Filistin aylardır dünyanın gözleri önünde, İsrail soykırımı altında inim inim inliyor. Sözde insan haklarının yılmaz savunucusu Birleşmiş Milletler ve kendilerinin dünyanın en medeni ülkeleri olduklarını iddia eden Batılı devletler ise ikiyüzlü politikaları ile Filistin’de kurşuna dizilen, fosfor bombaları ile yakılan, roketler ile öldürülen, helikopterler ile taranan, işgalci İsrail tarafından aylardır katledilen, soykırıma uğrayan mazlum Filistin halkını görmezden gelmeye devam ediyor.

Evet, İslam alemine bir bayram daha geldi, bir bayram daha geçti. Yeni bir kurban bayramı; fakat bu kez Müslümanların kurbanları koçlar değil, koçyiğitler. Kadınlar, bebekler ve çocuklar bu yıl Müslümanların kurbanları.

Çıkarları uğruna büyük bir ferasetsizlik ve ahmaklık ile bu yıl Müslüman devletler, Filistinlileri kurban etti.

Bıçağın kimin elinde olduğu mühim değil. Kurban, vekaleti verenindir ve Müslüman devletler maalesef görmezden gelerek, yaptırım uygulamayarak, müdahale etmeyerek aylar öncesinden İsrail’e, Filistin’i kurban etme vekaletini verdiler.

Nihayetinde dünyanın birçok Müslüman ülkesinde sofralar et ve ekmekle dolup taşarken, bu bayramda İsrail ekmeğini, yine mazlum Filistinlilerin kanına banarak yedi. Dünya yine sessiz.

Her türlü zulmün, işkencenin, katliamın aylardır vuku bulduğu Filistin’e bayram nasıl gelecek? Hanzala nasıl yüzünü dönecek insanlığa? Diplomatik saklambaçlar daha kaç Filistinli kurban edildiğinde son bulacak?

Onlar tüm Müslümanlardan hatta Hristiyanlardan, en az Filistinlilerden nefret ettikleri kadar nefret ediyorlar. Sadece bize sıra gelmedi. Peki sıra bize geldiğinde ne olacak? Sıra bizim sınırlarımıza göz dikmeye, toprağımızı işgal etmeye geldiğinde ne olacak?

Bütün dünya Yahudilerin, kendilerine vaat edilmiş topraklar olduğunu iddia ettikleri ve arz-ı mevûd olarak tanımladıkları Nil ve Fırat nehirleri arasında kalan bölgede Büyük İsrail Devletini kurmak istediklerini ve bu bölgenin de önemli bir kısmının Türkiye sınırları içerisinde yer aldığını biliyor.

Yıllardır eze eze, vura vura Orta Doğu’da İsrail’e kafa tutabilecek güçte bir ülke bırakmadılar. Libya, Mısır, Ürdün, Irak, Suriye… Ya iç savaş, ya darbe ya da katliam. Ellerini uzattıkları her yeri talan ettiler. Yemen’de on binlerce çocuğu açlığa mahkum edip Suriye’de binlerce bebeği katlettiler.

Demokrasi getirme vaadiyle Irak’a girip, orada 1 milyon sivil öldürdükten sonra petrolü alıp gittiler.

İngiltere, Amerika ve bunların Orta Doğu’daki jandarması İsrail. Bölgeyi sıraya koymuş geliyorlar. Onlar, yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmiyorlar.

Yıllardır insanlar bas bas bağırıyor hedefte Türkiye var diye. Kimin umurunda? Dün Suriye’deki varlığımız, bugünler içindi. Yine bugün Filistin’deki yokluğumuz da yarınlarımız için büyük bir tehdit.

Filistin’de istediklerini elde ettikten sonra yönlerini yeniden Suriye’ye çevirip zaten perişan olmuş ülkeyi paramparça etmeyecekler mi? Edecekler ve sonrasında sıra Türkiye’ye gelecek.

İşte bugün, kana bulanmış bu coğrafyada acının dinmesi için herkes elini taşın altına koymalı. Uluslar arası organizasyonlardan devletlere, devletlerden derneklere, derneklerden halklara kadar herkes bu savaşta Filistin’den taraf olup kurşun atabilen kurşun, taş atabilen taş atmalı.

Filistinliler bir bayramlarını daha kurban olarak geçirmemeli.

Bir büyüğüm şöyle dua etmişti:

Ya Rabbi, sen bayramlarını senin için kurban eden nice mazlumların da rabbisin. Onların başlarındaki belaları zalimlerin üzerine çevir.

Hepimiz buna amin diyelim ve Allah yolunda bayramlarını kurban eden, evleri yıkılan, ocakları sönen, babaları öldürülen, evlatları katledilen, kadınları bomba yağmurları altında kalan mazlumlar için dua edelim.

Allah bizi, her gün bizden bir ses, bir umut bekleyen mazlumların intikamına memur etsin.