Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ses

Yazının Giriş Tarihi: 08.09.2024 13:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.09.2024 13:56

Başımızın üzerinde yangın söndürme uçakları, helikopterler dönüp duruyor. Yaz boyu bu sesleri her duyduğumda yüreğim hop oturuyor, hop kalkıyor. Kulaklarım işitmesin, gürültü kesilsin, yangınlar artık dinsin istiyorum. Ama neredeyse her hafta, uğursuz bir yardımsever gibi, acının çöreklendiği her yere elini uzatan iyi kalpli bir canavar gibi kükrüyorlar başımızın üzerinde. Yangın, yakıyor yurdumun dört bir yanını.

Beyaz, gri, taş görünümlü; çok katlı, tek katlı, müstakil, kooperatif, site bir sürü bilmem ne ektikleri, güzelim zeytin ağaçlarının, mis kokulu fıstık çamlarının yerlerinde yükselttikleri, çoğalarak azalttığımız doğanın en güzel köşelerinde sıcaktan artık her yıl daha nefessiz günler geçirdiğimiz beldelerin üstünde döndükçe dönüyor yangın söndürme uçakları, helikopterleri…

“Her ağaç bir insan olmuş, basıyor ağıdı, basıyor çığlığı. Bir orman yangınında bulunup da ağaçların canlanarak, ateşin önünden can havliyle kaçıştıklarına inanan bulunmaz. Her ağaç başını almış kaçıyor. Suya kaçıyor.” diyor ya Yaşar Kemal ‘Bu Diyar Baştan Başa’nın, ‘Yanan Ormanlarda Elli Gün’ kitabında; yanan ağaçların çığlığı kulaklarımda yankılanıyor. Ama bu ağaçlar, bugünümüzün ağaçları suya koşarken bir tatil köyünün, bir yazlık sitenin, bir otelin geçilmez kapılarıyla engelleniyor. Sahiller artık ne ormanların ne de halkın. Sahiller şimdi, insanı da insanlığı da hiçe sayanların. Sahiller şimdi doğayı umursamayanların.

Bak kaç yıllardır, en güzel çam ağaçlarıyla süslenen bir yarımadanın üzerinde çıkan yangından sonra yan yana dizilen kocaman bir beton yığınına bürünen manzara kahkahayla gülüyor karşıdan. Yol boyunca ilerlerken, onun kahkaha seslerine kulaklarımızı tıkamak isterken, hunharca atılmış çöplerin ve plastik şişelerin kalabalığı dalga geçiyor tüm inceliklerimizle. Elindeki bir çöpü cebinde saatlerce gezdiren kaç insan kaldık ki şurada? Alay ediyor cümle alem bizimle, arabasından yola fırlatırken tüm o pislikleri. Sıra sıra diziliyor yol boyunca plastik şişeleriniz, naylon torbalarınız, ambalaj kağıtlarınız. İşte onlardan biri belki de dünyanın en sıcak yılı olan 2024’te, güneşin acımasızlığıyla alevlenen ve ağaçların hıçkırıklara boğulmasına neden olan o şişenin sahibi. Gülüp geçiyor her yangına çirkin sırıtışıyla ve bir şey olmaz boş vermişliğiyle. Camını açıyor ve fırlatıp geçiyor vurdum duymaz bir şekilde.

Başımızın üzerinde yangın söndürme uçakları dönüp dururken, paranın sesi bir kez daha meydan okuyor, bir kez daha bizlerle dalgasını geçiyor. Namuslu vatandaşın rüyasında bile görmeye cesaret edemeyeceği, aslında tamah da etmeyeceği bir yaşama, birkaç ay ara vererek “diyetini” ödeyen birileri yine göstere göstere aramıza karışıyor. Hem de kaldıkları yerden devam ederek ve ilk günden eski “Enerci”lerini tazeleyerek…

Ve bir dere yatağından tüm ülkenin gün be gün azalan umutlarıyla iç çekerek beklediği kara bir haber geliyor. Ağıtlar duyuluyor bu güzel yurdun dört bir yanından. Lanetler okunuyor, kızgın cümleler sosyal medyayı dolduruyor. Kocaman kara gözlü, güleç yüzlü küçük bir kız fotoğrafı kalıyor ondan geriye… Yaşam dolu, enerjisi yüksek, zekâ parıltısı o fotoğraftan bize doğru fışkırıyor. Yazık, dünyanın en sıcak yılındayız. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamak üzereyiz ama küçük bir kızı koruyamayacak haldeyiz, çok yazık.

Kim bu cana kıydı? Önemi var mı artık? Şimdi duyulması gereken asıl ses adaletin güçlü haykırışı olmalı. Çalan ilk ders zilinin coşkusuyla sınıfına koşması gereken küçük adımların sesi kendilerini insan sayan yaratıkların eliyle kesilmişse eğer, şimdi, yer gök susmalı! Susmalı, susmalı, sus!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
Bursa
    cami
      En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.