ABD'de Trump'ın tekrar seçilmesiyle birlikte değişmesi muhtemel küresel dengeler
Yazının Giriş Tarihi: 06.11.2024 13:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.11.2024 14:00
ABD'de Donald Trump 5 Kasım seçimlerinden tahminlerin ötesinde bir zaferle çıktı. Salıncak eyaletler olan Pensilvanya, Georgia, Arizona, Nevada, Michigan, North Carolina ve Wisconsin'de Trump büyük bir başarı elde etti. Bu başarı başkanlığın kapısını kendisine açtı.
4 yıl daha Beyaz Saray'ı yönetecek olan Donald Trump, 2020'de devrettiği başkanlık koltuğunu tarihte eşine az rastlanır bir geri dönüşle tekrar devralmış oldu.
Seçim kampanyası sürecinde bilinen 3 suikast girişimini atlatan Trump için ABD müesses nizamıyla karşı karşıya geleceği zorlu bir başkanlık süreci olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Bu süreçte dünyayı da köklük politik ve ekonomik değişikliklerin beklediğini düşünmek yanıltıcı olmayacaktır.
Geçmiş başkanlık performansını dikkate aldığımızda Donald Trump öngörülemez çıkışlar yapmayı seven bir lider profili çizdi. Trump'ın başkanlığı resmen devralmasının ve göreve başlamasının ardından atacağı adımlar dünyanın önümüzdeki 4 yılı için belirleyici olacak.
7 Ekim'den bu yana süren Filistin-İsrail çatışması ve Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaşa dair Trump'ın alacağı pozisyon hayati önem arz ediyor. İsrail'in mevcut Başbakanı Netanyahu ile oldukça yakın ilişkisi olan Donald Trump'ın Filistin meselesi konusunda İsrail'e Biden'dan daha az destek vereceğini beklemek saflık olacaktır.
Bir iş insanı olan Trump için savaş belirsizlik anlamı taşıyor. Bu nedenle savaşlara karşı olduğunu ve ABD'nin çatışmaların doğrudan içerisinde olmadığı bir düzeni savunduğunu daha önce kendisinin ağzından defalarca duyduk. MAGA (Make America Great Again) sloganı da bu bakıştan bağımsız olarak doğmadı.
Trump için öncelik her zaman kendi halkının ekonomik refahı ve çıkarı olacak. Balkon konuşmasında ilk olarak mülteci konusuna değinmesi de bunun en net işareti olarak değerlendirilebilir. Bu bakış Trump'ın devam eden her iki savaşı da sona erdirmek için pozisyon alacağını gösterebilir. Özellikle Rusya Ukrayna savaşında Demokratların Ukrayna'ya verdiği mali destek Trump'ın eleştirisine neden olmuştu. Kesin olarak bileceğimiz bir şey varsa o da Ukrayna'nın bu koşulsuz destekten bugün itibariyle mahrum kalacağıdır.
Putin, kısa süre önce yaptığı açıklamada barış için hazır olduklarını tekrarlamıştı. Otoriter ve güçlü lider figürleriyle daha rahat diplomatik ilişki kurabilen Trump'ın Ukrayna'da barış için masayı olabilecek en kısa sürede kurma iradesinde olduğunu düşünebilir. Ancak halihazırda Doğu Ukrayna'da oldukça geniş bir toprak parçasını elinde tutan ve bu alanı bırakmaya hiç niyeti olmayan Rusya ile, ülkesi son 3 yıldır harabeye dönmüş olan Ukrayna'yı adil bir barışa ikna etmek Trump için oldukça zor bir sınav olacak. Burada şüphesiz eli zayıf olan Ukrayna için gelecek çok parlak görünmüyor.
Bir diğer kritik konu olan Filistin-İsrail savaşında Trump'ın tavrı daha farklı olabilir. Her ne kadar savaşa karşı olsa da İsrail lobisinin maddi gücü ve Trump'ın bu lobiye yakınlığı nedeniyle Filistin'de Hamas ve direniş güçlerini bir barışa zorlamak için çatışmaların dozu ne yazık ki artırılabilir.
Yerine göre kaba gücü etkili bir enstruman olarak kullanmayı seven Trump'ın savaşı bir an önce sona erdirmek için Filistin'de bu kaba güce başvuracağını düşünmek çok da yanlış olmayacaktır. Direnişin bölgedeki en güçlü destekçisi İran için Trump'ın seçilmesi berberinde riskleri getiriyor. İsrail'in 7 Ekim'den bu yana türlü provakasyonlarla İran'ı doğrudan bir savaşın içine çekmeye çalıştığını gördük. Netanyahu'nun Trump'ın seçilmesinden alacağı cesaretle ABD güçlerini arkasına alarak İran'ı da içerisine alacak yeni ve çok daha büyük bir savaş sürecini kışkırtmak isteyeceğini tahmin edebiliriz. Ancak Donald Trump, kısa vadede böylesine büyük ve tehlikeli bir savaş öncülük etmeyecektir.
Bir diğer kritik başlık olan AB-NATO ve ABD ilişkileri de bu yeni dönemde farklı bir kulvarda seyredecektir. ABD'nin özellikle NATO'nun ekonomik yükünü üstlenmesi Trump'ın son başkanlık döneminde açıkça eleştirdiği bir konu olmuştu. Aynı şekilde AB ile oldukça sorunlu ilişkileri olan Donald Trump, AB'yi doğrudan "ABD düşmanı" olarak tanımlamıştı. Yeni başkanlık döneminde de Trump'ın AB ve NATO'ya olan bakışının değişeceğini öngöreceğimiz bir işaret henüz bulunmuyor. ABD'nin ekonomik ve askeri gücünün devrede olmadığı bir Avrupa Birliği için tarihi kırılmaların yaşanacağı bir geleceğin yakın olduğunu düşünebiliriz.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Oğuzhan Osman BİLGİN
ABD'de Trump'ın tekrar seçilmesiyle birlikte değişmesi muhtemel küresel dengeler
ABD'de Donald Trump 5 Kasım seçimlerinden tahminlerin ötesinde bir zaferle çıktı. Salıncak eyaletler olan Pensilvanya, Georgia, Arizona, Nevada, Michigan, North Carolina ve Wisconsin'de Trump büyük bir başarı elde etti. Bu başarı başkanlığın kapısını kendisine açtı.
4 yıl daha Beyaz Saray'ı yönetecek olan Donald Trump, 2020'de devrettiği başkanlık koltuğunu tarihte eşine az rastlanır bir geri dönüşle tekrar devralmış oldu.
Seçim kampanyası sürecinde bilinen 3 suikast girişimini atlatan Trump için ABD müesses nizamıyla karşı karşıya geleceği zorlu bir başkanlık süreci olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Bu süreçte dünyayı da köklük politik ve ekonomik değişikliklerin beklediğini düşünmek yanıltıcı olmayacaktır.
Geçmiş başkanlık performansını dikkate aldığımızda Donald Trump öngörülemez çıkışlar yapmayı seven bir lider profili çizdi. Trump'ın başkanlığı resmen devralmasının ve göreve başlamasının ardından atacağı adımlar dünyanın önümüzdeki 4 yılı için belirleyici olacak.
7 Ekim'den bu yana süren Filistin-İsrail çatışması ve Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaşa dair Trump'ın alacağı pozisyon hayati önem arz ediyor. İsrail'in mevcut Başbakanı Netanyahu ile oldukça yakın ilişkisi olan Donald Trump'ın Filistin meselesi konusunda İsrail'e Biden'dan daha az destek vereceğini beklemek saflık olacaktır.
Bir iş insanı olan Trump için savaş belirsizlik anlamı taşıyor. Bu nedenle savaşlara karşı olduğunu ve ABD'nin çatışmaların doğrudan içerisinde olmadığı bir düzeni savunduğunu daha önce kendisinin ağzından defalarca duyduk. MAGA (Make America Great Again) sloganı da bu bakıştan bağımsız olarak doğmadı.
Trump için öncelik her zaman kendi halkının ekonomik refahı ve çıkarı olacak. Balkon konuşmasında ilk olarak mülteci konusuna değinmesi de bunun en net işareti olarak değerlendirilebilir. Bu bakış Trump'ın devam eden her iki savaşı da sona erdirmek için pozisyon alacağını gösterebilir. Özellikle Rusya Ukrayna savaşında Demokratların Ukrayna'ya verdiği mali destek Trump'ın eleştirisine neden olmuştu. Kesin olarak bileceğimiz bir şey varsa o da Ukrayna'nın bu koşulsuz destekten bugün itibariyle mahrum kalacağıdır.
Putin, kısa süre önce yaptığı açıklamada barış için hazır olduklarını tekrarlamıştı. Otoriter ve güçlü lider figürleriyle daha rahat diplomatik ilişki kurabilen Trump'ın Ukrayna'da barış için masayı olabilecek en kısa sürede kurma iradesinde olduğunu düşünebilir. Ancak halihazırda Doğu Ukrayna'da oldukça geniş bir toprak parçasını elinde tutan ve bu alanı bırakmaya hiç niyeti olmayan Rusya ile, ülkesi son 3 yıldır harabeye dönmüş olan Ukrayna'yı adil bir barışa ikna etmek Trump için oldukça zor bir sınav olacak. Burada şüphesiz eli zayıf olan Ukrayna için gelecek çok parlak görünmüyor.
Bir diğer kritik konu olan Filistin-İsrail savaşında Trump'ın tavrı daha farklı olabilir. Her ne kadar savaşa karşı olsa da İsrail lobisinin maddi gücü ve Trump'ın bu lobiye yakınlığı nedeniyle Filistin'de Hamas ve direniş güçlerini bir barışa zorlamak için çatışmaların dozu ne yazık ki artırılabilir.
Yerine göre kaba gücü etkili bir enstruman olarak kullanmayı seven Trump'ın savaşı bir an önce sona erdirmek için Filistin'de bu kaba güce başvuracağını düşünmek çok da yanlış olmayacaktır. Direnişin bölgedeki en güçlü destekçisi İran için Trump'ın seçilmesi berberinde riskleri getiriyor. İsrail'in 7 Ekim'den bu yana türlü provakasyonlarla İran'ı doğrudan bir savaşın içine çekmeye çalıştığını gördük. Netanyahu'nun Trump'ın seçilmesinden alacağı cesaretle ABD güçlerini arkasına alarak İran'ı da içerisine alacak yeni ve çok daha büyük bir savaş sürecini kışkırtmak isteyeceğini tahmin edebiliriz. Ancak Donald Trump, kısa vadede böylesine büyük ve tehlikeli bir savaş öncülük etmeyecektir.
Bir diğer kritik başlık olan AB-NATO ve ABD ilişkileri de bu yeni dönemde farklı bir kulvarda seyredecektir. ABD'nin özellikle NATO'nun ekonomik yükünü üstlenmesi Trump'ın son başkanlık döneminde açıkça eleştirdiği bir konu olmuştu. Aynı şekilde AB ile oldukça sorunlu ilişkileri olan Donald Trump, AB'yi doğrudan "ABD düşmanı" olarak tanımlamıştı. Yeni başkanlık döneminde de Trump'ın AB ve NATO'ya olan bakışının değişeceğini öngöreceğimiz bir işaret henüz bulunmuyor. ABD'nin ekonomik ve askeri gücünün devrede olmadığı bir Avrupa Birliği için tarihi kırılmaların yaşanacağı bir geleceğin yakın olduğunu düşünebiliriz.
Çölyak hastalığına dair bilinmesi gereken tüm gerçekler
C vitamininin faydaları saymakla bitmiyor!
Tüketebileceğiniz 0 kalorili besinler
Sosyal medya estetiğe sürüklüyor
Türkiye'nin antik liman kentleri
KOAH neden olur? Nelere dikkat edilmelidir?
ABD'de suikaste uğrayan başkanlar