Herkesi var eden, kendisi yapan ve farklı kılan birtakım değerler ile tecrübeleri vardır. İnsanın yaşadıkları, yaşattıkları, yaşamadıkları ve yaşayamadıkları onu var eden, onu kendisi yapan en önemli kıymetler belki de. Kitabi bilgiler bir yere kadar… Asıl insanı kendisi yapan işte bunlar.
Hayat birtakım imtihanlar, kazanımlar ve yenilgilerden ibaret. İş ki ne imtihanlar ne kazanımlar ne de mağlubiyetler bir nedamet vesikası olarak kişinin göz perdelerine asılı birer tablo haline gelmesin.
“Bin düşün bir konuş, bin düşün bir işle” derler ki pişmanlıklarımızı en aza indirelim. Düşünen insan ekseriyetle pişman olmaz ya da başka bir deyişle pişman olmayan insan düşünen insandır. Bu, her şeyi hesaplamak, her şeyi planlamak manasında değil tabii ki. Hayatta pek çok kez plansız gelişmeler yaşanır. Mesele bu gelişmelerden sonrasını hesap etmek değil. Mesele, hesapsız yaşanabilecek hadiselere karşı takınılacak tavrı önceden hesap etmek, yaşanmayanı yaşanmış bilerek muhayyelatta bazı kıyaslar yapabilmek. İhtimal ki bin düşünmekten kasıt bu olsun.
En makul olanı yapmak mümkün olmuyor her zaman. İnsan fazlasını yapmak istiyor. İşte burada hayal dünyasında sergilenen ve en katlanılabilir olan kıyas, en pişman olmayacağınız kıyastır. Misal, bir hakarete susmak birçok kişi için en makul çözüm gibi görünebilir. Fakat buna, sonuçlarına katlanılabilir en sert cevapla mukabele etmek, çoğu zaman hadisenin öznesi için en makul seçimdir. Çünkü katlanılabilecek olan sonuçlar, ödenmesi göze alınmış bedellerdir ve bedeli göze alınarak yapılan hiçbir şey beraberinde bir pişmanlık duygusu getirmez. Bu noktada özneyi pişman edecek şey muhtemelen susup yürümek olacaktır. Hadiselere bu yönüyle bakmak, verilmesi gereken cevapların mahiyetini belirlemenize ve bazı kıyasları yapma kabiliyetinizin gelişmesine olanak sağlar. Nihayetinde hesapsız-kitapsız da olsanız, pişman da olmayan bir insan olursunuz.
Mesela sonuçları göze alınmış bir fiilin sonucunda insanın bir şeyi kaybetmesi, yenilmesi anlamına gelmez ki bu, yitirilen şeyin bir kayıp manasına geldiği anlamını da taşımaz. Bu kaybetmek değil, gözden çıkarmaktır. İkisini birbirine karıştırmamak gerekir. Kaybetmekle gözden çıkarmak çok başka şeylerdir. Kaybetmek yas, gözden çıkarmak ise nötrlük gerektirir.
Gözden çıkarılan ne akli ne de kalbi olarak artık kişide var olmadığı için ne o ne de onunla ilgili herhangi bir şey artık bir mana ifade etmez. Böyle bir durumda insanın hayatında bir boşluk da oluşmaz. O şey hayatınızda hiç var olmamış gibi hissedersiniz. Mesela gözden çıkardığınız bir at ahırınızdan çıktığında ertesi gün ahırınız, o at orada hiç yaşamamış gibidir ve ondan geriye kalan semeri başka bir ata vurduğunuzda ona dair bir hatıra da hülyalarınızı işgal etmez. Zira gözden çıkarılan her şey önce gönülden düşmüştür.
Her hayat, birtakım bedeller ödenerek yaşanır. Kimi hayatın bedeli mahzun bir çocukluk, kimi hayatın bedeli yitik bir gençlik, kimi hayatın bedeli yalnızlık, kimi hayatın bedeli de kederdir. Fakat yaşanmaya değer olan her zaman, bedeli ödenmiş bir hayattır ve bu hayatta nedamete yer yoktur. Ben oraya hiç uğramadım. Allah sizin de yolunuzu o caddeden geçirmesin. Ne diyor şiirde:
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Rüstem PEHLİVANLAR
Yaşanmaya değer hayat, bedeli ödenmiş hayattır
Herkesi var eden, kendisi yapan ve farklı kılan birtakım değerler ile tecrübeleri vardır. İnsanın yaşadıkları, yaşattıkları, yaşamadıkları ve yaşayamadıkları onu var eden, onu kendisi yapan en önemli kıymetler belki de. Kitabi bilgiler bir yere kadar… Asıl insanı kendisi yapan işte bunlar.
Hayat birtakım imtihanlar, kazanımlar ve yenilgilerden ibaret. İş ki ne imtihanlar ne kazanımlar ne de mağlubiyetler bir nedamet vesikası olarak kişinin göz perdelerine asılı birer tablo haline gelmesin.
“Bin düşün bir konuş, bin düşün bir işle” derler ki pişmanlıklarımızı en aza indirelim. Düşünen insan ekseriyetle pişman olmaz ya da başka bir deyişle pişman olmayan insan düşünen insandır. Bu, her şeyi hesaplamak, her şeyi planlamak manasında değil tabii ki. Hayatta pek çok kez plansız gelişmeler yaşanır. Mesele bu gelişmelerden sonrasını hesap etmek değil. Mesele, hesapsız yaşanabilecek hadiselere karşı takınılacak tavrı önceden hesap etmek, yaşanmayanı yaşanmış bilerek muhayyelatta bazı kıyaslar yapabilmek. İhtimal ki bin düşünmekten kasıt bu olsun.
En makul olanı yapmak mümkün olmuyor her zaman. İnsan fazlasını yapmak istiyor. İşte burada hayal dünyasında sergilenen ve en katlanılabilir olan kıyas, en pişman olmayacağınız kıyastır. Misal, bir hakarete susmak birçok kişi için en makul çözüm gibi görünebilir. Fakat buna, sonuçlarına katlanılabilir en sert cevapla mukabele etmek, çoğu zaman hadisenin öznesi için en makul seçimdir. Çünkü katlanılabilecek olan sonuçlar, ödenmesi göze alınmış bedellerdir ve bedeli göze alınarak yapılan hiçbir şey beraberinde bir pişmanlık duygusu getirmez. Bu noktada özneyi pişman edecek şey muhtemelen susup yürümek olacaktır. Hadiselere bu yönüyle bakmak, verilmesi gereken cevapların mahiyetini belirlemenize ve bazı kıyasları yapma kabiliyetinizin gelişmesine olanak sağlar. Nihayetinde hesapsız-kitapsız da olsanız, pişman da olmayan bir insan olursunuz.
Mesela sonuçları göze alınmış bir fiilin sonucunda insanın bir şeyi kaybetmesi, yenilmesi anlamına gelmez ki bu, yitirilen şeyin bir kayıp manasına geldiği anlamını da taşımaz. Bu kaybetmek değil, gözden çıkarmaktır. İkisini birbirine karıştırmamak gerekir. Kaybetmekle gözden çıkarmak çok başka şeylerdir. Kaybetmek yas, gözden çıkarmak ise nötrlük gerektirir.
Gözden çıkarılan ne akli ne de kalbi olarak artık kişide var olmadığı için ne o ne de onunla ilgili herhangi bir şey artık bir mana ifade etmez. Böyle bir durumda insanın hayatında bir boşluk da oluşmaz. O şey hayatınızda hiç var olmamış gibi hissedersiniz. Mesela gözden çıkardığınız bir at ahırınızdan çıktığında ertesi gün ahırınız, o at orada hiç yaşamamış gibidir ve ondan geriye kalan semeri başka bir ata vurduğunuzda ona dair bir hatıra da hülyalarınızı işgal etmez. Zira gözden çıkarılan her şey önce gönülden düşmüştür.
Her hayat, birtakım bedeller ödenerek yaşanır. Kimi hayatın bedeli mahzun bir çocukluk, kimi hayatın bedeli yitik bir gençlik, kimi hayatın bedeli yalnızlık, kimi hayatın bedeli de kederdir. Fakat yaşanmaya değer olan her zaman, bedeli ödenmiş bir hayattır ve bu hayatta nedamete yer yoktur. Ben oraya hiç uğramadım. Allah sizin de yolunuzu o caddeden geçirmesin. Ne diyor şiirde:
Beni uçuruma sürükleyen her şeye
Bir hayat borçluyum belki de…
Daktilolar ve kafiyelerle süslenmiş
Telaşlardan arınmış
İhtiraslardan münezzeh
Bedeli baharlar ve çiçeklerle ödenmiş
Arı duru, tertemiz, mücella bir hayat…
Okyanusların en derinlerinde yaşayan canlılar
Sadece kadınlarda görülen hastalıklar
Soğuk ısırmasına iyi gelen 8 doğal çözüm
Son yılların en popüler sirkesi! Günde iki kaşık içmek iştah kesiyor
BBC, 2024 yılının en iyi dizilerini açıkladı
Dünyanın en güzel 10 yolu
Sinema salonlarında bu hafta 9 film izleyiciyle buluşacak