Bolu’nun Kartalkaya mevkinde bulunan Grand Kartal Otel’de geçtiğimiz hafta tüm Türkiye’yi derinden sarsan bir yangın meydana geldi. Yangında maalesef 78 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Binada yangın merdiveni bulunmadığı söylendi en başta, sonrasında ise yangın merdivenlerinin içeri kısımda olduğu, merdivenlerin depo olarak kullanıldığı ve içerisinde halıların bulunduğu, merdiven kapılarının ise ahşap olduğu ortaya çıktı.

Ne kadar üzücü bir durum aslında. Her gün onlarca insanın binlerce lira sayarak canını, çoluğunu-çocuğunu emanet ettiği bir otel yönetiminin bu kadar gamsız olması, ne kadar da acı…

Halbuki mevzuatlara, yönetmeliklere uyulsa; kurallar çiğnenmese belki de tek bir can kaybı bile yaşanmayacak bir yangın felakete dönüştü.

Sonra yangın alarmlarına ne demeli? Odalarda rahat rahat sigara içilebilsin diye kapatılan sensörler, onlarca insanın yangını kısa sürede fark edememesine ve acı içinde hayatını kaybetmesine sebep oldu.

Yargı, mahkeme, hukuk… Bunun hesabını sorabilir mi? Elbette sorabilir. Fakat sorulan hiçbir hesap 78 insanın hayatını geri getirmeyecek. Kederli ailelere teselli olmayacak. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor.

Sonra her meseleye siyasi esbablar giydirmemiz… Bakanlık mı kabahatli yoksa belediye mi? Bu tartışmalar yangın henüz bitmeden başladı. Henüz kaç insanımızı kaybettiğimizi bile bilmezken kimin suçlu olduğunu tartışıyorduk biz sizce normal mi bu?

Elbette bunu inceleyeceğiz, tartışacağız ve soracağız fakat zamanı doğru muydu? İnsanlarımız yanmış naaşları üzerinden siyasi hesaplar yapmak, algı oluşturmaya çalışmak, herkesin birbirini suçlar tavırlar sergilemesi doğru muydu?

Böyle hadiselerde kesinlikle doğruyu icra edemiyoruz maalesef. Hayatta her şey olabilir fakat böyle olayları siyaset masasına meze yapmak hiç etik, hiç ahlaki değil. İnsanımızın ve siyasetçilerimizin belki de her şeyden önce bunu öğrenmeleri, kendilerini ahlaki zeminde ifade etmeyi öğrenmeleri gerekiyor.