde tahrişler, alerjik döküntüler oluşabiliyor. Hormonlarımızı etkileyebiliyor. Üreme hormonlarını etkileyebiliyor ve bu nedenle üretkenlikler, üremede problemler oluşabiliyor, sperm kalitesi, yumurta kalitesinde bozukluklara yol açabiliyor. Yine çağımızın sorunu olan obezite gibi şeylerde de etkileri var. Özellikle mısırlarda üreyen mantarlar. Bunlar da son dönemde çölyak hastalığı nedeniyle yoğun bir şekilde tüketim arttı ve bu nedenle de fumonisin zehirlenmeleri arttı. Çünkü yapılan çalışmalarda fumonisinler, özafagus kanseri, yine karaciğer kanseri üzerine kanser yapıcı etkileri tespit edilmeye başlandı. Fumonisinlerin hayvanlardan insanlara geçişi çok net değil ama bir aflatoksinin süt ürünlerinden geçişi var, bunlara dikkat etmek gerekiyor. Yine sağlığımızı tehdit eden gizli tehditler, pestisitler var. Özellikle GDO'lu bu ürünlerde bu pestisitler kullanılıyor ve daha çok ürün elde etmek için kullanılan bu ürünler belli bir birikim sonrası yine sağlığımızı tehdit eden şeyler oluşmakta. Yine toksisitelere, organ toksisitelerine, karaciğerde, böbrekte organ toksisitelerine yol açabilmekte. Yine sistemik dolaşıma girerek vücudun yükünü arttırmakta ve obeziteye, insülin direncine yol açan süreçleri başlatabilmekte. O açıdan da pestisitlere dikkat etmek lazım. Bunların hepsi aslında görünmez tehlikeler. Bununla ilgili neler yapabiliriz, öncelikle gıdaların temasını engelleyecek şeylere dikkat etmek lazım. Üretim aşamasında, depolama aşamasında dikkat edip buna göre tedbirlerimizi almalı. Tüketici olarak biz de güvenilir yerlerden bu ürünleri almalı, evimizde güvenli bir şekilde depolamalıyız” ifadelerini kullandı.
“GIDALARI TÜKETİRKEN DE SAKLARKEN DE SAKLAMA KOŞULLARINA, RAF ÖMÜRLERİNE DİKKAT ETMELİYİZ”
Bu zararlı maddeler insan vücuduna girdikten sonra neler yapılabileceği ile ilgili bilgiler veren Uzm. Dr. Devrim Deniz, “Antioksidan özelliği içeriği yüksek olan gıdalarla beslenebiliriz. Çünkü bu toksinler girdiğinde karaciğerde detoksite edilip atılması gerekiyor. Karaciğere destek olmak amaçlı gibi sistemi gibi antioksidan içeriği yüksek olan takviyeler ya da gıdalarla beslenmeniz gerekiyor. Yeteri kadar sıvı almalıyız. Çünkü bu sıvı yoluyla atılabiliyor böbreklerimizde. Her şeyi doğasında ve uygun mevsiminde beslenmeliyiz öncelikle ve bozulmaya yüz tutmuş bir gıda varsa ya da bozulmuş şüphesi olan gıda varsa kesinlikle tüketmemeliyiz. Bu gıdaları tüketirken de saklarken de bunların saklama koşullarına, raf ömürlerine dikkat etmeliyiz ve buna göre tüketmeliyiz. Açıkta satılan gıdalar ya da depolanmasını şüpheli olduğun gıdalardan uzak durmalıyız. Hani ön etkenden uzak durmalı bunlara dikkat ederek tüketmek en sağlıklısıdır” diye konuştu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Küf mantarı sağlığı tehdit ediyor!
Uzmanlar, halk arasında ‘küf' olarak bilinen mantarlar grubunun insan sağlığında kansere kadar yol açan zararları bulunuyor.
Bir çok yiyecekte oluşan ve halk arasında ‘küf' olarak bilinen mantar gruplarının verdiği zararlara karşı uzmanlardan uyarı geldi. Küf mantarlarının doğada çok yaygın bulunmakta ve çok kolaylıkla üreyebilmekte olduğuna dikkat çeken İç Hastalıkları Uzm. Dr. Devrim Deniz, “Bunlar için uygun nem koşulları, uygun sıcaklık koşulları doğamızda çok kolay bir şekilde kendini buluyor. Uygun oksijen ortamıyla karşılaştığına ve kontamine gıdada bununla temas ettiğinde bu mantarlar kolaylıkla çoğalabiliyor. Genelde biz bu mantarları özellikle bazı gıdalarda daha çok görüyoruz. Bunların başında tahıl grubu, buğday, arpa, mısır gibi hububat gruplarında görebiliyoruz. Yine yer fıstığı, fıstık, ceviz, badem gibi kuruyemişlerde görebiliyoruz. Yine süt ürünlerinde, kakaoda görebiliyoruz. Ayrıca kurutulmuş meyvelerde de yoğun bir şekilde bunlar uygun ortamlar olduğunda gelişebiliyor” dedi.
“ÇOK YAYGIN BİR ŞEKİLDE KARACİĞER KANSERLERİ GELİŞEBİLİYOR”
Küf mantarları geliştiğinde sağlığa verdiği sorunları sıralayan İç Hastalıkları Uzm. Dr. Devrim Deniz, “Bunlar, öncelikle temas ettiği sisteme etkileri, duruma göre değişebiliyor. Solunum sistemini etkilediğinde alerjik hastalıklar, astım gibi hastalıklar artabiliyor. Yine mide bağırsak sistemi üzerinden giriş yaptığında özafagus kanserleri, yine özellikle aflatoksin ile gelişen çok yaygın bir şekilde karaciğer kanserleri gelişebiliyor. Böbreklerimizi etkilediğinde böbrek toksisiteleri ortaya çıkabilmekte. Cildimize temas ettiğinde cildimizde tahrişler, alerjik döküntüler oluşabiliyor. Hormonlarımızı etkileyebiliyor. Üreme hormonlarını etkileyebiliyor ve bu nedenle üretkenlikler, üremede problemler oluşabiliyor, sperm kalitesi, yumurta kalitesinde bozukluklara yol açabiliyor. Yine çağımızın sorunu olan obezite gibi şeylerde de etkileri var. Özellikle mısırlarda üreyen mantarlar. Bunlar da son dönemde çölyak hastalığı nedeniyle yoğun bir şekilde tüketim arttı ve bu nedenle de fumonisin zehirlenmeleri arttı. Çünkü yapılan çalışmalarda fumonisinler, özafagus kanseri, yine karaciğer kanseri üzerine kanser yapıcı etkileri tespit edilmeye başlandı. Fumonisinlerin hayvanlardan insanlara geçişi çok net değil ama bir aflatoksinin süt ürünlerinden geçişi var, bunlara dikkat etmek gerekiyor. Yine sağlığımızı tehdit eden gizli tehditler, pestisitler var. Özellikle GDO'lu bu ürünlerde bu pestisitler kullanılıyor ve daha çok ürün elde etmek için kullanılan bu ürünler belli bir birikim sonrası yine sağlığımızı tehdit eden şeyler oluşmakta. Yine toksisitelere, organ toksisitelerine, karaciğerde, böbrekte organ toksisitelerine yol açabilmekte. Yine sistemik dolaşıma girerek vücudun yükünü arttırmakta ve obeziteye, insülin direncine yol açan süreçleri başlatabilmekte. O açıdan da pestisitlere dikkat etmek lazım. Bunların hepsi aslında görünmez tehlikeler. Bununla ilgili neler yapabiliriz, öncelikle gıdaların temasını engelleyecek şeylere dikkat etmek lazım. Üretim aşamasında, depolama aşamasında dikkat edip buna göre tedbirlerimizi almalı. Tüketici olarak biz de güvenilir yerlerden bu ürünleri almalı, evimizde güvenli bir şekilde depolamalıyız” ifadelerini kullandı.
“GIDALARI TÜKETİRKEN DE SAKLARKEN DE SAKLAMA KOŞULLARINA, RAF ÖMÜRLERİNE DİKKAT ETMELİYİZ”
Bu zararlı maddeler insan vücuduna girdikten sonra neler yapılabileceği ile ilgili bilgiler veren Uzm. Dr. Devrim Deniz, “Antioksidan özelliği içeriği yüksek olan gıdalarla beslenebiliriz. Çünkü bu toksinler girdiğinde karaciğerde detoksite edilip atılması gerekiyor. Karaciğere destek olmak amaçlı gibi sistemi gibi antioksidan içeriği yüksek olan takviyeler ya da gıdalarla beslenmeniz gerekiyor. Yeteri kadar sıvı almalıyız. Çünkü bu sıvı yoluyla atılabiliyor böbreklerimizde. Her şeyi doğasında ve uygun mevsiminde beslenmeliyiz öncelikle ve bozulmaya yüz tutmuş bir gıda varsa ya da bozulmuş şüphesi olan gıda varsa kesinlikle tüketmemeliyiz. Bu gıdaları tüketirken de saklarken de bunların saklama koşullarına, raf ömürlerine dikkat etmeliyiz ve buna göre tüketmeliyiz. Açıkta satılan gıdalar ya da depolanmasını şüpheli olduğun gıdalardan uzak durmalıyız. Hani ön etkenden uzak durmalı bunlara dikkat ederek tüketmek en sağlıklısıdır” diye konuştu.
Kaynak: İHA
En Çok Okunan Haberler
Çocukların beslenme çantasında olması gereken 10 besin
Dünya kuruyor: İşte 2024'ün kuraklık karnesi
Dünyanın en değerli kedi cinsleri
Kızıldeniz'deki renkli su altı dünyası görüntülendi
Otomotiv sektöründe tüm zamanların rekoru kırıldı: Bakın zirvede hangisi var?
Mutlaka tüketilmesi gereken o besinin faydaları saymakla bitmiyor!
Dünyanın en ünlü alışveriş caddeleri
Vatandaşlar tarafından en çok sevilen Ferdi Tayfur şarkıları
Kulağa tuhaf gelen gerçek dışı bilgiler
Kurtlar Vadisi'nin en sevilenleri!
Ortalamanın üzerindeki aralık yağışları İzmir'de barajları doldurmaya yetmedi
Büyük İstanbul Otogarı 20 milyon yolcu taşıdı
İstanbul'da terör örgütü DEAŞ'a finansman sağladıkları iddia edilen 7 zanlı yakalandı
Kayseri'de kamyonette 1 milyon 803 bin 200 makaron ele geçirildi
190 milyon liralık vurgunda 11 tutuklama! Böyle tuzağa düşürmüşler