Rusya-Ukrayna savaşının şiddeti özellikle son günlerde Ukrayna'nın gerçekleştirdiği karşı taarruz nedeniyle artmış durumda.

Ukrayna güçlerinin salı gününden bu yana Rusya sınırındaki Kursk bölgesine düzenlediği karşı taarruzun bilançosu henüz tam olarak açıklanmadı ancak Rusların verdiği kayıpların ciddi boyutlara ulaştığı iddia ediliyor.

Ukrayna'nın gerçekleştirdiği saldırı farklı yönlerden ele alınabilir. Ukrayna'nın saldırı düzenlediği bölgeleri ele geçirmek gibi bir niyeti olmadığı ortada.

Burada öncelenen ilk amacın Rusya halkının ve dolayısıyla Putin'in üzerindeki baskıyı artırmak olabilir.

Bir başka açıdan konuya bakılacak olursa Ukrayna güçlerinin Kursk taarruzuna kadar zayıfladığı ve sürekli mevzi kaybettiğini söyleyebiliriz.

Kursk taarruzu ile birlikte hem Ukrayna güçleri hem de Zelenskiy'nin şahsında bir imaj düzeltme hareketi gerçekleşmiş oldu.

Orta Doğu'nun git gide gündemde daha fazla yer tutması Ukrayna için endişe verici bir durum.

Ukrayna güçleri bu saldırı ile birlikte Avrupa ve Batı devletlerinin odağını tekrar üzerine çekmek istiyor.

Rusya bu saldırıyı "provokasyon" olarak değerlendiriyor ancak Ukrayna saldırısını bu başlık altında değerlendirmek son derece yanlış olacaktır.

Hali hazırda devam eden bir savaş varken karşı tarafın yani Ukrayna'nın inisiyatif alıp saldırıya geçmesi ve sizi yani Rusları hazırlıksız yakalamasının provokatif bir yönü olduğunu söylemek gülünç olacaktır.

Günün sonunda Rusların kendi ektiğini biçtiklerini söylemek yanlış olmayacaktır.

Rusya, Ukrayna'yı işgal etmeseydi bugün bu olanların hiçbirisini konuşmuyor olacaktık.

Putin, iktidarının ilk gününden beri çeyrek asırdır şiddeti en etkili araç olarak gördü.

Çeçenlere, Gürcülere, Suriyelilere, ve Ukraynalılara karşı şiddete başvurmaktan çekinmedi.

Elbette bu durum Rus sivillerin zarar görmesine bahane değil ancak şiddet bir kez politik araç olarak kullanıldığında bu şiddetin bir gün size dönmemesi mümkün değil.